Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Zeki Ertugay, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde partisi adına söz alarak, hükümete yüklendi. Türkiye’de, tarımın itici bir güç olmasına rağmen, bütçeden aldığı payın her geçen yıl eridiğini söyleyen Ertugay, bu tablonun, AKP iktidarının, tarım kesimini gözden çıkardığının en somut delili olduğunu vurguladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde partisi adına söz alan Ertugay, ülkedeki var olan potansiyele rağmen; temel problemin tarım yönetimindeki başarısızlık ve tutarsızlık olduğunu iddia etti.
//BAKANLIĞA ELEŞTİRİ
Tarım Bakanlığı’nın kriz çözen değil, kriz üreten bir anlayışla yöneltildiğini kaydeden Ertugay, “Mevzuat çıkarmayı tek başına başarı sayan ve bununla öğünen ama kocaman sektörü uygulamalarıyla kaosa sürükleyen bir Tarım Bakanlığı var. Daha da önemlisi toprağını terkeden, çiftçinin köyünden beldesinden kaçışını, yaşadığı çaresizliği hiç görmeyen ve hatta başarı sayan bir zihniyet iş başında. Türkiye tarımının hali perişan durumdadır. Üreticinin çiftçinin hali içler acısı diğer yandan bunca çeşitlilik ve üretim potansiyeline rağmen her geçen gün dışarıya bağımlılığı artan bir Türkiye manzarası var.”dedi. Tarımın bütçeden aldığı payın her yıl azaldığına dikkati çeken Ertugay, AKP iktidarlarının tarımı, tarım kesimini gözden çıkardığını belirterek, bugünkü perişanlığın hiç de şaşırtıcı olmadığının açıkça görüldüğünü ifade etti.
//TARIM KESİMİNİN BÜTÇEDEN ALDIĞI PAY GİDEREK AZALIYOR
Tarım Bakanlığı’nın bütçeden aldığı payla ilgili rakamlar veren Ertugay; “Tarım için ayrılan bütçe 2007 yılında yüzde 3,29 iken, 2008’de 3,10’a, 2009’da 2,94’e ve 2010 bütçesinde ise yüzde 2,44’e düşmüştür. Öte yandan Bakanlık bütçesi içinde, tarım desteklerine ayrılan payda giderek azalmıştır. 2007’de Bakanlık bütçesinin yüzde 75’i tarım desteklerine ayrılmışken, bu oran 2010’da yüzde 65’e düşmüştür. Kendi çıkardığı Tarım Kanunu’nda, ‘tarıma verilen destek miktarı GSYİH’nın yüzde 1’inden az olmayacaktır’ hükmünü açıkça çiğneyerek her yıl verdiği desteği yüzde 1‘in altında tutan 60. Hükümetinin programında tarımla ilgili taahhüt edilen hususların hiçbiri de yerine getirilmemiştir.” diye konuştu.
//ÇİFTÇİ YOKSULLAŞIYOR
Ertugay, “Çiftçiyi yoksulluğa mahkûm eden iktidarınız yerel seçimler öncesi size “Destek Bizden Üretim Sizden” adlı bir kitapçık dağıttı. Bu kitapçıkta illerinize verilen destekler anlatıldı. Kendi ilinizin dışındaki diğer illere destek verildiğini bildiğinizi zannetmiyorum. Kitapçığı iyi inceler ve diğer illere verilen desteklere bakarsanız, göreceksiniz ki iktidarınız kayıtlı yaklaşık 2,5 milyon çiftçiye bölge ve il bazında adaletli davranmamıştır. İller arasında büyük ayrımcılık yapmıştır.” dedi.
//DESTEKLEMELERDEKİ ADALETSİZLİK
Konuşmasında bazı illerden örnekler veren MHP Milletvekili Ertugay, “Antalya ilinde bir çiftçi 6 yılda toplam 5 bin 424 lira destek almış, Konya ilinde 13 bin 492 lira, Erzurum ilinde 8 bin lira, Ordu ilinde sadece 2 bin 717 lira ödenmiş. Lütfen bu rakama dikkat edin! Sayın bakanın memleketi Diyarbakır’da 20 bin lira, üst düzey bürokratının memleketi Urfa’da bu rakam 32 bin liradır. Bu rakamlara AB ve Dünya Bankasından alınan hibe destekler dahil değildir. Sayın Bakan bu nasıl iştir? Nasıl bir adalettir? Şimdi Allah aşkına böyle bir şey olur mu?
Yani narenciye, sebze, meyve deyince ilk akla gelen Antalya çiftçisinin, Türkiye’nin tahıl ambarı Konya çiftçisinin, en büyük çayır mera alanına sahip ve hayvancılık denince akla gelen Erzurum çiftçisinin, en önemli ihraç kalemimiz fındığı üreten Ordu çiftçimizin desteğe ihtiyacı yok veya versen de olur, vermesen de olur. Ama sanki bu desteklere iki ilimizin ihtiyacı var! Bu hangi siyaset mantığına sığar? Böyle bir adaletsizliği ve ayrımcılığı kabul etmemiz mümkün değildir. Biz ülkemizin her yöresinin aynı değerde ve adil olarak ele alınmasından yönetilmesinden yanayız.” ifadelerini kullandı.
//MİLLETVEKİLİ ERTUGAY: ÇİFTÇİ HACİZ BATAĞINDA YÜZÜYOR…
Ertugay, daha sonra şunları kaydetti: “Sayın Bakan hükümetleri döneminde çiftçiye daha çok kredi imkânı sağlandığını ve yüksek miktarlarda kredi kullandırıldığını her vesile ile söylemektedir. Bugün maalesef çiftçilerimiz alabildikleri kredileri var olan işletmelerini büyütmek ve üretimlerini artırmak için değil karınlarını doyurabilmek için kullanmak zorunda kalmışlardır. Zira uyguladığınız temel politikalarla çiftçileri fukaralaştırdınız. Öğündüğünüz kredi miktarının yüksekliği ise çiftçilerin ne kadar büyük bir borç yükü altına girdiğini göstermektedir. Bugün borçlu, hacizli, icralık olmayan çiftçi kalmamıştır. Bütün bu problemlerin çözümü, çaresi vardır. Çözümü doğru tercihtir. Kaynakların doğru, yerinde ve etkin kullanımıdır. İyi yönetimdir. Adaletli yönetimdir.”
//MİLLETVEKİLLERİNE ÇAĞRI
Ertugay TBMM’de yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Son yıllardaki uygulamalar, son olarak da GDO’larla ilgili yaşanan kaos ve kargaşa göstermiştir ki Bakanlık kriz çözen değil kriz üreten bir anlayışla yöneltilmektedir. Mevzuat çıkarmayı tek başına başarı sayan ve bununla öğünen ama kocaman sektörü uygulamalarıyla kaosa sürükleyen bir Tarım Bakanlığı var. Daha da önemlisi toprağını terk eden çiftçinin köyünden beldesinden kaçışını, yaşadığı çaresizliği, hiç görmeyen ve hatta başarı sayan bir zihniyet iş başında.
//ÇIKARDIĞINIZ YASAYA SAHİP ÇIKIN
Kendi çıkardığı tarım kanununda, tarıma verilen destek miktarı GSYİH’nın yüzde1’den az olmayacaktır hükmünü açıkça çiğneyerek her yıl verdiği desteği yüzde1 ‘in altında tutan 60. Hükümetinin programında tarımla ilgili taahhüt edilen hususların hiçbiri de yerine getirilmemiştir.
Bu programda; Tarıma verilen destekler artarak devam edecektir denilmiş bırakın artırmayı giderek azaltılmıştır. Toplam istihdamdaki payı yüzde 26 olan bir sektörü yüzde 2,44’lük komik bir bütçe ile ayakta tutamazsınız.
//HANİ DESTEK VERECEKTİNİZ?
İthalatta önemli bir yer tutan yağlı tohumlar başta olmak üzere arz açığı olan ürünlere üretimi artırıcı teşvikler verilecektir denilmiş bırakın üretim artırmayı bu ürünler bakımından dışa bağımlılık daha da artmıştır. Yılda yaklaşık 2,4 milyon ton yağlı tohum üretilen ülkemizde yıllık 1 milyon 800 bin ton olan yağ ihtiyacımızın üçte ikisi ithalat yoluyla karşılanmakta her yıl yaklaşık 3 milyar dolar döviz ödenmektedir. Yani hükümet 2009’da da kendi üreticisini değil yabancı ülke üreticilerini desteklemeye devam etmiştir.
//TARIM DANIŞMANI SAYISI
Öte yandan hükümetin, tarım danışmanlarının sayısının artırılması, havza bazlı teşvikler, pazar garantili sözleşmeli üretim, bitki ve hayvan ıslahı konularındaki taahhütlerinin hepsi sözde kalmıştır.
İktidar partisi Milletvekillerine sesleniyorum. Çiftçiyi yoksulluğa mahkûm eden iktidarınız yerel seçimler öncesi size “Destek Bizden Üretim Sizden” adlı bir kitapçık dağıttı. Bu kitapçıkta illerinize verilen destekler anlatıldı. Kendi ilinizin dışındaki diğer illere destek verildiğini bildiğinizi zannetmiyorum. Kitapçığı iyi inceler ve diğer illere verilen desteklere bakarsanız göreceksiniz ki iktidarınız kayıtlı yaklaşık 2,5 milyon çiftçiye bölge ve il bazında adaletli davranmamıştır. İller arasında büyük ayrımcılık yapmıştır.
//ÇİFTÇİ KDREDİYİ KARNINI DOYURMAK İÇİN KULLANIYOR
Sayın Bakan hükümetleri döneminde çiftçiye daha çok kredi imkânı sağlandığını ve yüksek miktarlarda kredi kullandırıldığını her vesile ile söylemektedir. Bugün maalesef çiftçilerimiz alabildikleri kredileri var olan işletmelerini büyütmek ve üretimlerini artırmak için değil karınlarını doyurabilmek için kullanmak zorunda kalmışlardır. Zira uyguladığınız temel politikalarla çiftçileri fukaralaştırdınız. Öğündüğünüz kredi miktarının yüksekliği ise çiftçilerin ne kadar büyük bir borç yükü altına girdiğini göstermektedir. Bugün borçlu, hacizli, icralık olmayan çiftçi kalmamıştır.
Türk çiftçisine yaşatmakta olduğunuz bu acıların ve sıkıntıların sonucu olarak Türkiye'de toplam işlenen tarım alanı AKP Hükümetleri döneminde her yıl azalmıştır. 2002 yılında 26,5 milyon hektar olan işlenen tarım alanı 2007 yılında 24,5 milyon hektara inmiştir.
Dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini, ilacını kullandırdığınız, istikrarlı ve doğru bir destekleme politikası uygulayamadığız Türk çiftçisi hemen hemen bütün temel ürünlerde üretemez ve rekabet edemez duruma düşürülmüştür.
//DESTEKLEMELERDE İSTİKRAR YOK
Desteklemelerde sürekli değişikliğe gidildiği, destek miktarlarının düşürüldüğü bu dönemde, hayvancılıkta tam bir gerileme yaşanmış 2009 yılında zirve yaparak Türk hayvancılığı hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük bir darbe yemiştir.
Bir taraftan tüketicinin yediği et ve süt fiyatları artarken diğer taraftan hayvan üreticisi ağır maliyetler altında ezilmiştir.
Değerli Milletvekilleri bütün bu problemlerin çözümü, çaresi vardır.Çözümü doğru tercihtir.Kaynakların doğru, yerinde ve etkin kullanımıdır.İyi yönetimdir.Adaletli yönetimdir.
//GDO SORUNU
Son günlerin önemli konusu olan GDO’lu ürünlerle ilgili olarak yaşananlara gelince;
Bu konuda kamu oyunda büyük bir kargaşa, bilgi kirliliği ve kaos yaşanmıştır. Halen de yaşanmaktadır. Bilgisizce yaşanan bu kargaşa ve kaosta basın yayın organlarının unvanlı unvansız uzman geçinen bir takım kişilerin sorumsuz beyan ve açıklamalarının da rolü vardır ama hiç şüpheniz olmasın ki en büyük sorumluluk bu hükümetindir bu bakanlığındır.
Bakanlık Ekim 2009’da hiçbir görüş ve öneri almadan, yasal dayanağı olmayan, Avrupa Birliğinden tercüme bir yönetmelik yayınlandı. Bu yönetmeliğin bir gece yarısı alelacele yayınlanması ile kıyamet koptu sivil toplum kuruluşları, medya, gıda ve yem sanayicileri ayağa kalktı ve kamu oyunda tam bir kaos yaşandı. Hayvancılık sektörü ve yem sanayi bir anda krizin eşiğine sürüklendi.
Nitekim bir müddet sonra bu yönetmeliği ısrarla savunan biz bu yönetmelikle GDO’lu ürünleri yasaklıyoruz diyen Bakanlık geri adım atmış önce yönetmeliği değiştirmiş yürürlük süresini uzatmış sonra da yanlış hesap Bağdat’tan dönmüş Danıştay yönetmeliğin yürürlüğünü durdurmuştur. Peki şimdi soruyorum yaşanan bu kargaşanın kaosun Milyarlarca liralık zararın hesabını kim verecek.
Sayın Milletvekilleri;
Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların yüzde yüz güvenli olanları dahil yani bütün analiz, kontrol, denetim ve tarla denemeleri yapılmış insan sağlığı ve çevre bakımından tamamen risksiz olduğu EFSA tarafından kanıtlanmış olanları da dahil tamamının zararlı gibi görülmesinin, gösterilmesinin, halkın büyük bir endişeye sevk edilmesinin, yaşanan kaosun ve milyarlarca liralık zararın sorumlusu da bu hükümettir.
7 yıllık iktidarında hiçbir emniyet tedbiri almadan biyogüvenlik yasasını çıkarmadan, kontrolsüz bir şekilde ülkeye sokulan beklide ciddi sağlık riskleri oluşturan zararlı GDO’lu ürünlerin ülkeye girmesine sebep olan da bu hükümettir. Sayın Bakana soruyorum. Yaklaşık her yıl 1 milyon 600 bin ton soya, 1 milyon 700 bin ton mısır ve 650 bin ton pamuk ithal eden bu ülkenin tarım bakanı olarak ben GDO’lu ürün yemem deme hakkınız varmı? Varsa o zaman tekrar soruyorum bu ürünler bu kadar zararlıydı ve sizin yemeyeceğin kadar riskli idi ise 7 yıl bu ürünlerin girişine niye müsaade ettin. 72 milyonun sağlığının göz göre göre niye tehlikeye attın.
Yok, bu ürünlerde böyle bir risk yok diyorsanız bu beyanatınız hangi bakan sorumluluğuyla bağdaştırılabilir.
Sayın Bakan bu kürsüde sizden bu soruların cevabını istiyoruz.
Burada bir diğer sorulacak soru da şudur bu kadar yıldır iktidardasın bu ülke de her yıl 10 milyon ton karma yem üretir. Yem rasyonunda yaklaşık 2,5 milyon ton soya ve mısır kullanılır ve bunu yıllardır ithal ediyorsun. Yıllardır ham yağ açığın var yağ bitkisi ithal ediyorsun ve bu ithalatın her geçen gün artıyor. Türkiye’yi her geçen gün dışa biraz daha bağımlı hale getiriyorsun. Bugüne kadar 7 yıldır bir soya politikası geliştiremedin. Bir yağ bitkileri üretim politikası geliştiremedin bunların cevabını da istiyoruz. Sayın Bütçenin hayırlı olmasını diliyor yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.