Dökmen, Bar'ın, birlikte oynanan bir Oyun olduğunu ifade ederek, 'Bar'da tek vücut olunur. Bar'da insanlar el ele, omuz omuza, birlikte, yek vücut halinde hareket ederler. Burada bölünmek de mümkündür. Bölünmeden bir bütün olmakta vardır. Kalbini davulun ritmine uydurarak birlikte, ayrı ayrı da durulabilir' diye konuştu.
ÖZLEM ABUŞOĞLU/ERZURUM gazetesi
Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Psikolog-Yazar Prof. Dr. Üstün Dökmen, 'Giderek iş yeri tabelalarında Türkçe yazmamaya başladı. Böyle devam ederse, Türkçe, 3 sene sonra ölü diller arasına girer' dedi. Türkçe'nin toplum içinde kullanılması yönünde bir takım sorunların yer aldığını belirten Dökmen, özellikle iş yeri tabelalarında yabancı kelimelerin kullanıldığını söyledi.
Türkiye'de son günlerde Türkçe'nin yabancılaştırıldığını savunan Dökmen, şunları kaydetti:
'Giderek iş yeri tabelalarında Türkçe yazmamaya başladı. Mesela iş yerinde bir tabelada 'simitçi' değil de, 'Simit Center' yazıyor. Senin Center ile ne alakan var? Senin susamlar Londra'dan mı geliyor? Ankara'da bir mağaza vardı yıllar önce, 'ABC Store' diye. Görünce düşündüm, belkide zinciri olan bir yerdir. Meğersem üç Ortaklar, adlarının baş harflerini koymuşlar. Böyle devam ederse Türkçe, 3 sene sonra ölü diller arasına girer.
//YOĞUN İLGİ
Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde düzenlenen ve Prof. Dr. Üstün Dökmen tarafından verilen "Sokakta, hanede, dershanede bar tutmak" adlı konferans yoğun ilgi görürken, izdiham nedeniyle öğrenciler programı izlemekte güçlük çekti.
Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi A Salonu'nda düzenlenen konferansa öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Aşırı katılım nedeniyle çok sayıda öğrenci salon dışında kalırken daha sonra öğrenciler merdivenlere, koltukların kenarına ve boş olan bütün alana alınarak çömelerek programı takip edebildiler.
//OKUMANIN ÖNEMİ
Prof. Dr. Üstün Dökmen, "Sokakta, hanede, dershanede bar tutmak" adlı konferansında okumanın önemine değinerek eskiden kalma birçok gerçek bilinen temaların yanlış olduğuna vurgu yaptı.
Topluma mal olmuş ünlü isimlerden da zaman zaman bahsederek bir kişinin bazen kuyuya taş atıp bin kişinin de buna inandığını belirten Dökmen, örneklemelerde bulundu.
Çin Seddi'nin uzaydan görüldüğü gibi rivayetlerin tamamen çoğu insanın gerçek olarak bildiği ancak gerçekte böyle bir şey olmadığını dile getiren Dökmen, "Aslında çoğumuz biliriz ki 'Ne olursan ol gel' sözü Mevlana'ya aittir. Ancak okuduğumuzda, araştırdığımızda görüyoruz ki aslında Mevlana böyle bir söz söylememiştir" dedi.
Konferans sonunda öğrenciler Dökmen ile fotoğraf çektirebilmek için adeta birbirleriyle yarıştı.
//MODERN ÇAĞ VE STRES
Dökmen doğru bildiğimiz kimi yanlışları gündeme getirerek, pozitif bilginin önemine dikkat çekti. Dökmen, modern toplumun, her alanında stresle iç içe bir yaşam sürdüğüne dikkat çekti. Dökmen, "Biz, stresimizin kaynağını hep dışarıda arıyoruz; ama şunu bilmeliyiz ki, stresimizin kaynağı bizzat biziz; stres bizim içimizdedir" uyarısında bulundu.
Stresle baş etme konusunda çeşitli önerilerde bulunan Dökmen, toplumsal önyargılara da dikkat çekti. Dökmen, kadın ve erkeğe eşit fırsatlar hazırlanması gerektiğini vurguladı. Bir şeyin sadece bir yönünü görmeyip çeşitli yönlerden bakmayı bilmenin önemini anlatan Dökmen, bakış açılarımızın gelişebilmesi için 'okumama' alışkanlığımızın değişmesi gerektiğini söyledi.
//ÖNCE OKUYUN
"Okumak için iki eli bir araya gelmeyen milletin iki yakası da bir araya gelmez" diyen Dökmen, her konuda fikir ileri sürmenin bir çeşit cehalet arz etmek olduğunu, okumayan bireylerin düşünme, muhakeme yapma gücünün zayıf olacağını ve haliyle yeterince fikirlerinin de olamayacağını ifade etti.
"Bir şeyin öyle olmasını çokça isterseniz sonunda öyle olur" uyarısında bulunan Dökmen, pozitif hareket etmenin, pozitif düşünmenin, bar oyunundaki gibi, birlikte, omuz omuza durmanın her zaman olumlu sonuçlar doğuracağını dile getirdi.
"Rollerle doğulmaz, roller yaşanılarak öğrenilir, edinilir" ifadelerini kullanan Dökmen, deney ve gözlem metoduyla bilgilerin sürekli test edilmesini de önerdi.
"Biri atar, birileri de inanır" saptamasını yapan Dökmen, Çin Seddi'nin aydan görüldüğü, kedilerin nankör, İngilizlerin soğuk, Mehter takımının iki ileri bir geri gittiği, Türklerin şişkebapçı ve 'rakıcı' oldukları gibi bilgilerin yerleşmiş birer yanlış olduklarını anlattı.
Bilgi/veri (Data) ile yorumu karıştırmamak gerektiğine, önemli olanın bilgi olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Dökmen, "Kişisel yorumlarımızı data saymak yanlış. Kişisel yorumlarımız data sayılmasın diye pozitivizm var" şeklinde konuştu.
"Pes eden beyindir, mücadele eden yine beyindir" açıklamasını yapan Üstün Dökmen, "Gereksiz yere itişip kalkışmayın; iletişim ve işbirliği içinde yaşayın. Empati kurun. Siz izin vermedikçe kimse sizi üzemez; siz izin vermedikçe kimse sizi mutlu edemez" diye konuştu.
Batı'da öykünecek bir şey olmadığını, Türk milletinin, Türkiye'deki gençlerin, eğitim ortamının Batı ülkelerinden çok geride olmadığını ifade eden Dökmen, marifet-iltifat kuralı gereğince herkesin birbirine iltifat etmesinin de moral ve ahlaki değerler bakımından önemli olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Üstün Dökmen'e, konferanstan sonra, Atatürk Üniversitesi Rektör yardımcısı Prof. Dr. Sebahattin Tüzemen bir teşekkür plaketi verdi.