2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin, ne Suriye’nin, ne de Irak’ın topraklarında gözü yoktur. Irak’ta yürütülmekte olan bu mezhep çatışmalarında kesinlikle taraf olma düşüncemiz yoktur ama oradaki Sünni Arap kardeşlerimizi, Türkmen kardeşlerimizi de birilerine yedirtmek istemiyoruz” dedi.
Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'nde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, YÖK üyeleri, 181 üniversitenin rektör ve senato üyeleri ile öğretim üyesi ve öğrenci temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Yeni akademik yılın Türkiye ve millet için hayırlı olması ve bu dönemde öğretim üyeleri ve öğrenciler için başarılı, verimli, huzurlu bir öğretim dönemi temennisinde bulunarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de ilk kez gerçekleşen bu açılış töreninin geleneksel bir hal alacağına inandığını söyledi.
“EĞİTİM KONUSUNU ÖNCELİKLERİMİZ ARASINDA İLK SIRAYA YERLEŞTİRDİK”
2002 yılı sonunda ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiklerinde eğitim konusunu önceliklerin arasında ilk sıraya yerleştirdiklerine, fiziki altyapısından personeline, araç-gerecinden müfredatına kadar eğitimin tüm alanlarında büyük reformlar gerçekleştirdiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çerçevede yükseköğretim konusunda da Türkiye’de çok önemli ilerlemeler sağlandığını belirtti.
2002 yılında üniversite sınavına başvuran 1 milyon 817 bin 590 kişiden 662 bin 336’sı bir yükseköğretim programına yerleştirildiğini ve oranın yüzde 35 olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılında bu oranın yüzde 46, yükseköğretim programına yerleşen öğrenci sayısının da 983 bini bulduğunu bildirdi. Türkiye’nin 81 ilinin tamamında üniversite olduğunu, 2002 yılında 1 milyon 700 bini bulmayan yükseköğretim kurumlarındaki toplam öğrenci sayısının bugün 7 milyon 194 bine, öğretim elemanı sayısının ise 67 binden 156 bine ulaştığını da verdiği bilgilere ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bu rakamlar gösteriyor ki, Türkiye’nin artık yükseköğretime geçişte herhangi bir tıkanıklık yaşanma ihtimali yoktur. Bundan sonra mücadele, herhangi bir üniversiteye, herhangi bir bölüme girmek için değil, daha kaliteli eğitim veren üniversitelere, bölümlere girmek için yaşanacaktır” dedi.
Üniversiteler arasında daha kaliteli eğitim verme konusunda bir yarış başladığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversiteler arasında kaliteyi yükseltmenin yollarından birinin de “misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma” olarak ifade edilen uygulamalar olduğunu söyledi ve YÖK’ün Kalkınma Bakanlığı ile işbirliğiyle başlattığı proje kapsamında pilot üniversite olarak belirlenen 5 üniversitenin bölgesel kalkınma için ihtiyaç duyulan alanlarda özel olarak teşvik edilip destekleneceğini açıkladı.
“REKTÖR ATAMALARINDAKİ MEVCUT USULDEN VAZGEÇİLMESİ, ÜNİVERSİTELERİMİZİN YARARINA OLACAKTIR”
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin, hayvancılık alanında; Düzce Üniversitesi’nin, sağlık ve çevre alanında; Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nin, tarım ve jeotermal alanında; Bingöl Üniversitesi’nin, tarım havza bazlı kalkınma alanında; Uşak Üniversitesi’nin, tekstil, dericilik, seramik alanında, bu proje kapsamında pilot yükseköğretim kurumları olarak belirlendiğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları ekledi: “Tabii pilot üniversiteler gereken gayreti, çalışmayı, üretkenliği ortaya koymaları halinde bu projenin içinde yer alabileceklerdir. Şayet yeterli çaba gösterilmezse aynı konuda bir başka üniversite projeye dâhil olabilir, rekabet dediğin olay budur. Aksi takdirde bunun adı rekabet olmaz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitelerde halen var olan rektör adaylarının öğretim üyelerinin oylarıyla tespit edildiği sistemin de bir sorun haline dönüştüğünü ifade etti ve “Görünüşte demokratik olan rektörlük seçimleri üniversitelerde gruplaşmaları, hizipleşmeleri, kırgınlıkları artıran bir işleve bürünmüştür. Üniversite içinde zaten çok yıkıcı bir şekilde yaşanan bu süreç, YÖK’ün ve Cumhurbaşkanının takdiriyle daha da sıkıntılı bir boyut almaktadır. Bunun için rektör atamalarındaki mevcut usulden vazgeçilmesi, üniversitelerimizin de, ülkemizin de yararına olacaktır diye düşünüyorum” diye konuştu.
“YÜKSEKÖĞRETİM SİSTEMİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMAYA TABİ TUTULMASI GEREKİYOR”
Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmaya tabi tutulması gerektiğini dile getirerek, “Yükseköğretimde yatay büyümede hedeflerimize ulaştık, artık dikkatimizi dikey büyümeye çevirmeliyiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yükseköğretim yeni dönemde kalite odaklı bir büyüme yoluna girecekse, bu çalışmalarla ilgili karar alma ve uygulamaların kontrolü süreçleri büyük önem kazanacaktır demektir. Bunun için YÖK’ten bağımsız ve şeffaf bir kalite kurulu oluşturmasını bekliyorum. Bu kurulun görevini hakkıyla yürütebilmesi için idari-mali açıdan YÖK’ten bağımsız ve üniversitelerimizin tamamını da çok uzun olmayan periyotlarla değerlendirebilecek kapasiteye sahip olması gerekiyor.” diye ekledi.
Üniversitelerin, asli görevlerini yaparken yeni neslin fikir dünyasını besleyecek altyapıyı asla ihmal etmemesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun için tarih şuuru ve ana dil sevgisi aşılayacak çalışmaların yasak savma kabilinden değil, samimi bir sahiplenişle yürütülmesi gerekiyor. Tarihini bilen, Türkçeyi hakkıyla konuşan ve yazan nesiller yetiştiremiyorsak, geleceğimiz karanlık demektir. Geçmişle gelecek arasında kuracağımız köprünün en önemli ayaklarından biri, üniversiteler olmak zorundadır” ifadelerini kullandı.
“YENİ NESİL MİSAK-I MİLLÎYİ ÇOK İYİ BİLMELİ”
Şimdi Suriye ve Irak’ta yaşananları değerlendirirken yeni neslin Misak-ı Millîyi çok iyi bilmesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Eğer Misak-ı Millîyi kavrarsak, Misak-ı Millîyi anlarsak, Suriye’deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız, Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Ama onu bilmezsek ne Suriye’deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız, ne de Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. ‘Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için hem masada olacağız, hem de arazide olacağız’ diyorsak bunun bir sebebi var. Bunu durup dururken söylemiyoruz, dostlar alış verişte görsün diye de söylemiyoruz. Yani 10 binlerce kilometre mesafeden çıkıp geleceksin, o senin için bir hak olacak. Neymiş? Bağdat çağırıyormuş. Tamam da bu benim 350 kilometre sınırım, her an tehdit var, benim burada tarihi sorumluluğum var, mesuliyetim var. Biz burada olacağız, hem arazide olacağız, hem de masada olacağız. Ve bütün şu anda diplomatik görüşmeler, şunlar bunlar hepsi bir taraftan yürüyor, yapılıyor, diğer taraftan da araziye yönelik hazırlıklarımız da devam ediyor.”
FIRAT KALKANI OPERASYONU
Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine karşı yürüttüğü operasyona da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, El-Bab’a inileceğini açıkladı ve şunları aktardı: “Münbiç’le ilgili de koalisyon güçlerine şunu söyledik: Orada PYD ve YPG gibi terör örgütleri olmayacak, çünkü orası yüzde 95 itibarıyla Araplarındır, dolayısıyla PYD ve YPG doğuya gidecek, Münbiç’i boşaltacak.’ Dün itibarıyla Amerikalı dostlar dediler ki, ‘Tamam, siz de bize yardımcı olun.’ Biz dedik ‘baştan beri söylüyoruz zaten, yeter ki bizim bu tekliflerimize evet deyin, çünkü bu işi biz biliriz bu bölgede, sizler buraya yabancısınız, sizler bilmezsiniz, buranın tarihini de, her şeyini de biz iyi biliriz.’ Ve şu anda burada da mutabıkız. ‘Rakka’da ne yapacağız’ dediler. Onlara dedik ki, ‘gelin beraber eğer burada da bir operasyon yapacağız diyorsanız ki Rakka biliyorsunuz DEAŞ’ın merkezidir, biz Rakka’da da sizlerle beraber bu operasyonu yaparız, gerekirse oradan da bu DEAŞ boşaltılıp gider.’ Şimdi bunun da görüşmeleri yapılıyor.”
“IRAK’TA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN MEZHEP ÇATIŞMALARINA KESİNLİKLE TARAF OLMAK İSTEMİYORUZ”
Dürüst ve samimi hareket ettiklerini, Türkiye’nin, ne Suriye’nin, ne de Irak’ın topraklarında gözünün olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bize 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarımız evvel Allah yeter, yeter ki kimse bizim vatan topraklarımızda gözü olmasın. Ha şunu da söyleyeyim bu arada: Irak’ta biz şu anda yürütülmekte olan bu mezhep çatışmalarına kesinlikle taraf olmak istemiyoruz; ama oradaki Sünni Arap kardeşlerimizi, Türkmen kardeşlerimizi de birilerine yedirtmek istemiyoruz, bunu da özellikle ifade etmeliyim” açıklamasında bulundu.
"EĞİTİM ALANINDA CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK ATILIMLARINI GERÇEKLEŞTİRDİK"
Eğitim alanının altyapısında Cumhuriyet tarihinin en büyük atılımlarını gerçekleştirdiklerini; ancak içerikte aynı mesafeyi kat edemediklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlkokullarımızda, ortaokullarımızda mesela İstiklal Marşı’nın tamamını ezbere bilmeyen, bu marşın ifade ettiği o ruh halini tüm hücrelerine kadar hissetmeyen tek evladımız bile kalmamalıdır, bunu başarmamız lazım” dedi ve şunları ekledi: “Liselerimizde terör örgütlerine destek verebilecek derecede şuur eksikliği, milli ve manevi eğitim-öğretim eksikliği olan hiçbir gencimiz olmamalıdır. Üniversitelerimizde elbette her görüş, her fikir tartışılmalıdır, ama buralardan asla vatan haini çıkmamalıdır. Elinde silahla, elinde palayla dolaşan gençlik, bunlar bu milletin genci olamaz, bunlar sadece haindir. Ne işin var senin palayla, silahla? Senin tek silahın kalem olması lazım, tek silahın kitap olması lazım, sen bununla geleceksin, bunlarla değil. Ama ne yazık ki bunları yaşadık ülkemizde, hala yaşıyoruz.”
“Bu devlet ve bu millet kendi imkanlarıyla kendine düşman nesiller yetiştirilmesine müsaade edemez. Milletine, bayrağına, vatanına, devletine sahip çıkmayan nesiller yetiştiren bir eğitim sistemi millî de olamaz, ilmi de olamaz” sözlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bazı üniversitelerimizde terör örgütleriyle iltisaklı grupların farklı görüşteki diğer öğrencilerimize baskı uyguladığına dair haberler alıyoruz. Eğitim-öğretim hakkının, gençlerimizin eğitim-öğretim özgürlüğünün engellenmesine yönelik hiçbir teşebbüse izin veremeyiz. İnşallah önümüzdeki dönem tüm bu sorunların üzerine gittiğimiz, gereken adımları attığımız ve netice aldığımız bir dönem olacaktır” şeklinde konuştu.
"BİRİLERİ 100 YIL ÖNCEKİ HESAPLARI AÇIK TUTUYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kurtuluş Savaşımızı verdiğimiz, Cumhuriyetimizi kurduğumuz 1920-1923 arasındaki dönemden bu yana geçen sürede pek çok şeyi unutmuş, pek çok hesaplaşmayı geride bırakmış olabiliriz. Bu tavrı asla doğru bulmayan birisi olarak diyorum ki, buna rağmen biz değil ama başka birileri 100 yıl önceki hesapları hala açık tutuyor, hala emellerinin peşinde koşuyor. O sıkıntılı dönemde yaptığımız fedakârlıklar, verdiğimiz tavizler yeterli görülmemiş olacak ki, 93 yıldır hiç rahat bırakılmadık. İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillenen Batı Paktında yer alabilmek için Cumhuriyet sonrası elde ettiklerimizden dahi vazgeçirildik. Tüm zorluklara, yokluklara rağmen kurduğumuz uçak fabrikalarımızın, silah fabrikalarımızın, sanayi kuruluşlarımızın kapılarına kendi elimizle kilit vurdurdular. Bileniniz vardır, bilmeyeniniz vardır, Kayseri’de uçaklarımızın gömülü olduğu mezarlar var, ta o zaman yapıldı bunlar. Şu anda bize kendi uçağımızı yaptırtmamak için ellerinden geleni yapanlar var. Niye? Türk milleti kendi uçağını kendisi yaparsa, kendi insansız hava aracını kendisi yaparsa, zırhlı taşıyıcılarını kendisi yaparsa, tankını, topunu kendisi yaparsa bu milletin önünde durulmaz diye düşünüyorlar. Ben tabi bu vesileyle Vecihi Hürkuş’ları, Nuri Demirağ’ları, Nuri Killigil’leri ve sanayimizin daha nice gizli kahramanlarını burada rahmetle anıyorum.”
Son 3 yıldır artık hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir devamlılık içinde süre gelen olayların, krizlerin ve saldırıların, asırlık hesapların günümüzdeki tezahürlerinden başka bir şey olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şu değerlendirmelere yer verdi:” Her kim PKK’yı Kürt kardeşlerimizin haklarını savunan bir örgüt olarak görüyorsa, onun aklından, izanından şüphe ederim. Her kim FETÖ’yü kendi halinde insanların oluşturduğu bir hizmet hareketi olarak değerlendiriyorsa, onun sadece izanından değil, niyetinden de şüphe ederim. İyi niyetliydim, diyordum ki, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet diyorum, ama tabanındaki ibadet de artık zedelenmeye başladı, artık onu da söyleyemiyorum. Niye? Bu kadar gerçekler olduktan sonra o taban hesap soramıyorsa, kusura bakmasınlar. Her kim DEAŞ’ı bölgenin kendi dinamiklerinin ürünü olarak ifade ediyorsa, ya hiçbir şey bilmiyor ya da derdi başka. Suriye krizi başladığından beri, özellikle de 2013’ten beri ne zaman şöyle müşahhas bir adım atmaya kalksak karışımıza başka bir engel çıktı. Geldiğimiz noktada anlıyoruz ki, aslında bunların hepsi aynı gayeye yönelik olarak kullanılan farklı araçlarmış. Terör örgütleri inanın vardiya usulü çalıştırılarak dikkatimiz ve enerjimiz başka alanlara yöneltilmek istendi.”
"KUZEY SURİYE'DE TERÖR KORİDORUNA MÜSAADE ETMEYİZ"
PKK’nın, DEAŞ’ın canlı bomba eylemlerinin, FETÖ’nün dünyanın her tarafında yürüttüğü Türkiye’yi karalama kampanyalarının hep aynı amaca yönelik olduğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık oyunu deşifre ettiklerini belirtti.
15 Temmuz gecesi kendisini öldürmeye Marmaris’e gelen FETÖ mensubu darbecilerin yakalandıklarında öldürülmeyip yargıya teslim edildiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet kurumlarından FETÖ mensuplarının ihracını eleştiren bazı Batı ülkelerine cevaben şunları söyledi: “Bize akıl vermeye kalkıyorlar, ‘İyi, güzel ama, işte böyle de yapmanız doğru değil, binlerce kişiyi görevlerinden aldınız, şöyle yaptınız, böyle yaptınız.’ Tabii alınacak, bunlar bu işleri yaptılar. Bütün bu olanlardan sonra hala biz kalkıp da bunlara ‘iyi yaptınız, aynen devam’ mı diyeceğiz? Siz Doğu Almanya’yla Batının birleşmesi olayında ne kadar kişinin görevden alındığını bilmiyor musunuz? Masaya 2 milyon kişi getirdiler, 600 binini görevden aldılar; niye onu konuşmuyorsunuz? Onları bir konuşun bakalım. Tabi Batı hiçbir zaman kendini çek etmiyor; ama olay Türkiye olunca bakıyorsunuz olaya farklı yaklaşıyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, kullandığı yöntem ne olursa olsun tüm terör örgütleriyle aynı anda mücadele edecek güce, imkana, kararlılığa sahip olduğunu, bununla birlikte, bölgesinde kurulmaya çalışılan denklemleri de görüp siyasi ve fiili olarak müdahalelerini gerçekleştirdiğini söyledi.
Türkiye’nin güneyinde Kuzey Suriye’de bir terör koridorunun oluşturulmak istendiğini, kendilerinin de ‘Buna müsaade etmeyiz, asla burada bir terör koridoru oluşturamayacaksınız’ dediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şöyle devam etti: “Biz buralarda bir terör koridoru oluşturmaya müsaade etmek suretiyle ülkemizin güneyini hiçbir zaman terörle karşı karşıya bırakamayız, bu konuda kararlıyız; bunu herkes böyle bilmelidir. Dost da, düşman da bunu böyle bilecek. Bunu Cerablus’ta gösterdik, bunu Rai’de gösterdik, bunu Dabık’ta gösterdik, velhasıl şimdi El-Bab’da da göstereceğiz. Orası da DEAŞ’tan temizlendikten sonra Münbiç, PYD unsurlarından orası da temizlenecek. Bu konuda en küçük bir müsamahamız olamaz. Hedef nedir? Hedef, 5 bin kilometrekarelik bizim güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge oluşturmaktır, hedefimiz bu. Ve bunu da bütün koalisyon güçleriyle enine-boyuna konuştuk, konuşuyoruz.”
"TÜRKMEN KARDEŞLERİMİZİ EĞİTMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Musul operasyonu ile ilgili olarak da şöyle konuştu: “Bizim bu operasyon konusunda en başından beri itirazımız şunadır, hep bunu söyledik: Musul, Arap ve Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı ağırlıklı olarak Sünnilerden oluşan bir bölgedir. Şimdi ne diyorlar bize biliyor musunuz? Diyorlar ki; burada bir Şia-Sünni savaşı olmaması lazım. Peki, güzel, senin Bağdat Bağdat dediğin nedir? Senin Bağdat dediğin tamamen Şia’dan oluşan bir ordunun yönetmenidir. Biz onlarla mı konuşacağız. Eğer biz kalkıp da Musul’un kaderini onlarla paylaşmaya yönelirsek, şunu kabullenmemiz gerekir ki; yarın burada Şia, Sünni’yle bu mücadelesini verecek ve ardından da burayı Haşdi Şabi’ye terk edecek. Şimdi onu da konuşuyorlar. İşte 30 bin kişiyle Haşdi Şabi geliyor. Kaç bin kişiyle gelirse gelsin, geleceği varsa göreceği de var, 2 milyon Musul’da Sünni, Arap, Türkmen var. Biz bunların bir kısmını eğittik, yetiştirdik, belli bir noktaya getirdik. Nerede? Başika Kampında. Biz orada Peşmerge de eğittik, hala eğitiyoruz. Aynı şekilde Musullu Arap kardeşlerimizi, Türkmen kardeşlerimizi, onları da eğittik, yetiştirdik, hala devam ediyoruz.”
Başika’daki söz konusu askeri eğitimlerle ilgili teklifin Irak Merkezi Yönetiminden geldiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ve Koalisyon güçlerine, “Bakın, buradaki tezgaha bizi getiremezsiniz, biz bu tezgaha gelemeyiz. Biz sizinle NATO’da beraber miyiz? Sizin Irak’ta NATO ile bir ortaklığınız var mı? Yok. Öyleyse siz bizi bir defa burada kalkıp da Irak’la tercih noktasında karşı karşıya bırakamazsınız. Siz Afganistan dediniz, Irak mı geldi sizinle? Afganistan dediniz, NATO dışı başka ülkeler mi geldi? Biz geldik. Afganistan’da sizinle beraber o mücadeleyi biz yürüttük, hala biz yürütüyoruz. Kime karşı? Terör örgütlerine karşı. Peki, burada terör örgütlerine karşı niçin beraber değiliz de, siz burada terör örgütlerine karşı başka terör örgütlerini yanınıza alıyorsunuz. Onun için lütfen bu işi masaya iyi yatırın ve bu masada Türkiye olacak ve bu arazideki mücadelede Türkiye olacak” dediklerini aktardı.
“Musul operasyonunun bölgenin kendi halkından oluşan ve onlarla uyum içinde hareket edecek güçler tarafından yürütülmesi şart” sözlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Musul’daki Arap ve Türkmen aşiretleri ile Kuzey Irak Yönetiminin Musul operasyonunda Türkiye’nin kendilerine destek olması yönünde bir tavır içinde olduğunu hatırlattı. Buna karşılık Bağdat Yönetimindeki Şii kanadının meseleyi Türkiye düşmanlığına çevirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Irak topraklarının bir kısmını işgal etmiş olan DEAŞ’a, bir başka kısmını işgal etmiş olan PKK’ya karşı gösterilmeyen çiğ bir tavır Türkiye’ye sergileniyor. Sen bize kabadayılık yapacağına git DEAŞ’la uğraş, bize kabadayılık yapacağına git PKK’yla uğraş. Onlara karşı en ufak bir mücadele, en ufak bir tavır koyamıyorsun, Türkiye’ye meydan okumaya kalkıyorsun. Kusura bakma, bizim burada başka derdimiz var; bölgemizde geçmişte pek çok örneği görülen bir mezhep çatışması riskinin önüne geçmek istiyoruz, bizim derdimiz bu” diye konuştu.
"MUSUL MERKEZLİ BİR MEZHEP ÇATIŞMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ"
Musul’un geleceğine Musul halkı karar vermeyip şehir dışarıdan getirilen bazı güçlerin hakimiyetine sokulmaya çalışılması durumunda ortaya çok vahim görüntülerin çıkacağı uyarısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Musul halkı eyalet sistemini kabul etti ve Musul’un eyalet olmasına işte o güçler müsaade etmediler. Kuzey Irak Yerel Yönetimindeki oylama neticesine evet diyenler, Musul’da aynı şeye evet demediler. İşte biz bu felaketi önlemek için Musul operasyonunda yer almak durumundayız” ifadelerini kullandı.
“Suriye’de sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturma projesine nasıl izin vermediysek, Musul merkezli bir mezhep çatışması projesine de müsaade etmeyeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan Musul ile ilgili değerlendirmesini şu açıklamalarla tamamladı: “Biz Suriye’ye 911 kilometre sınırdaşız, 350 kilometre de Irak’a sınırdaşız, her iki ülkeden şu anda ülkemizde 3 milyon mülteci var, bunların hepsine şu anda biz bakıyoruz, her şeyiyle ilgileniyoruz ve şimdi de Musul merkezli yeni bir yükün bindirilmesini istemiyoruz. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz, bölgede gereksiz yere tek damla kan dökülmesini istemiyoruz. Bununla birlikte, bölgedeki tek bir kardeşimizin hakkının, hukukunun çiğnenmesine de rıza gösteremeyiz. Bu çerçevede gereken hazırlıklarımızı yaptık. Irak’ta ve Suriye’de Türkiye’nin mutlaka içinde olduğu bir barış ve yeniden yapılandırma sürecine, bölge halkının tarihine, kültürüne, gerçeklerine uygun her türlü katkıyı yapmakta kararlıyız. İnşallah önümüzdeki günler hem Irak, hem Suriye halkı için daha güzel, daha huzurlu bir dönem geçirmeyi, birlikte bunu yaşamayı ben Allah’tan temenni ediyorum.”