Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halifaks Uluslararası Güvenlik Forumu'na gönderdiği video mesajda, bölgedeki tüm sıkıntılarda Türkiye'nin tavrının sorunun değil çözümün parçası olmaktan yana olduğunu belirterek, “Suriye'den Libya'ya, Doğu Akdeniz'den Kafkasya'ya kadar her yerde dostlarımızın, kardeşlerimizin yanında yer almaya devam ediyoruz. Aleyhimizde yürütülen karalama kampanyalarına rağmen bu tutumumuzu sürdürmekte kararlıyız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12. Halifaks Uluslararası Güvenlik Forumu'na video mesaj göndererek, katılımcılara seslendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki gün sürecek etkinlikteki tartışmaların verimli ve başarılı geçmesi temennisinde bulunarak, kritik bir dönemde önemli bir gündemle gerçekleştirilen forumun hayırlı olmasını diledi.
Uluslararası toplumun, 21'inci yüzyılın en büyük küresel imtihanıyla karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 milyon 375 bin insanın hayatına mal olan Koronavirüs salgınının yayılmaya devam ettiğini, salgının sonuçları itibarıyla hayatın her alanını etkilediğini söyledi.
“1,4 MİLYONA YAKLAŞAN CAN KAYBINI, SADECE KOVİD-19’A BAĞLAMAK YANLIŞTIR”
İş gücü piyasasından ticarete, kişisel ilişkilerden kamu güvenliğine kadar pek çok alanda salgının artçı sarsıntılarına şimdiden şahit olunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son günlerde kimi ülkelerde tırmanan sokak olaylarının gerisinde, ırkçılıkla beraber salgının ortaya çıkardığı adaletsizliklerin de olduğuna inanıyorum. Dünya genelinde 1,4 milyona yaklaşan can kaybını, sadece Kovid-19 virüsünün ölümcül etkisine bağlamak son derece yanlıştır. Bu tablolun oluşmasında küresel sistemin artık çözüm yerine sorun üreten yapısının da payı vardır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlığın ortak geleceğini tehdit eden bu kriz karşısında, uluslararası toplumun maalesef gerekli dayanışmayı göstermediğine vurgu yaparak, özellikle küresel sistemin çeperinde yer alan, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin salgınla mücadelede kaderlerine terk edildiğini kaydetti.
Türkiye’nin salgının ilk günlerinden itibaren uluslararası toplumla iş birliği içinde hareket ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler, NATO, Dünya Sağlık Örgütü, G-20, MİKTA, Türk Konseyi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası platformlardaki çabalarda ön saflarda yer aldıklarının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdiye kadar din, dil, ırk ayrımı yapmadan 156 ülkeye ve dokuz uluslararası kuruluşa destek olduklarına dikkati çekerek, “Tüm bunları çıkar veya menfaat beklediğimiz için değil; 7,5 milyarlık büyük insanlık ailesine karşı sorumlu olduğumuzu hissettiğimiz için yaptık. Paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne inanan bir millet olarak yardım çalışmalarımızı aralıksız devam ettiriyoruz” diye konuştu.
“AŞILAR KAYITSIZ ŞARTSIZ TÜM İNSANLIĞIN ORTAK İSTİFADESİNE SUNULMALIDIR”
Salgına karşı aşı geliştirme çalışmalarında önemli mesafe alındığına yönelik sevindirici haberler alındığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uğur Şahin ve Özlem Türeci isimli Türk doktorların da katkı yaptıkları bu gayretlerin, tüm insanlık için bir ‘müjde’ niteliğine bürünmesi, ancak bu çalışmaların rekabet konusu yapılmaması hâlinde mümkün olabilir. Hangi ülkede üretilirse üretilsin, kullanıma hazır hâle getirilecek aşılar, kayıtsız şartsız tüm insanlığın ortak istifadesine sunulmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası toplum tarafından terk edilmiş olma düşüncesinin, birçok ülkeyi içe kapanmaya ittiğini gördüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durum, ne yazık ki ırkçılık, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi ciddi toplumsal marazlara ivme kazandırıyor. Terör örgütleri, salgının bazı ülkelerde ortaya çıkardığı otorite boşluğundan istifadeyle yeniden palazlanma teşebbüsüne giriştiler. Özellikle aşırı sağcı yapılar, salgının sebep olduğu ekonomik zorlukları istismar ederek, kendilerine zemin oluşturmaya çalışıyor. Milyonlarca vatandaşı yurt dışında yaşayan ve pek çok insanını ırkçı teröre kurban vermiş bir ülke olarak bu gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz. Son günlerde çok daha yüksek sesle dillendirdiğimiz samimi uyarılar, hem vatandaşlarımızın hem de yüz milyonlarca Müslüman kardeşimizin hissiyatını yansıtmaktadır. Zira Holokost'tan Bosna'ya,
Ruanda'dan Myanmar'a, insanlığa karşı suçların işlenmesinde, önce nefret söyleminin ayak sesleri duyulmuştur. Ancak uluslararası toplum, her biri tarihe kara bir leke olarak geçen bu acı tecrübelerden gereken dersleri çıkaramamıştır. Sadece vatandaşlarımızın değil, tüm uluslararası toplumun güvenliği için de bu konuda inisiyatif alınması gerekiyor.”
“HEPİMİZ GÜVENDE OLANA KADAR HİÇBİRİMİZ GÜVENDE DEĞİLİZ”
“Hepimiz güvende olana kadar hiçbirimiz güvende değiliz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiçbir ülkenin, günümüz dünyasında güvenlik meselelerine coğrafi uzaklık-yakınlık merceğinden bakma lüksü bulunmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesafelerin anlamını yitirdiği böylesi bir dönemde artık Avrupa'nın kaderi Afrika'nınkinden, Kuzey Amerika'nın kaderi de Güney Amerika'nınkinden bağımsız değildir. Gelişen teknoloji ve ulaşım imkânları, hiç olmadığı kadar bizi birbirimize yaklaştırıyor, beraber çalışmaya, sorunlarımıza ortak çözümler bulmaya icbar ediyor” açıklamasında bulundu.
Bugün küresel istikrarı tehdit eden krizlerin çoğunun Türkiye'nin yer aldığı bölgede yaşandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak, DEAŞ'tan PKK-YPG'sine, FETÖ'den DHKPC'sine kadar dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle aynı anda mücadele ediyoruz. Uluslararası toplumun yüzleştiği yeni sınamalar ve tehditler karşısında güvenilir bir NATO müttefiki olarak kritik sorumluluklar üstleniyoruz. Terör tehditlerinin bertaraf edilmesi, ihtilafların önlenmesi ve istikrarın güçlendirilmesi noktasında elimizden gelen çabayı gösteriyoruz” diye konuştu.
“SURİYE'DEN LİBYA'YA, DOĞU AKDENİZ'DEN KAFKASYA'YA KADAR HER YERDE DOSTLARIMIZIN YANINDA YER ALMAYA DEVAM EDİYORUZ”
Bölgedeki tüm sıkıntılarda Türkiye'nin tavrının daima sorunun değil çözümün parçası olmaktan yana olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bakışla Suriye'den Libya'ya, Doğu Akdeniz'den Kafkasya'ya kadar her yerde dostlarımızın, kardeşlerimizin yanında yer almaya devam ediyoruz. Aleyhimizde yürütülen karalama kampanyalarına rağmen bu tutumumuzu sürdürmekte kararlıyız. 35 yıldır bölücü terörle mücadele eden bir ülke olarak küresel güvenliğe en büyük tehdit olan terörizm konusunda ilkeli, tutarlı bir tutum sergiledik. Gerektiğinde şehitler verme pahasına Suriye'de yuvalanan terör örgütlerine karşı başarılı harekâtlar gerçekleştirdik. Bu operasyonlar sayesinde 8 bin 200 kilometrekareden fazla alanı terörden arındırdık. Attığımız adımlar sayesinde 411 binden fazla Suriyeli kardeşimizin gönüllü ve güvenli bir şekilde memleketlerine geri dönmesini sağladık. DEAŞ'ın alan hâkimiyetini sonlandırırken, PKK/YPG terör örgütünden kaynaklı tehdidi de önemli ölçüde bertaraf ettik. İdlib'deki mevcudiyetimizle yeni bir insani trajedinin ve büyük bir göç dalgasının önüne geçtik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugüne kadar 8 binden fazla yabancı terörist savaşçı yakaladığını, bunları ülkelerine geri gönderdiklerini, çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğunu tespit edilen 100 bin kişiye Türkiye’ye giriş yasağı koyduklarını hatırlatarak, “Yakalayıp yabancı güvenlik birimlerine teslim ettiğimiz teröristlerin bugün elini kolunu sallayarak terör eylemi yapabilmesi, elbette düşündürücüdür. Türkiye, sadece PKK ve DEAŞ'la mücadelesinde değil, yabancı terörist savaşçılara karşı mücadelesinde de maalesef yalnız bırakılmıştır” değerlendirmesinde bulundu.
“3,6 MİLYON SURİYELİ SIĞINMACIYA EV SAHİPLİĞİ YAPAN TÜRKİYE'YE VERİLEN SÖZLERİN HİÇBİRİNİN YERİNE GETİRİLMEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Suriye kaynaklı düzensiz göç yükünün neredeyse tamamını tek başına omuzlamak zorunda kaldığını da belirterek, yaklaşık 9 yıldır 3,6 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'ye verilen sözlerin hiçbirinin yerine getirilmediğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gerçeğin altını özellikle çizmek istediğini belirterek, Türkiye olarak etraftaki sorunlarla ilgilenirken yayılmacı, müdahaleci bir anlayış içinde olmadıklarını ifade etti.
Türkiye'nin hiç kimsenin, hiçbir ülkenin toprağında, egemenliğinde, içişlerinde gözü olmadığını yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin önceliğinin kendi millî güvenliği, kendi vatandaşlarının can ve mal emniyetini ve ardından da bölgesinin ve gönül coğrafyasının istikrar, huzur ve iç barışı olduğun altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dağlık Karabağ meselesinin bu noktada önemli bir örnek olduğuna işaret ederek, “Azerbaycan toprağı olan bu bölge, Birleşmiş Milletler ve AGİT kararlarına rağmen yaklaşık 30 yıl boyunca Ermenistan tarafından işgal edilmiş durumdaydı. Sorunu çözmek amacıyla oluşturulan MİNSK Grubu eş başkanları ise işgali sonlandırma noktasında şimdiye kadar maalesef hiçbir adım atmamıştı. Rusya Federasyonu’yla ortak çabalarımız sayesinde varılan anlaşmayla hem sıcak bir çatışmayı bitirdik, hem de 30 yıldır buzdolabında bekletilen bir sorunun çözümüne katkı sağladık” açıklamasında bulundu.
“LİBYA'DAKİ İHTİLAF SADECE SİYASİ DİYALOG YOLUYLA ÇÖZÜLEBİLİR”
Libya'daki krize de değinerek, ihtilafın sadece siyasi diyalog yoluyla çözülebileceğini savunduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Libya Millî Mutabakat Hükûmeti'ne sağladığımız eğitim ve danışmanlık desteği, ülkenin daha fazla iç savaşa sürüklenmesini engelledi, Birleşmiş Milletler öncülüğündeki siyasi sürecin önünü açtı. Bugün Libya'da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse, bunda Türkiye'nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor. Sahada kalıcı ateşkesin tesisi ve kapsayıcı siyasi sürecin ilerletilmesi konusunda Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, tüm taraflarla eşgüdüm hâlinde çabalarımızı sürdürüyoruz. Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun çalışmalarını da destekliyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz'deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülke olarak, doğal kaynaklar konusunda yok sayılmasına rıza gösteremeyeceklerini dile getirerek, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin provokasyonlarına rağmen, Doğu Akdeniz meselesinde daima sabırlı, soğukkanlı davrandıklarını anlattı.
“KIBRIS TÜRKLERİ’NİN DE KATILACAĞI DOĞU AKDENİZ KONFERANSI ÖNERİMİZ, SORUNU DİYALOGLA ÇÖZME İRADESİNİN TEZAHÜRÜDÜR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği’nin birlik içi dayanışma adı altında Doğu Akdeniz’de kendi haklarımızı, hem de Kıbrıs Türkleri’nin menfaatlerini korumak için kararlılıkla yürüttüğümüz arama ve sondaj faaliyetlerine dair ithamları tarihle, hukukla, gerçeklerle bağdaşmıyor. Kıbrıs Türkleri’ne yönelik izolasyonlara son verilmesi ve Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının hakkaniyetli paylaşımı yönündeki çabalarımızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz” diye konuştu.
Türkiye’nin “Kıbrıs Türklerinin de katılacağı bir Doğu Akdeniz konferansı düzenlenmesi” önerisinin sorunu diyalogla çözme iradesinin tezahürü olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de mevcut sorunların aşılması için her zaman yapıcı tutum sergilemiştir. Nitekim geçtiğimiz aylarda NATO Genel Sekreteri’nin girişimiyle ülkemiz ile Yunanistan arasında NATO çatısı altında gerçekleştirilen ayrıştırma görüşmelerine başından itibaren aktif ve samimi biçimde katılım gösterdik, katkı sağladık. Ayrıca, Yunanistan ile Ege sorunlarının ele alındığı ve sonuncusu 4,5 yıl önce gerçekleştirilen istikşafi görüşmeler sürecinin yeniden başlatılması hususunda mutabakata vardık” dedi.
“TÜRKİYE’Yİ DİPLOMASİDE DAR BİR ÇERÇEVEYE HAPSETMEK YANLIŞ OLDUĞU GİBİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”
“Coğrafi bakımdan Afro-Avrasya ülkesi olan Türkiye’yi diplomaside dar bir çerçeveye hapsetmek yanlış olduğu gibi mümkün değildir” uyarısında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Bizim ne doğuya, ne de batıya sırtımızı dönme gibi bir lüksümüz olabilir. Avrupa ile ilişkilerimizi geliştirirken Asya’yı da ve Afrika’yı da asla ihmal etmiyoruz. Rusya’yla son dönemde derinleşen işbirliğimizi Amerika’yla köklü bağlarımızın alternatifi olarak görmüyoruz. Bilhassa 68 yıldır üyesi olduğumuz NATO içindeki konumumuza büyük önem atfediyoruz. Türkiye’nin sınırları aynı zamanda NATO’nun sınırlarıdır. Günümüzde de NATO’nun yüzleştiği yeni sınamalar ve tehditler karşısında güvenilir bir müttefik olarak kritik sorumluluklar üstleniyoruz. Afganistan’da, Kosova’da, Irak’ta, Karadeniz’de, Akdeniz’de ve diğer coğrafyalarda ittifaka sağladığımız ciddi katkılarla külfet paylaşımında büyük bir yükü omuzladık. Bu gerçeğin dar siyasi saiklerle gölgelenmesine ve sorgulanmasına müsaade etmeyiz. Biz hem ülkemizin, hem de müttefiklerimizin hak ve çıkarlarını gözetirken, aynı hassasiyeti ve dayanışma ruhunu müttefiklerimizden beklememiz de tabidir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin uluslararası güvenlik ve istikrara yönelen tehditler karşısında kararlı biçimde mücadelesini sürdürme iradesine sahip olduğunun altını çizerek, Forum’un barış ve güvenlik arayışlarına katkı sağlamasını temenni ederek, başarılar diledi.
KAYNAK: HABER METNİ CUMHURBAŞKANLIĞI KURUMSAL WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR