ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Trendyol 1. Lig: Ankara Keçiörengücü: 4 - Manisa FK: 0
Trendyol 1. Lig: Ankara Keçiörengücü: 4 - Manisa FK: 0
ERSANDER’den Öğretmenler Günü etkinliği
ERSANDER’den Öğretmenler Günü etkinliği
Özden: ‘Mesleklerin en kutsalı öğretmenliktir’
Özden: ‘Mesleklerin en kutsalı öğretmenliktir’
Tanfer: ‘Eğitimin kahramanları öğretmenlerimizdir'
Tanfer: ‘Eğitimin kahramanları öğretmenlerimizdir'
Özcan’dan Öğretmenlere vefa
Özcan’dan Öğretmenlere vefa

Ali Kemal Koçak

'Ulu hocalardan fenomenlere düşüş!'
21 Ağustos 2023 Pazartesi

Son yazımızın başlığı "İmam Efendi işine bak"dı...

Bir okurumuzun yorumu, ne bizim söylediğimizin ne de, proje mahsulü, tarih cahili, etnik yara kaşıyıcısı nadan imamın dediğinin anlaşılmamış olduğunu gösteriyordu.

Öyleyse muhatabınız bir kişi bile olsa ayrıntısıyla olayı anlatmak lazım...

Bunu da erbabı olana bırakalım...

İşte size olayı netleştiren bir yazı...

"Ulu hocalardan fenomenlere düşüş!"

HABER7.COM yazarı Mahmut Bıyıklı kaleme almış...

Olduğu gibi paylaşıyoruz...

Umulur ki, meramımız anlaşılmış olsun...

"Senelerdir Sultanahmet’ten Edirnekapı’ya kadar yürürüm. Tefekküre imkân tanıyan bu yürüyüşlerde tarihî mekânların yanından geçerken bir zamanlar oraları şereflendiren şahsiyetleri düşünürüm. Âli hizmetleri ve feyiz dolu sohbetleri aklıma gelir, hüzünlenirim.

Her seferinde şairin, “nice devler geçti bu yollardan” mısrasını tekrar ederim.

Çok değil bundan kırk yıl evvel sadece Sultanahmet-Edirnekapı arası yürüyen birisi, onlarca vaaza tevafuk eder, ilmini-irfanını artırabilirdi.

Sultanahmet Camiinde Gönenli Mehmet Efendi’yi, Beyazıt Camii’nde Abdurrahman Gürses Hocaefendi’yi, Fatih Camii’nde Emin Saraç Hocayı, İskenderpaşa’da Zahid Efendi’yi, Karagümrük’te Muzaffer Ozak’ı ziyaret edip dizinin dibine çökebilirdi.

Bu isimleri neyi kaybettiğimizi hatırlamamız açısından özellikle zikrettim.

Hepsinin yeri boş kaldı. Tam inanmış ve adanmış bu ilim ve yürek adamlarının bıraktığı boşluk doldurulamadı.

Temel mesele: İnsan krizi!

Yaşadığımız krizlerin en büyüğü insan krizi. “Kaht-ı rical” kavramı sadece devlette değil, Diyanet’te de yakıcı bir şekilde kendisini hissettiriyor.

Ömrünü insanların irşadına adayan kâmil insanların göçünden sonra kürsüler öksüz kaldı.

Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, Tahir Büyükkörükçü, Rıza Çöllüoğlu gibi faziletli vaizlerin; cemaatin gönlünden tutup insanlara İslam sevinci yaşattığı günler hatıra oldu.

İsmini zikrettiğimiz hocalarımızın sadece bedenleri değil; müjdeleyen, sevdiren, ötekileştirmeyen kucaklayıcı dilleri de onlarla birlikte toprağa gömüldü.

Şimdilerde kürsüleri meşgul edenlerin çiğ hâllerini ve ham sözlerini görünce onları daha çok özlüyoruz.

Dijital İmtihan

Cübbeyi giyen, sarığı takan herkesin; YouTube’dan gözümüze hoca diye sokulduğu tuhaf bir dönemdeyiz.

Kısa sürede meşhur edilip etrafına kalabalık toplayanların Müslümanlara verdiği zararı, İslam düşmanları toplansa veremez.

Vaiz ve hoca sıfatının içini boşaltan bu tiplere karşı ne yazık ki Diyanet’in aldığı bir önlem yok. Oysa ki Diyanet’in, din anlatıcılarının ‘dil problemini’ çözmek gibi bir görevi olmalı.

Ezanı okuyacak müezzinin sesinin güzel olmasını önemsediğimiz gibi, vaaz verecek kişilerin üslubunu da önemsemeliyiz.

İrşat mı ifsat mı?

İrşat mı ifsat mı ettiği anlaşılmayan sözde hocalar şov yapmak konusunda gayet başarılılar. Tarihi bilgiden mahrum, sosyolojiden bihaber, toplum psikolojisini kavrayamamış bu zatı muhteremlerin bir proje olarak meydana sürülmesi, kısa sürede parlatılması bana hiç masum gelmiyor. Cehennemin nüfus memuru gibi davranmaları ve korku yaymaları, hiç hoş değil.

Yayınladığı video sonrası hemen beğeni sayısına bakan bu kerameti kendinden menkul kifayetsiz muhterislerin bazılarınca muteber kişiler olarak görülmesi de ayrı bir vahamet.

 

Rahmet mi zahmet mi?

Sohbeti rahmete vesile olan samimi vaizlerden sonra, fon müzikli konuşmalarıyla millete zahmet olan hocalar hiç çekilmiyor.

Yunus, çağlar ötesinden bugüne ne güzel söylemiş, adeta sözü bal eylemiş:

“Peygamber yerine geçen hocalar,

Bu halkın başına zahmetli oldu.”

Ulu hocalardan fenomenlere düştük. Bu düşüş çok sert oldu. Son devrin hakikat önderlerinden Ali Ulvi Kurucu’nun, “Şu yarım hocalar milleti perişan ettiler yahu!” serzenişi de boşuna değil.

 

Vâiz Ümmetin Terbiyecisidir

Dinin anlaşılması ve yayılması açısından vaizlerin önemi ortada. Aksekili Ahmet Hamdi Efendi’nin vaizlere yüklediği anlama bir bakın:

‘Vâiz, mürebbi-i ümmettir (ümmetin terbiyecisidir). Faziletli muallimliktir, hikmet telkîn edendir, nübüvvet varisliği vazifesidir.”

Toplumun yeniden dirilmesinde bundan önce olduğu gibi bundan sonra da riya ve gösterişten uzak hakikatli vaizlere büyük görev düşecek.

Nurettin Topçu da İslam’ın başlangıcından beri din yayıcısı vaizler olduğunu söyleyerek, bugün de cemiyetin kurtarıcılarının onlar olacağını belirtir.

Vaizlik, Kur’an’ın ruhunu aşılama sanatıdır…

Vaazı alelade ilim öğretiminden ileri bir şey olduğunu ifade ederek, ilmin ve bütün ilimlerin yardımlarından faydalanmak şartı ile Kur’an’ın ruhunu aşılama sanatı olarak tanımlar.

Bu manada, merhum Nurettin Topçu’nun 1973 yılında vaizlere yönelik yaptığı konuşmayı bütün hocalara ayda bir dinletmek gerek.

Topçu, mezkûr konuşmasında bugünün de vaizlerine ışık tutacak altın nasihatlerde bulunur.

Maarif Davası konusunda net önerilerde bulunan Topçu, vaizlere yaptığı tarihî tavsiyelerde şöyle der:

“Halka kendini beğendirmekle çok cemaat toplamak vaazın gayesi olmamalıdır. Halk beğendiğini, kendi ölçüleriyle beğenir. Allah’a yaranmaya çalışınız. Zira Allah kendi azametiyle sever.

Halka kendini beğendiren, ihtirasları coşturur. Allah’ın beğendiği ise kalpleri fetheder.”

Bağırıp çağıran hocaları eleştiren büyük mütefekkir bu kişilerin aktörlük yaptığını söyleyerek tedavi olmaları gerektiğini şöyle dile getiriyor.

“Bazıları aktörlük yapıyor, ter ter tepiniyor, sesi yüksek bağırıyor, çığlık atıyor; sanki ağlıyormuş gibi ağlamaklı sesle söylüyor. Çok meşhur oluyor. Bu adama acıyın, bunu bir tımarhanede tedavi etmek icap eder’’

Akl-ı selim, Müslümanın silâhıdır

Dijital imkânları kullanarak mahalle kabadayısı edasıyla sağa sola laf yetiştiren sözde hocaları eleştirdiğinizde, fan grubuna dönüşen fanatikleri hemen sizi kafir ilan edip binlerce hesaptan saldırıya geçebiliyor.

İnsan ve toplum psikolojisini bilmeyen bu hocaların, neye hizmet ettiğini anlamak için çevrelerine bakmak yeterli. Yanlarında aklıselim kimse yok. Vur da vuralım öl de ölelim holiganlığıyla hamaset açlıklarını gideren güruh, sürekli dozajı artıran konuşmalarla kendinden geçiyor.

Geçmişte akl-ı selim hocaların hiçbirisi sohbetlerinde insanları galeyana getirmemiş, onları din adına öfke ve kinle doldurmamıştır.

M. Sami Ramazanoğlu, M. Zahid Kotku, M. Raşid Erol, Gönenli Mehmet Efendi, Tahir Büyükörükçü Esad Coşan gibi ‘Gerçek Hocalar’ bağırmadan çağırmadan, nümayişsiz ve gösterişsiz bir şekilde milyonlarca insana rehberlik etmişler, hakikatten ödün vermeden, gönüllere girerek uhulet ve suhuletle iman hizmetinde bulunmuşlardır.

Sözlerinin tesiri yüreklerde yankılanan bu muhteremler insanları Allah yoluna, ayette buyurulduğu üzere; hikmetle ve güzel öğütle çağırdılar. Mücadelelerini en güzel şekilde yürüttüler.

Gürültü patırtı yapılmasına müsaade etmediler.

Bu hususta Gönenli Mehmet Efendi’nin şu hatırası çok mühimdir:

80’li yıllarda Sultanahmet Camii’nde Gönenli Hoca vaaz vermektedir. Demirel ve arkadaşları da cemaate dâhil olur. Hoca her zamanki gibi İslami hakikatleri haykırır. O sırada birisi cezbeye gelip Allah diye bağırmaya başlar. Hoca, minberden günümüze de ibret olacak şekilde vatandaşı uyarır ve “Camide öyle bağırıp durma. Akl-ı selim, Müslümanın silâhıdır.” der.

Cihad mı kör dövüşü mü?

Bağırıp çağıran hocaları aklı selime davet ettiğinizde, etrafındakiler hemen sizi korkaklıkla itham ediyor. Hocalarının cihad ettiğini iddia ederek kendilerini desteklemeyenleri de cihad kaçkını ilan ediyorlar.

Kavramları kavgalarına alet edenler  dini duyguları güçlü ama bilgileri zayıf, kanı kaynayan, heyecanlı kesimleri her dönemde kendi peşlerine düşürmeyi başarabiliyor.

İŞİD gibi küresel terör örgütleri hep bu kesimlere yatırım yapıyor. Ölecek ve öldürecek insan kaynağını, her zaman heyecanlı saf ve cahil Müslümanlardan sağlıyorlar. Müslüman feraset sahibi olmalıdır.

Cihadın fıkhını bilmeyen, savaş ahlâkından bihaber yığınlar, Hakk’a hizmet etmek isterken batılın oyuncağı olabiliyor. Bunun sayısız örneklerini yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Bu yüzden önde duran hocaların dikkatli ve ferasetli davranması icap eder.

Vaizlere yaptığı konuşmada Nurettin Topçu, bu mayınlı alana da girerek korunması gereken hassas çizgiye işaret etmiş, kime nasıl cihat edileceği hususunda akıl sahibi herkesin anlayacağı örnekler vermiştir.

Harbi fertlere karşı yapmadı

Biraz uzun ama önemine binaen merhum Topçu’nun konuyla ilgili verdiği tarihî misalleri, akıl sahiplerinin idrakine tekrar sunmakta fayda var. İsyan Ahlakı’nın müellifi şöyle diyor:

“Peygamber Efendimiz harbi, fertlere karşı yapmadı. Fertleri engelleyen kuvvetlere karşı yaptı ve bu kuvvetleri kırdıktan sonra hem içe hem dışa karşı rahm-ü şefkatle, afv-ü rahmetle davrandı.

Taif’te kendisine hakaret edenlere karşı bedduayı bile caiz görmeyen İslam Peygamber’inin Mekke’nin fethinden sonraki durumunu bir düşünün. Kılıcın ve şiddetin kullanılması zorunda olan yerde bile onun hem başında hem sonunda kalbin kapıları açılmalıdır.

Malazgirt’teki Alpaslan’ın alicenaplığını bilirsiniz. Kudüs’teki Selahaddin Eyyübi’nin alicenaplığını bütün dünya tarihlerde hayranlıkla karşılıyor. Biliyorsunuz ki Haçlılar Kudüs’ü aldılar.’’

Merhum Nurettin Topçu’nun bu husustaki çizgisini çok önemli buluyorum. Bütün hoca arkadaşlarımıza Üstadın vaizler hakkındaki konuşmasını ısrarla tavsiye ediyorum. TYB sitesinden konuşmaya kolaylıkla ulaşılabilir.

Elli yıl önce  yapılan mezkur konuşma ideal vaiz nasıl olmalıdır sorusunun net bir şekilde cevabını veriyor. O ideli taşıyan hocalarımıza her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Rabbimiz ümmetin öğretmeni olduğunun bilinciyle vazifesini aşkla şevkle yapan vaizlerimizin sayısını artırsın. Amin."

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kayyım uygulaması milletin ortak talebidir
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Onurun 41. Yılı
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Peki bu işleri kim yapsın?
Ayhan Kara
Ayhan Kara
Bevval-i Ceh-i Zemzem: FETÖ ve İblis..
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Hitabetin İhtişamı ve Hikâyenin Gücü
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Ehramlı kadınlar çiftçi olamaz mı yani?
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurumspor’un Yeni Sezon Önceliği:

a. Ligde kalmak
b. Playoffa kalmak
c. İlk iki için mücadele


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva