Hayatın en önemli kaidesi adalet kavramıyla ifade edilir…
Zeminde bu kavram olmazsa, üzerine neyi koyarsanız koyun bir müddet sonra aşağı düşmek durumunda kalır…
Kaide..
Yani altlık.
Olmazsa olmazımız…
Hazreti Ömer Efendimizin, “Mülkün temeli” nitelemesi de bu anlamı içeriyor.
Adaletin hakim olduğu yerde silaha, yahut başka güç enstrümanlara gerek kalmıyor.
Her türlü anlaşmazlık barış üzere çözülüyor.
Zira, herkes hakkına razı oluyor…
Adalet’in en yakıştığı makam, mevkii ise amirler ve alimlerdir.
“Abidin ibadeti nefsini, adilin adaleti alemiislah eder.” Diyenin ruhu şad olsun…
Bu noktada serlevha yine Efendiler efendisinden…
“Adalet güzeldir lâkin amirlerde daha güzeldir.”
Bu noktada güncele ilişkin bir not düşelim…
ABD’de Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir mahkeme süreci yaşanıyor…
Bütünüyle kurgu, düzmece bir hal…
Buna ilişkin enfes bir kayıt var…
Yine Efendimizden…
Buyuruyor ki, “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır.”
Tesbit buysa..
Hüküm de şudur: çökecekler…
***
Adalete ilişkin bir mühim hatırlatma ise, vaktinde olmasına dönüktür…
Gecikirse, adalet olmaktan çıkıp tersi bir duruma evrilir…
Yani adaletsizliğe…
Buna dikkat şart…
Bir ecnebi yüksek beyin ise adalet için şöyle diyor…
“Adaletin kılıcı ile vuran kol, ne kadar zayıf olursa olsun, gene kuvvetlidir.”
Muhteşem…
“Adaletin kuvvetli, kuvvetlilerin de adaletli olmaları gerekir.” Notu da öyle…
Ve Gandhi…
O’da, “Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız.” Diyor…
Yani…
Yıkarken dahi adalet!
Tam da şöyle: “Bırakın adaleti yerini bulsun; isterse kıyamet kopsun!”
Büyüklüğü, yüksek ahlakı da adalet mefhumuyla tanımlamak lazım…
Mesela…
İnsanın en büyüğü, mevkide iken tevazu gösteren tespitine ne dersiniz?
Ya da…
Kudret, kuvvet sahibi iken affedip adaletle hareket eden…
İtiraz eden çıkmaz diye düşünürüz…
Adalet..adalet… adalet..
Öylesine efsunkar ki…
Bakın, dünyayı teşrif etmiş en yüce insan ne diyor..
“Bir saat adaletle hükmetmek, yetmiş sene nafile ibadetten hayırlıdır.”
Ve Konfiçyus hazineler hazinesini söylüyor…
“Devletin hazinesi adalettir.”
Şükür, inancımız, kültürümüz bizi Cenab_ı Hakk’ın adl sıfatıyla muhatap kılmış…
Attığımız her adımda dikkat kesilmemezi emreden, tembih eden bir öğretiyle kuşanmışız.
Ve her daim diyoruz ki…
“Güçlüler adaletli olursa; adalet güçlü olur.”
Yine Gandi gibi müstesna bir beyne de kulak kesilmişiz…
“Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman iyidir.” Diyoruz…
İsminin geçtiği yerde adalet çağrışımı yapan Sultan Süleyman’ı atlarsak vefasızlık ederiz…
O’da “Kılıcın yapamadığını adalet yapar.” Kaydını düşüyor.
Adalet öyle olmalı ki…
Ardında mutlaka bir kuvveti barındırmalı…
Devlet gibi bir kuvvet…
Aksi halde orta yere bir acziyet çıkar ki…
Allah muhafaza..
Ve tabii, kuvvetde tarife muhtaç…
Onu da, adalete istinat edeceğiz.
Aksi halde zulüm gibi bir halle muhatap oluruz.
Bunun içindir ki, “Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir.”
Adalet mevzuunu Timur’la taçlandıralım; “Ülkeler kılıçlar alınır, lakin adaletle muhafaza edilir.”