ERMENİ ÇETECİLERİ TARAFINDAN YAPILAN KATLİAMLAR" PANELİNDE VURGULANAN GERÇEK:
SOYKIRIMINAERMENİLER DEĞİL, TÜRKLER UĞRADI
Birinci Dünya Savaşında Ermeni Çetecilerin Katliamına Uğramış Mağdurlar Derneği tarafından "Yakın Tarihimizde Kars İlinde Ermeni Çetecileri Tarafından Yapılan Katliamlar" konulu panel düzenlendi.
Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü Konferans Salonu'nda düzenlenen panele; Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cihat Göktepe, aynı fakülteden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Ural ve Öğretim Üyesi Nurhan Aydın, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu konuşmacı olarak katıldı. Vali Mehmet Ufuk Erden'in de hazır bulunduğu konferansa öğrencilerde yoğun ilgi gösterdi.
TEHCİR YASASI, SOYKIRIM DEĞİLDİR
KAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr.Cihat Göktepe'nin başkanlığını yaptığı panelde konuşan Yrd. Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, 27 Mayıs 1925'te çıkarılan Tehcir Kanunu'nun kesinlikle bir soykırım kanunu olmadığını vurgulayarak, "Çünkü, Türk milletinin tarihinde asla hiçbir millete yönelik bir soykırım yapılmamıştır" dedi. Kürkçüoğlu, daha sonra şunları söyledi: "Biz Türk Milleti olarak darda kalan her millete yardım elini uzatan, yardım eden bir milletiz. Yerli ve yabancı bilim adamlarının yaptıkları bilimsel araştırmalarda asıl soykırıma uğrayan, kendi köyünde, kasabasında, vilayetinde katledilen masumlar Türk insanıdır. Özetle Doğu ve Güneydoğu'da bir Taşnak, Hınçak, Ramgavar, Veragöz adlı Ermeni çeteleri tarafından bir Türk soykırımı yapılmıştır. Osmanlı Hükümeti 1919'da Paris Konferansı'nda verdiği muhtırada Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da 519 bin Müslüman Türk ahalinin katledildiğini belgelemiştir. Bugün haklı ve milli davamızı belge ve bilgi ile anlatmamız gerekmektedir."
ERMENİ ZULMÜ BELGELERLE ANLATILDI
KAÜ Öğretim Görevlisi Nurhan Aydın ise Kars ve çevresindeki Ermeni zulmünü belgelerle açıkladı. 29 Nisan 1918'de Gümrü'den 500 arabayla Ahılkelek'e götürülmekte olan 3 bin kadın, ihtiyar, çocuk ve erkeklerin yolda öldürülerek katledildiğini vurgulayan, Ermenilerin çeşitli bölgelerde Türklere karşı yaptıkları yabaniliğin 4 Temmuz 1919'da aratarak devam ettiğine dikkat çekti. Aydın "Osmanlı ülkesinde yaşayan Ermeniler, gördükleri dış yardım ve özendirmeler sonucu milli haysiyetimizi yaralayacak taşkınlılardan başlayarak kanlı eylemlerini, akıl almaz boyutlara varıncaya kadar götürdüler. Bu durum Osmanlı Hükümetinin çaresizliği nedeniyle gittikçe büyüdü. Bunun sonucu yabancı devletler, Türkiye'yi kendi aralarında parçalamaya başladılar. Bir istila amacını güden Ermeniler, Nahcıvan'dan Oltu'ya kadar bütün Türk halkını katletmeye ve mallarını yağma etmeye başladılar. Türkleri bu bölgeden kaçırmak veya yok etmek, çoğunluğu sağlamak ve böylece Doğu Anadolu vilayetleri üzerindeki gayelerine ulaşmak istiyorlardı" diye konuştu
MİSAKI MİLLİ
KAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Ural da, "Milli Mücadelede Ermeni ve Ermenistan Sorunu" üzerine yaptığı konuşmada, Anadolu'nun parçalanmasına tepki olarak doğan Milli Mücadele'nin hedefinin Misak-ı Milli sınırları dahilinde yeni bir devlet kurmak olduğunu söyledi. Ülkenin imkanları göz önüne alındığında mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için dış yardımın zorunlu olduğunu kaydeden Ural, "Coğrafi, siyasi ve askeri şartlar Sovyet Rusya'yı işaret ediyordu. Zira itilaf devletlerinin empoze etmeye çalıştığı barışa karşı silahlı direnişe en uygun cephe Kafkasya idi. Türkiye-Sovyet Rusya yakınlaşması itilaf devletlerinin siyasi, askeri ve iktisadi çıkarlarını tehlikeye sokabilirdi. Bu durumda itilaf devletleri, Bolşevikler ile Türklerin arasını Kafkas milletleriyle hemen kesme planını uygulamaya koydular. Anti Bolşevik Blok/Kafkasya seddini Türkiye'nin kesin yok edilmesi projesi addeden Mustafa Kemal Paşa'ya göre bunu yaptırmamak için her türlü tehlikeyi göze almak gerekiyordu" şeklinde konuştu.
MAĞDURİYET PSİKOLOJİSİ
KAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cihat Göktepe de, Türk-Ermeni meselsinde Mağduriyet Psikolojisinin Etkilerini anlattı. Göktepe, Ermeni kimliğinin önemli bir parçasını oluşturan 'mağduriyet psikolojisi'nin temellerini Ermeni mitolojisinden aldığını ifade ederek, "Ermeniler, ilahi dinlerin kutsal hikayeleri arasında geçen Nuh Tufanı öyküsünde yer alan, Hz. Nuh'un soyundan çoğalıp kavim haline geldiklerine inanmaktadırlar. Onlara göre Ağrı Dağı'na çıkarak hayatta kalmayı başaran kavim Ermenilerin atalarıdır. Aynı zamanda Ağrı Dağı'nın da onlara ait kutsal bir toprak olduğuna dair inançları buradan gelmektedir. Bu inanç Ermeni Kilisesi tarafından pekiştirilmektedir. Ermeniler bu inançla kendilerini, 'seçilmiş ulus' olarak tanımlarlar. Kavimlerinin başlangıç kökenlerinde bile görülebilen Nuh Tufanı gibi zorlu testleri ve hayatta kalma mücadelelerini aşabilme kabiliyeti ve dayanaklılığı gösterdiklerine duydukları inanç, kimliklerinin bir parçası haline gelmiştir" dedi.