Son elim kazanın dışında güzel bir seçim dönemi geçirdik.
Ciddi ve onarılmaz kırgınlıklara mahal verilmemesi bence en önemli olanıydı.
Bir başka güzel taraf ise, farklı odakların manipülasyonuna kapalı bir süreç yaşanması..
Ne demek istiyoruz...
Milletin canını sıkıp “inadına” bir yaklaşıma sebebiyet verilmedi...
Bunlar gayet güzeldi...
İşin Erzurum ayağında da çirkin bir pozisyon oluşmadı...
Hep bir seviye ve ölçü vardı...
***
Sonuçlara gelirsek...
AK Parti önemli oranda oy kaybına uğradı... Bu ülke geneli için de böyle Erzurum için de...
Erzurum’da bir iki ilçe dışında bütün belediyeleri Ak Parti aldı...
Ancak hemen her ilçede ciddi oranda oy kaybederek aldı...
Hele İl Genel Meclis oylarında bu kayıp oranları ülke genelindeki oy kaybının çok üstünde çıktı...
22 Temmuz 2007 seçimlerinde yüzde 67’lerde çıkan oy oranı, bu defa yüzde 51’e düşmüştür...
Önemli bir kayıp oranı...
Buna karşın...
Erzurum’da olmayan olmuş, bir Belediye Başkanı üst üste ikinci defa seçilmiştir...
Seçimin Erzurum açısından en önemli sonucu bence budur...
Artık, “biz bir adamı iki defa seçmeyiz” diyemeyeceğiz...
Bence bunun güzel tarafları da var...
5 yıllık bir hizmet dönemini tecrübe kabul edip, ikinci 5 yılda çok daha güzel hizmetler getirmek adına bir kazançtır bu...
Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Küçükler’in olayı böylece değerlendirmesini bekleriz...
MHP’ye gelince...
Adayı gayet iyi bir isimdi...
Halk tarafından da kabul gördü...
Şanssızlığı, MHP’nin kendi iç dinamiklerindeki çatışmacı yaklaşım ve mevcut siyasal konjonktörün AK Parti lehine olması...
Yani, iktidar’dan yana bir tercih Erzurum için daha iyi olur diye düşünenlerin ağırlıklı olması...
Bu iki faktör MHP’nin kaybında fevkalede etkili oldu...
Sıcağı sıcağına şimdilik bunları söyleyelim... Sonuçlar netleştikten sonra, bu konuyu daha ağırlıklı olarak irdeleyeceğiz.
Anorexia nervosa
Daha çok ergenlik çağındaki genç kızlarda görülen anoreksiya nervoza tedavi edilmediğinde ölüm oranı yüksek olan ve yaygınlığı giderek artan bir hastalıktır. Normal sayılan bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme, şişmanlamaktan aşırı korku, beden algılamasında bozukluk ve adet görmenin kesilmesiyle karakterli bir yeme bozukluğudur. Hastalar vücut ağırlığınınartmasını engellemek için zorlu egzersizler (yürümek, bisiklete binmek, yüzmek vb.) ve sıkı diyet uygular.
Buna bağlı olarak ortaya çıkan ağırlık kaybını takib eden yaklaşık 1.5 yıl içinde hastaların %30-50'sinde aşırı yeme atakları ortaya çıkar. Hastalar şişmanlamaktan aşırı korktuğu için, yeme ataklarından sonra kendini kusturma, barsak ve idrar boşaltıcı ilaç kullanma ihtimali vardır. Bu nedenle anoreksik hastalar, diyet kısıtlaması uygulayan kısıtlanmış tip ve yeme ataklarının olduğu bulimik tip olarak iki alt tipe ayrılmaktadır.Gerek diyet kısıtlaması uygulayanlar, gerekse aşırı yeme atakları olanlar zayıf kalmaya aşırı gayret gösterir karbonhidrat ve yağ içeren yiyeceklerden kaçınırlar.
Az yemek yemelerine rağmen yemeği hazırlama ve pişirmeyle obsesif şekilde uğraşırlar. Yemek yemeleri törenseldir. Anoreksiya nervoza ile birlikte depresif belirtiler sıkça görülmektedir. Hastalığın başlangıcı sıklıkla stresli bir olay ile birliktedir. Orta ve yüksek sosyo-ekonomik sınıflarda, zayıf kalmanın desteklendiği mankenlerde ve balerinlerde daha sık oranda anoreksiya nervoza'nın görüldüğü bildiriliyor.
Cemil Meriç Diyor ki...
Batan veya kapanan her dergi içimde açılan bir yaradır.
Bize bir tek üniversite yeter, birkaç da lise. Gerisini çırak mektebi, teknik eleman mektebi yap. Üniversiteye gelen adama ilk iki sene içinde dil öğretirim, sonra sahasında yetiştiririm. Bu şart. Teknik üniversite olmaz. Teknik ve üniversite yan yana gelemeyecek iki kelime. Üniversite düşünmenin yeridir. Edebiyat, felsefe, sosyoloji, tarih, coğrafya, matematik okutulur. Eskiden Mühendis Mektebi idi Teknik üniversitenin adı. Dünyanın hiçbir yerinde teknik üniversite yoktur. Üniversiteye iktisadı da dahil edebiliriz.
Demokrasinin tabii gayesi sosyalizme gitmektir.
Bizimkilerin gösterdiği gibi öcü değildir sosyalizm. Eğer bir şeyi öcü yaparsan tehlikeli olur.
Bir Fıkra
Bektasinin bir uyuz esegi ile besili bir inegi varmis... Inekten süt sagip satiyor, kazandigi paranin yarisiyla uyuz esege arpa aliyormus. Esek bir ise yaramiyormus.
Bir gün dayanamayip dua etmis:
-Ey yüce Allahim, beni su esekten kurtar!
Ertesi sabah ahirin kapisini açmis ki ne görsün?
Inek ölmüs esek kalmis...
Bektasi o hirsla sokaga firlayip milleti basina toplamis:
-Ey ahali su yerde yatan nedir?
-Inektir!
-Ya su ayakta duran uyuz?
-Esektir!
Bektasi açmis ellerini yukariya:
-Ey ulu Allahim, sana kirk yilda bir ricada bulunduk, onda da esekle, inegi birbirine karistirdin!
"Öğüt olarak ölüm yeter. Gam çekmeye kabir yeter."
Hızır