SAĞLIK’ta Acil Servis çalışanları gerçekten kutsal bir görev yapıyor.
Ambulams sürücüsünden çağrı merkezinde çalışana, sağlık memurundan hemşire,ebe ve doktoruna kadar özverili bir çalışma sergiliyorlar.
Bazen de hayatlarını tehlikeye atarak can kurtarıyorlar.
Onlar bizim için isimsiz kahramanlar.
***
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın ülke genelinde reformlarının yanı sıra 112 Acil Servise 'çağ atlattı'ğını da görüyoruz
Bu konuda ulasal bazda haber ve görüntüler servise alıyoruz.
Çünkü bizler daha düne kadar 'kızakla hasta nakli' haberlerini işliyorduk.
Şimdi ise uçakla, helikopter ambulanslarla, yaralı ve hastalar taşınıyor.
Sağlık’ta ve Acilde yaşananlar gerçekten çok sevindirici ve olumlu gelişmeler.
Böylesine bir değişimi hafife almak veya küçümsemek de söz konusu değil.
Öncelikle bunun altını çizelim.
Peki niye bunları yazdım?
Geçenlerde DADAK Doğa Sporları Kulübü Derneği Başkanı Ahmet Öztürk'ün beli tutulmuş.
O da acil servisten ambulans istemiş.
Önce ambulansların görevde olduğu belirtilmiş sonra da 'özel hastaneden ambulans iste' önerisi yapılmış.
O da taksiye binerek hastaneye gitmiş.
SAĞLIK HEPİMİZİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR
Şimdi, öylesine yaygın bir hizmet var ki...
Öztürk, diş ağrısı çektiği için ambulans istemiyor.
'Bel ağrısı olanlar ambulans istemesin' diye bir açıklık vardı da bizim mi haberimiz olmadı, diye insan düşünüyor.
Sonra o korkunç bel ağrısını çeken, nasıl taksiye biner?
En iyisi bu konuda Beyin Cerrahından bir görüş almak.
Elbette kalp krizi geçirenle, kazada yaralananla onu bir tutmak olanaksız.
Bir takım aksiliklikler, yanlışlıklar yapılması doğal.
Acil Servisi arayan ya hastadır ya da yakınıdır.
'Onun psikolojisi dikkate alınmalı' demişiz.
Çünkü Erzurum'da Çağrı Merkezleri birkaç fabrikadan daha çok personel çalıştırıyor.
Bu nedenle adı üstünde 'örnek' bir olayı sansürleyerek anlattık.
ACİLDE OLMAK İSTERİZ
Şimdi gelen mesajlara bir göz atalım. ‘Gökhan’ isimli okuyucuya ben de önce 'saygılar' dilerek yorumuna geçiyorum:
-Sayın Kadir bey, sizden tek bir ricam var. Komuta merkezine gidip gelen telefonlara 1 saat bakın. Günlük ortalama 3 bin çağrı gelen bir yerde ortalama bunun 200 tanesi vaka. Sizin bahsettiğiniz Dilek hanım 1 kişiden küfür bile denemeyecek hakaret duyuyor. Ve orada görev yapan arkadaşlar araba ile değil insan hayatı ile uğraşıyor. Siz bizim hayatımızı ortaya koyarak gecemizi gündüzümüze katarak canı gönülden yaptığımız bu mesleği bu tür karşılaştırmalarla halkın gözünde bizi ne kadar küçük düşürdüğünüzün farkındamısınız? Saygılarımla.
- Sondan başlarsak. Estağfurullah hiç öyle kötü bir niyetimiz yoktu. O mesleğe saygı duyuyoruz. Vatandaşın gözünde kötü düşürmek, bizim için ağır bir suçlama. Ayrıca, komuta merkezinde yaşananları yansıtmak isteriz. Valilik, İl Sağlık Müdürlüğü izin verirse seve seve o havayı yansıtırız.
DURMAZPINAR'I ÜZMÜŞÜZ
Paris'te oturan ve gözü, gönü, kalbini Erzurum’da bırakan sevgili arkadaşımız Serap Durmazpınar'ı bilmeden üzmüşüz. Özür dileriz. Abo bey ile Dilek hanım arasındaki diyaloğu 'çirkin' ve 'utanç verici' bulmuş Durmazpınar:
-Oturmanın, kalkmanın, gülmenin, konuşmanın, arkadaşlığın, dostluğun, kardeşliğin, komşuluğun, hatta kızmanın, velhasılı sosyal yaşamın, kısaca herşeyin bir adabı vardır. Sebep her ne olursa olsun bu abo bey’i hakli gostermez.
- Haklısınız Serap hanım, aynen katılıyorum.
-Neden Erzurumlu'ları bu kadar kaba, terbiyeden yoksun ve saygısız gösteriyorsunuz, diye münakaşa ettim. Sanki bu yazınız Abo bey ve onun gibileri haklı görmemiz gerektiğini vurguluyor gibi. Burda Abo bey’e hiç gülemedim maalesef.
- Abo bey haklı iken küfür ettiği için bence haksız duruma düşüyor. Size katılıyorum. Öncelikle uyarım, herkes özellikle telefon konuşmalarına dikkat etsin. Çünkü birileri dinliyor. İkincisi Dilek hanımın sabrı. O hanım efendiye gerçekten saygı duydum. Yine bir şeyin altını çizelim. Gözlerinden yaş gelerek o diyaloğu defalarca dinleyenler gördüm.
- Kimse kimseye hakaret etme hakkına sahip değildir. Hukuk devletinde mahkemeler vardır. Birbirlerine küfrederek, hakaret ederek hak aranmaz.
- Aynen katılıyorum.
- Her problemde meşgul etmemek lazım hem ambulansları hemde 112 acil servisi zira büyük kayıplara neden olabiliriz. Sırf bu yüzden koca bir kurumu suçlu göstermek doğru değildir.
- Haklısınız. Meşgul etmek değil, çaresiz kalan bir insana yardımcı olmak için bir dakika süreli telefon ettim. Biz nasıl onlardan sabır ve hoşgörü istiyorsak onlara da biz sabır ve hoşgörü göstermeliyiz.
ESKİ BIR GÖREVLİ OLAN ERDEM NE DEDİ?
Geçtiğimiz hafta ki yazıya Sayın Nevzat Erdem geniş bir açıklama yapmış. Yorumuna 'Sayın Serap Hanım önünüzde saygıyla eğiliyorum' diye başlamış. Bize de eseflerini bildirmiş ve şöyle devam etmiş:
- Bel ağrıları acil kapsamında değildir.Eski bir çalışan olarak çok iyi biliyorum ki, bir nefes oksijene inanılmaz ihtiyaç duyan, aspiratörün bir seferlik çalışması için dünyaları verecek, adrenalinden, atropinden mucize umacak hastalar dururken siz bel ağrısına acil ambulansın görevlendirilmesini bekleyemezsiniz.
- Eğer bir uzman olarak uygun değil diyorsanız, size inanıyorum. Bizim ki bir tartışma açmak. Kolestrol ilacı kullanmak doğru mu, değil mi gibi. Acil’e hangi vatandaş başvurmalı? Çünkü vatandaş olarak biz her konuda acil servisten yararlanacağımızı düşünürüz. Sağlık görevlilerini küçük düşürücü, hakaret edici bir ifademiz olmadı. Sadece yaşananları aktardık. Niye suçlu buldunuz anlamadım. Konuşmayan, yazmayan, eleştirmeyen bir toplum mu olalım? Ben sizin ve diğerlerinin görüşlerini, ‘çok seslilik’ olarak algıladım ve değer verdim. Hepimiz aynı pencereden bakarsak, tek tip vatandaş olmaz mıyız?
ÖZEL HASTANELERİ SORGULAYIN
- Sayın yazar esasında şunu neden sorgulamazsınız: Hastasından dünyalarca para alan ancak 1-2 milyon benzin parasına kıyamayan özeller de bu ambulanslar ticari araç olmaktan öte ne işe yarar? Acaba bu etik midir? Keske bunu da sorgulasaydınız. Sayın yazar 112 hızır aciller de çalışanları, bir firmanın müşteri temsilcisiyle kıyaslamanız ne kadar tuhaf kaçmış.
UZUN ARZUHAL YAPILMAZ
112 acillerde hayati tehlikeli hastanın yakını arayıp ambulans istese bile en uzun 1.5-2 dakika konuşulur. Spot bilgiler alınıp konuşma bitirilir. Çünkü uzayan her konuşma bir başka hastanın size ulaşmasını engeller. Uzun uzun arzuhal yapılmaz. Benim çalıştığım dönemlerde yöneticiler arasa bile o anda bir hasta aramışsa konuşma bitirilirdi. Genel kaide budur zaten…
TACİZE RAĞMEN CAN KURTARMAYA DEVAM
112’de çalışan her personele, annelerine kızlarına, erkeklerin eşlerine yazmakta abes görmediğiniz küfürlerin, sözlü şiddetin, tacizin bin katı yapılıyor ve hiç bir çalışan motivasyonunu bozmadan can kurtarmaya devam ediyor. Ama onlar dilek hanım gibi uzun uzun dinleme durumunda olamazlar. Bu sabırsızlık değil, telefonları meşgul etmeme bilincidir.
ÖNEMLİ OLAN KİMİN HAYATININ KURTARILACAĞIDIR
Son derece başarı bulunan ve Türkiye’de örnek model olarak alınan 3 acilden biri olan Erzurum 112’ye büyük haksızlık etmişsiniz. Sanırım temel takıntınız sizin telefonunuzun uzun arzuhale dönüşmemesi ki dediğim gibi hasta varsa arayan kim olursa olsun görüşmeyi görevli bitirir. Bütün acillerde böyledir. Önemli olan kimin aradığı değil, kimin hayatının kurtarılacağıdır. Önemli olan kimin belinin, elinin kolunun ağırdığı değil, kimin hayati tehlikesinin olduğudur.”
İNSAN HAYATI ÜZERİNDE TORPİL OLUR MU?
Sayın Hatice Kaya ise yorumuna şöyle başlıyor:
-İnsan hayatı üzerinden torpil morpil olur mu? Ben bilmem ne başkanıyım, ben gazteciyim, benim belim özeldir ağırmamalı, gariban ölsün ne önemi var. Ambulans bana gelsin.
- Hayır öncelik veya ayrıcalık istemedik. Sadece ambulans yolu bekleyen bir hastaya aracı olmak istedik. Siz hiç tanıdığınız birine aracılık etmediniz mi? Bizim yaptığımız da o kadar.
AMBULANS TAKSİ DEĞİLDİR
Sevilay Önder önce dersimize çalışmamızı öğütlemiş:
-Sayın sabuncuoğlu, sizce acil ne demektir, acil kavramından anladığınız nedir, bir sonraki yazınızda lütfen bunu işlermisiniz? Ambulansı sadece taksi amaçlı kullanmak isteyen bir arkadaşınızın durumuyla alakalı, Erzurum sağlık teşkilatının göz bebeği, harika çalışmalar gerçekleştiren koca bir kurumu töhmet altında bırakıyorsunuz. Bu ne kadar vicdanidir, açıklayabilir misiniz? Sizlerden neden korkulması gerektiğini şimdi daha iyi anlıyorum, Bütün güzellikleri bir kalemde silebiliyorsunuz. Hak var hakkaniyet var, kimse böyle bir lükse sahip olmamalı… Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar demişsiniz, doğru haklısınız, sizde bir gün soluk almakta zorlanırsanız o zaman anlarsınız aciller ne işe yarar, aciller ne için vardır… Sayın Sabuncuoğlu bir sonraki yazınızda lütfen acil kavramını açında, acillerde çalışanlar feyz alsınlar yazınızdan… Saygılarımla…
- Yaşamımda iki kez hasta olarak ambulansa binmek nasip oldu. Birincisi, o dayanılması imkansız olan bel ağrısı yüzünden. Çünkü ayaklarım sanki felç oldu. Yeri uzattılar, doğrulamadım ve ambulansla hastaneye naklettiler. İkincisi kez ise kalp krizi sonrası ambulansla hastaneye götürüldüm. Acillerin, ambulansların ne işe yaradığını çok iyi bilenlendenim. Ayrıca, uyarınız üzerine Sağlık Bakanlığının Acil Sağlık Hizmetleri yönetmeliğini okudum.
ABO BEYDEN RAHATSIZ OLMUŞ
Bir başka okur olan H.Berşe de sorunun yansıtılmasından değil, örnek verdiğimiz Abo beyin küfürlerinden rahatsız olmuş:
-Sayın yazar, yorumlara katılmamak elde değil. Sizin gibi yılların gazetecisi, kendini bilmez bir insanın küfürlerini yeniden gündeme getirmek, tüm okyuculara servis yapmak, hiç yakışmadı.Dışarıda yaşıyan bir Erzurumlu olarak çok utandım.saygılarımla
ONLARIN AYAKLARI BİLE ÖPÜLÜR
Levent Ünal ise yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
-Sabah namazında babam birden bire yere yığıldı. Bağrışma, çağrışma, komşular döküldü. Birisi 112’ yi aramış. Arkamı döndüğümde bunları gördüm. Babam ölmüştü, annem bu 112 sağlıkçılarına eziyet etmeyin diye engel olmak istedi ancak ısrarla bir sürü alet bağladılar her tarafına, ağzından ciğerlerine hortumla nefes verdiler. Yarım saat kadar sonra babamın kalbi canlandı, hasteneye götürdüler. İki gün yoğun bakımda kaldı, doktor Arif bey 112’ye teşekkür etti. Esas ben onların ellerini ayaklarını öpmek istedim. Babam hayatta şu an. Onlardan Allah razı olsun.