Cindilli Erzurum’da, belki de Türkiye’de bir ilki başlattı..
Makamların mülk olmadığına dair..
Dört yıl enerji, birikim, bilgi ve vizyonunu aktardı ETSO’ya..
Sonra bir başkasına yer açmak, makamların müktesep olmadığını ortaya koymak adına nokta koydu.
Ticaret vizyonu sönmüş, gücü tükenmiş bir kentin tüccar ve sanayicisi adına, ancak özel bir zeka ve ancak tabii bir yetenekle mümkün olabilecek, girişimler başlatıp, tasarruflarda bulunarak, ETSO’yu Türkiye’de mensupları ve değerleriyle itibar edilir bir konuma taşıdı..
ETSO doğuda bir marka oldu..
Ne siyasi erkin sesi, ne de muhalefetin temsilcisi olmadan, yalnız ve yalnız Erzurum’un nefesi oldu..
Hatta yüreği..
Yaptıkları ortada..
Nefsi Siyasi rant ve hesap için pekala kullanılabilecek bir makamı, o kendine değil Erzurum’a adadı…
Başından ‘bir dönem’ demişti..
Dadaş duruş ve Erzurumluluk üslubunun en son ve en büyük temsilcilerinden biri olarak sözünde durdu..
Dört yıl, yani bir dönem yeterdi hizmet vermek isteyenler için..
Öyle yaptı…
Ve doğru da yaptı..
Ne kurumu, ne de o Erzurum sevdasıyla örülü kişiliğini tartışma konusu ettirmedi…
Feragat müessesini kullandı erdemlice…
Oysa Erzurum’un ihtiyacı vardı O’na..
Ufuk çizen, hedef belirleyen ve tespitleriyle il geleceğine yol bulan, hemen her Erzurumlunun ittifakla seslendirdiği kanaat önderi, ya da toplum lideri kimliği doğuştan var olan Cindilli’nin önderliğine muhtaçtı Erzurum..
Kalmalıydı aslında..
Kalmalıydı..
Başında bulunduğu STK’dan hemen siyasete atılanlara, ya da ekonomik yatırımlara atlayanlara inat…
Önce ben, sonra ben ve hep ben diyenlere karşılık…
Kendini nimeti ilahi zannedip, mevkisini boş bırakanlara cevap olarak…
Kalmalıydı..
***
Onun makama ihtiyacı yoktu, doğru..
Ama Erzurum, onun şahsında ifade ettiği duruşa muhtaçtı..
Analar daha kaç Cindilli doğurur bilinmez, ne ki, Cindilli Erzurum’un kendini fark edişi ve yeniden doğuşuydu..
Doğunun son otuz yıldır bünyesinden çıkardığı en büyük hatiplerden biriydi..
Ama nutuk atmadı Cindilli..
Onun aksiyoner bir şahsiyeti vardı..
Toplum önderliği ruhu taşıyordu..
Nefsini medya manşetlerine taşımak için değil, Erzurum’u Türkiye gündemine ulaştırmak için atılımlar başlattı..
Allah için hakkı teslim ediniz…
Ediniz ki, Erzurum’a yeni bir heyecan, yeni bir soluk ve yeni bir şevk taşıdı..
ETSO’nun başına gelmeden önce de Türkiye’nin Cindilli Ağabeyisiydi zaten…
Bir kurumun kimliğine sığınmaya muhtaç değildi..
Ama, o önce Erzurum ve sonra Erzurum ve hep Erzurum diyerek kendisine tevdi edilen görevi üstlendi…
Hiç “Ömer adaleti” nutku atmadı..
Ve şükür..
Ömer Bin Abdulaziz edasıyla makamı nefsine kullanmadı..
Nefsinden geçti, Erzurum’dan geçmedi..
Şu sosyal ve ekonomik ritmi bozulmuş, bütün dinamikleri kırılgan hale gelmiş, dinamizmi durağanlaşmış Erzurum, onunla canlandı..
İlke adamıydı..
Gelirken de giderken de ilkelerinden taviz vermedi..
Ve tarihi bir ders verdi…
Siyasette kendini nimetullah addedip, dönem üstüne dönem katarak makamları meşgul edenlere….
Toplumun önüne geçip ikincilerine yol vermeyenlere…
Yüreği ve dimağı “nefsin uydusu” olanlara….
Adam gibi adam..
Dadaş gibi dadaşça..
***
Biz onun şahsiyet ve aksiyonlarının müfessiri değiliz..
Ama Erzurumluluk gayretimiz, hakkın teslimini gerektirir..
Ola ki küçük insanlar, ola ki küçük beyinliler ve ola ki küçük yüreklileri ürkütmüş olsun..
Ola ki onun Erzurumluluk hefi, küçük düşünenleri basmış olsun..
Ola ki…
Erzurum Yunus’a kavuşmadı hiç, ama Molla Kasım’ının değerini de bildiği söylenemez..
Yüreğini, beynini siyasete kiralamış olanlar, Erzurumluluğu sadece kimlik cüzdanında kalanlar onun yaptıklarını elbette anlamayacaklardır..
Anlamaları da doğru olmazdı zaten..
Ne götürürüm hesabı yapanlar, Erzurum’a ne getiririm diyeni nasıl anlayacaklar ki?
Ve bilen elbette bilir ki…
Şahsiyeti ve duruşuyla..
Cindilli Erzurumdur…
Ve Erzurum da Cindilli..
Gönül ister ki onun başında olduğu hizmet, erdem kervanı hep yürüsün…
Yürüsün ve yürüsün…
Gönül isterki….