“Fener Işığında Aşk” adlı romanıyla 1920’li yıllardaki Fenerbahçe’yi anlatan genç yazar Uğur Ziya Şimşek, ERZURUM’a özel açıklamalarda bulundu.
Son şampiyona roman hediyesi
Uğur Ziya Şimşek romanı “Fener Işığında Aşk”ta, İstanbul’un işgal altında olduğu 1920’li yılları anlatıyor.
“100. yılında sezonu şampiyon olarak kapatan Fenerbahçe spor dünyasında olduğu kadar sanat dünyasında da gündem de. 100. yıl şerefine marşlar besteleniyor, konserler tertipleniyor ve romanlar, şiirler yazılıyor. Genç yazarlarımızdan Uğur Ziya Şimşek “Cin Tarikatı”ndan sonraki ikinci romanı “Fener Işığında Aşk” ile bu kervana katılanlardan biri. “Fener Işığında Aşk” İstanbul’un işgal altında olduğu 1920’li yılları anlatıyor. Fenerbahçe’nin İngiliz takımları ile oynadığı maçları, Fenerbahçeli futbolcuların milli mücadeleye olan katkılarını, aşklarını, İstanbul halkının yaşam tarzını siyasal ve sosyolojik analizler kullanarak kurgusal bir temayla resmediyor.
“Fener Işığında Aşk: Yıl 1920'ler. İstanbul işgal altında. Halk kibirli İngiliz subaylarının bakışları altında ezilirken, düşman takımları ile oynadığı maçlarda ardı ardına galibiyetler alan Fenerbahçe, dudaklarda mutlu bir tebessüm doğmasını sağlıyor. Kaptan Demir Nedim sahalarda mücadele ederken bir yandan da silah kaçırma faaliyetlerinde bulunuyor. Kadıköy’ün yiğit gençleri Demir Nedim’in etrafında toplanıyor ve İngiliz cephaneliklerini boşaltıp, silahları Kurbağalı Dere kenarındaki kulüp binasına taşıyorlar, oradan da sandallara yükleyerek Anadolu’ya gönderiyorlar.
Kitapta 1920’li yılların gerçek hikayesini bulabilirsiniz. O dönem de halkı milli mücadeleye ikna etmenin zorluğu ve savaşların insan hayatına getirdiği yıkımı çok açık şekilde inceleyebilirsiniz. “
ERZURUM: 1920’ler gerçekten de çok etkileyici mi?
Uğur Ziya Şimşek: Evet, çok etkileyici. O dönemde Fenerbahçe’ye ve futbola olan bakış açısı çok farklı. İnsanların Fenerbahçe maçlarını izlemesinin temel sebebi, kibirli düşman subaylarının boyunlarının büküldüğünü, yüzlerinin asıldığını görmek. Halkın gururu düşman postalları altında çiğnenmiş, sokaklarda, vapurda, trende, lokantalarda yani tüm kentte kendilerine tepeden bakan İngilizlerin, sahada Fenerbahçe karşısında çaresiz kalması yediden yetmişe herkesin hoşuna gidiyor. O nedenle maçlara her kesimden insan geliyor. O zamanlar Fenerbahçe maçları futbol oyununun çok daha ötesinde anlamlar ifade ediyor. Halk, yitirdiği umutlarını tazeliyor ve yürekler teselli buluyor.
ERZURUM: Kitabınızı okurken dönemin hayat tarzını da öğrenecek miyiz? Sosyolojik analizlere ne derece giriyorsunuz?
Uğur Ziya Şimşek: 1920’lerin İstanbul’unun yaşam tarzını ve dönemin siyasal sosyal analizlerini elimden geldiğince yansıtmaya çalışıyorum. O dönemde halk çeşitli tercihler arasında sıkışıp kalıyor. Milli mücadele yanlısı olanlar var, işgal kuvvetleri ile anlaşan işbirlikçiler var ve bir de etliye sütlüye karışmayanlar var. Halkın bu tercihlerinin kökenine inmeye ve o dönemdeki insanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. Gerçekten çok ilginç hikâyelere rastlayabiliyoruz. Ben de bu gerçek hikâyelere kitabımda yer verdim.
ERZURUM: İstanbul halkı ile ilgili yaptığınız sosyolojik anlatılar tamamen özgün mü yoksa esinlenme var mı?
Uğur Ziya Şimşek: Bir tarih romanını o dönemi yaşamış edebiyatçılardan esinlenmeden yazmak pek de mümkün değil. İşgal altındaki İstanbul’un ruhunu, Sermet Muhtar Alus, Kemal Tahir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazarlarımızın eserlerini okuyarak öğrendim. Esinlendiğim bir çok yön var ancak bakış açımın ve yorumlarımın özgün olduğunu söyleyebilirim.
ERZURUM: Yazım tarzınız nedir?
Uğur Ziya Şimşek: Günümüzün yazarları, 50 yıl ve öncesinin yazarlarına nazaran çok daha farklı bir sosyal kitleye hitap ediyorlar. Artık iş dışındaki boş vakitlerimizi okumaya ayırmaktansa izlemeye ayırıyoruz. Televizyon, yazın sanatının elli yıl öncesindeki tahtını bir daha kaptırmamak üzere zapt etti diyebiliriz. Görselliğe dayalı bir süreç var. Zamanla içerik boşalıyor ve görsellik ön plana geçiyor. Artık Sefiller gibi 800 sayfalık uzun ve sanatsal romanları insanlara okutmak çok kolay değil. Çünkü algılarını etkileyecek o kadar çok şey var ki… Günümüzün yazarları okuyucuyu kitaba bağlı kılabilmek için aksiyona dayalı somuta indirgenmiş görselliğin zengin olduğu bir anlatım oluşturmak zorundalar. Yoksa okuyucunun kitapla olan bağı kolayca kopabiliyor. Ben Fener Işığında Aşk romanını yazarken okuyucunun sahneleri hayalinde canlandırabilmesini istedim. Yani bir yönetmen gibi kitabı hayalinde filmleştirebilmeli.
ERZURUM: Tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.
Uğur Ziya Şimşek: Teşekkür ederim.
Uğur Ziya Şimşek Kimdir?
Fenerbahçe tarihi üzerine yazdığı “Fener Işığında Aşk” isimli romanı ile edebiyat hayatımıza bir sızıntı halinde akan yazar Uğur Ziya Şimşek ilginç hikayesi ile dikkat çekiyor. 27 yaşındaki genç yazar, ilk romanı olan “Cin Tarikatı”nı yayınlatmak için büyük yayınevlerinin kapısını çalıyor ve ardı ardına alığı “hayır” yanıtıyla, Türk Edebiyatı’nın “biz burada yabancıları sevmeyiz arkadaş” vari ketum yüzü ile tanışıyor. Uğur Ziya kendisine gösterilen bu tutumu “ben başarılı bir yazar değilim, o nedenle kitabımı basmıyorlar” diye yorumlamıyor. Aksine büyük yayınevlerinin başarılı çalışmaları seçme konusunda ciddi zaafları olduğuna kanaat getiriyor ve Sokak Kitapları Yayıncılığı kurmak üzere kolları sıvıyor.
Özel bir kurumda Hukuk dersleri anlatan yazar, yaklaşık iki sayfa süren biyografisinde kendisi ile bir güzel dalga geçiyor. “Aslen Artvinli olan yazarımız 1980’de Bursa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini üç numaraya vurulmuş kabak kafası ve büyünce de giyer mantığıyla alınmış bol pantolonlarıyla Bursa’nın kenar mahalle okullarında tamamladı…” işte böyle devam eden, okurken gülümseten, geçmişi komik başarısızlıklar ve yine komik iflaslarla dolu ama girişimci ve azimli bir insan olduğunu da yansıtan sıcacık bir biyografi. Uğur Ziya eğitimcilik hayatının yanına kattığı yazarlık serüvenindeazimli adımlarla ilerlerken biz dekendisine başarılar diliyoruz.
Künye:
Fener Işığında Aşk
Yazar: Uğur Ziya Şimşek
www.sokakkitaplariyayincilik.com
Dağıtım: İki A Dağıtım
317 sayfa – 10 ytl