Kadın girişimcilerin ekonomik sosyo-kültürel gelişmişliğe olan katkısını ön plana çıkarmak, güçlenen kadınlarla esas zihniyet dönüşümünün önemine vurgu yapmak amacıyla gerçekleştirilen “Medyada Kadın Girişimciler” söyleşisinde Ümmiye Koçak öğrencilerle başarı hikâyesini ve deneyimlerini paylaştı. Hoş bir sohbet edasında geçen söyleşide Ümmiye Koçak cesur ve mütevazı kişiliği ile öğrencilere tavsiyelerde bulunarak, yol gösterdi.
“İLKOKULU TESADÜFEN BİTİRDİM”
Türlü zorlukları aşarak ilkokula gitmeyi başardığını söyleyen Ümmiye Koçak, “Ben 10 çocuklu bir ailenin 6’ıncı çocuğu olarak Adana’nın Çelemli Köyü’nde dünyaya geldim. İlkokulu tesadüfen bitirdim. O zamanlar hayal kurmanın bedava olduğunu ve hayal kurmaya devam etmem gerektiğinin farkına vardım. İlk okuduğum kitap Maksim Gorki’nin Ana adlı eseri. 8 yaşındaydım. İlk öykümü yazarken de12-13 yaşlarındaydım. Çünkü okuyamayacağımı, okutulamayacağımı biliyordum. Erkekler gidiyordu, fakat kız çocukları gitmiyordu okula. Okula tesadüfen gitmemin sebebi ise şu; Bir gün camiden bir anons edildi. Her evden bir kız çocuğu okula gidecek. Gitmezse ya anne ya da baba hapse atılacak. Kız kardeşim yazıldı, fakat korktu gitmedi. Onun yerine ise ben giderim dedim. İşin sonunda hapis olduğu içinde okula ben gönderildim. Şimdi hepiniz gençsiniz ve ben hiçbir zaman gençlerin yanlış yapabileceğini düşünmüyorum. Çünkü ben bir anneyim ve 3 tane evladım var. Çünkü ben ilk önce kendi sorumluluğumu almakla hükümlüyüm” dedi.
CESARETİ TAKDİRE ŞAYAN
Doğup büyüdüğü köy ile gelin gittiği köyü karşılaştırarak, diğer kadınlara da örnek olacak çalışmalar yapan Koçak, “Herkes çeyiz hazırlarken ben kitap aldım. Mersin Aslanköy’e gelin gittim. İyi bir gözlemci ve iyi bir dinleyiciydim. Kendi doğduğum köy ile gelin geldiğim köyü karşılaştırdım. Sizlerde bunu yapabilirsiniz. Çünkü siz yarın bir gün her biriniz farklı bir yere gideceksiniz. Farkı bir yerde gördüğünüz, gözlemlediğiniz olayları aktarabilirsiniz. Ben bunu yaptım yıllarca. Neyi fark ettim biliyor musunuz? Benim köyümde memurların çocuklarına bakılıyordu, ama gelin geldiğim köyde okuma düzeyi çok yüksekti ve kesinlikle memurların çocuklarına bakılmıyordu. Ben memurların çocuklarına bakmaya başladım. Bu sayede diğer kadınlarda bunu yapmaya başladılar. Onlar çocuk bakmaya başlayınca ben onlara bıraktım devranı. Daha sonraları başladım temizliğe gitmeye. Orada kimse yapmıyordu bunu sadece dedikodu olur diye. Bunu da ben başlattım ve baktım ki insanlar yavaş yavaş temizliğe gitmeye başladı onu da onlara bıraktım. Bu arada böyle bir arayış içindeyken ne yapabilirim diye düşünüyorum. Bu arada ben köyde doğdum, köyde büyüdüm ve köyde yaşıyorum. Köylü olmaktan da ayrıca gurur duyuyorum, bunu da her yerde söylüyorum” diye konuştu.
KADINLARIN SESİ OLDU
Köyde ki kadınların dur durak bilmeden çalıştıklarına ve onların sesini Mersin’e duyurmak için araştırmalar yaptığını ifade eden Koçak, “Kadınlarımız çok çalışıyordu. Erkekler ise çınarın dibinde maalesef boş oturuyorlardı. Ve ben kadınlarımızın sesini Mersin’e duyurabilmek için ne yapabilirimi araştırırken çocuklarımla beraber okulun bir daveti olan tiyatro gösterisine gittik. O an ne oyunun anlattığı ile ne de oyunla hiç ilgilenmedim. Orada sadece merak ettiğim oyunda oynayan çocukların kendi isimleri miydi? Oyun bitince sorduğum çocuğun birine, hayır o benim rol adımdı dedi. Ben o gece sabaha kadar düşündüm. Bende bunu bizim köyümüze indirgeyerek onlar üzerinden bunu yazıp ve sergilemeyi düşünerek yola düştüm. Tabi düşünün köy kahvesine kadınların gitmesi bile ayıpken ben tiyatro kuracağım. O zamana kadar köyün güvenini yaptıklarımla kazanmışım. Olmaz diye bir şeyi hiç kabul etmiyorum. İmkânsız diye bir şey yok, yeter ki isteyelim” diye söyledi.
17 YILLIK BİR SERÜVEN
Tiyatroyu kurmak için son derece kararlı olduğunu ve engellerin onu yıldırmadığını kaydeden Koçak, “Arkadaşlarımdan yardım istedim. Okuldan kovulana kadar gittim oraya, sırf orada prova yapabilmek için. Bunu neden söylüyorum? Çünkü hiçbir hayale kesinlikle uğraşmadan, mücadele etmeden kavuşulmaz. Ben o okuldan izin çıkıncaya kadar gittim oraya. Tek amacımda orada prova yapmaktı. Çünkü kendimi tanıyordum, ne istediğimi biliyordum ve o tiyatroyu yapacaktım. Köyde ki arkadaşlarımla paylaştım bu düşüncemi. Böylelikle de bir yola çıkmış olduk. 17 yıllık bir serüven. Hiç kolay olmadı. Ama ben zoru seviyorum. Tiyatroyu kurduk çalışmalara başladık daha sonra” dedi.
“BİZ KADINLAR ÇOK ZEKİYİZ”
Ataerkil toplumu kabul etmediğinin özellikle altını çizen Koçak, “Bize derlerdi ki, biz ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Ben bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Kendimi de buna dâhil ederek şunu söylüyorum biz kadınlar çok zekiyiz. Ama o zekâmızı nedense iyi yönde kullanmıyoruz. Çok bananeciyiz, çok bana dokumayan yılan bin yıl yaşasıncıyız. Bunları atmanın zamanı geldi geçti. Görselliğe önem veriyoruz. Güzelliğe önem veriyoruz. Ama ruhun güzelliği daha önemli bunun farkında değiliz” diye konuştu.
SABAH BAHÇEDE ÇALIŞIYOR, AKŞAM SENARYO YAZIYOR
Türkiye insanların bedava da olsa tiyatroya gitmediklerini belirten Koçak Yün Bebek adlı tiyatrosunu insanlara izlettirebilmek için televizyona yöneldiğini söyleyerek; “Yün Bebek” tiyatrosunu insanlara televizyonda izletmek için küçük dizilerde rol aldım. Amacım arkayı gözlemlemek. Kamera arkasını gözlemlemek. Sabah bağ bahçe işiyle uğraşıyorum akşam gidip senaryo nasıl yazılır onu araştırıyordum. En az 15-20 defa kara kalemle senaryo yazdım. Bıkmadım, yılmadım. Sizden tek istediğim kendinizi tanıyın çok çalışın mücadele edin ilk tökezlemenizde aman banane demeyin bu sizi kamçılasın. Önünüze çıkan zorluk sizi kamçılasın. Çünkü hayat çok zor. Ama bu yolda ilerlerken hiç önemli olan hiç kimsenin canını acıtmamak. Bu çok önemlidir. Bunların yanı sıra ders kitapları size sadece mevki verir. Araştırın, okuyun, sadece ders kitaplarına bağlı kalmayın. Kitap okurken hayal kurun” ifadelerini kullandı.
RONALDO İLE REKLAM FİLMİ
Futbolcu Ronaldo ile çektiği reklam sonrası adından çokça bahsettiren Ümmiye Koçak, “Benim için sen nasılsan Ronaldo da öyleydi. Ben bir anneyim o da bir evlat. Ronaldo çok yardımseverdi. En önemlisi annesine çok düşkündü. Karşılaştığımızda anne oğul gibiydik. Ben ona kurban olduğum dedim oda bana momy dedi. Dili dini ne olursa birleştirici olmak lazım. Biz bunu yaptık” diye konuştu.