Biyokaçakçılığın dünyada ekonomik açıdan yaklaşık 25 milyar dolarla uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sonra 3’üncü sırada yer aldığını belirten Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarla Bitkileri Bölümü uzmanı Dr. Kürşat Özbek, Türkiye’nin biyokaçakçılık için fazlaca tercih edildiğinin altını çizdi. Dr. Özbek, sebebini ise Türk misafirperverliği, alışkanlık, mevzuat eksikliği ve farkındalık noksanlığına bağladı
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Gen Bankası Bölümü tarafından hazırlanan “Biyokaçakçılık ve DNA Barkodlama” konferansı Dr. Kürşat Özbek’in sunumu ile gerçekleşti. Rektörlük Mavi salonda yapılan konferansa Rektör Yardımcıları Sezai Ercişli ve Medine Güllüce’nin yanı sıra çok sayıda öğretim görevlisi ve öğrenci katlım gösterdi.
Ziraat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İhsan Bakırcı’nın açılış konuşmasını yapmasının ardından, Rektör Yrd. Sezai Ercişli ‘de konferansta kısa bir konuşma gerçekleştirdi.
BİYOKAÇAKÇILIK NEDİR?
Konuşmaların ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarla Bitkileri Bölümünden Dr. Kürşat Özbek konferansta biyokaçakçılıkla ilgili bilgilerini öğrenciler ile paylaştı. Biyokaçakçılığı doğadan biyolojik/genetik kaynakların yetkili makamların izni olmadan toplanması ve yurt dışına çıkartılması olarak tanımlayan Dr. Özbek, ”Bir diğer tanıma bakacak olursak biyokaçakçılık genetik kaynakların ve geleneksel bilginin yasal olmayan yollardan elde edilerek ticarileştirilmesi ve sağlanan faydaların adli olmayan bir şekilde tahsisidir ’dedi.
Türkiye’nin genetik kaynaklarının birçok ülkede buğday ıslahının temelini oluşturduğunu belirten Dr. Özbek, “Alman Mennonites önce Kırım’a oradan da 1873 yılında ABD’nin Kansas eyaletine göç etmiştir. Bu sırada ‘Türkiye Kırmızısı’ adını verdiği buğday çeşidini de beraberinde götürmüştür. Bu örnek Kuzey Amerika’da kırmızı sert buğday ıslahı için temel olmuştur. Ayrıca Gökgöl (1935), İtalyan Saragolla çeşidi gibi Manitoba çeşidinin de Türkiye’den götürülen materyallerden geliştirildiğini bildirmektedir” diye konuştu.
UYUŞTURUCU VE SİLAH KAÇAKÇILIĞINDAN SONRA DÜNYADA 3’ÜNCÜ SIRADA
Son yıllarda yapılan farkındalık çalışmaları ile birlikte biyokaçakçılığın önüne geçilmeye çalışıldığının altını çizen Dr. Özbek, “ Baytop (2010) yaptığı derlemede yabancılar tarafından Anadolu’da 1500’li yıllardan beri bitkilerin sökülerek götürüldüğünü belirtmektedir. Uzun yıllar boyunca Anadolu dünya çapında birçok önemli araştırmacının durak yeri olmuş ve buradan alınan türler birçok gelişmiş ülkede çeşitli çalışmalarda kullanılmıştır. Maalesef bu yıllarda biyokaçakçılık hakkında bir farkındalık oluşmadığından söz konusu faaliyetlere yönelik elimizde bir kayıtta bulunmamaktadır. Mevcut veriler ise sadece bu araştırmacıların kendi yayınlarından elde edilmektedir. Son yıllarda biyokaçakçılık teriminin duyulması ve akabinde yapılan farkındalık çalışmaları neticesinde her yıl onlarca Türk/yabancı araştırmacı yurt dışına izinsiz materyal çıkartırken yakalanmaktadır. Boyutu yeni anlaşılmaya başlanan biyokaçakçılık dünyada ekonomik açıdan yaklaşık 25 milyar dolarla uyuşturucu ve silah kaçakçılığından sonra 3’üncü sırada yer almaktadır.” İfadelerini kullandı.
BASINDA BİYOKAÇAKÇILIK
Konuya ilişkin basında yer alan biyokaçakçılık örneklere yer veren Dr. Özbek, “Türkiye’de ki bitki kaçakçılığı 10 yıl önce Antalya’ya gelen iki İngiliz turistin köylülerden bitki almasıyla keşfedildi. Bölgeye gelen bir öğretim üyesi tarafından fark edilen bu olay İçişleri Bakanlığı be MİT’i harekete geçirdi. İki kurum kendilerine bağlı tüm birimleri bu tür kaçakçılık olaylarına karşı uyarmıştır. Bunun dışında Almanya ve Fransa’dan gelen iki turist kafilesinin de arazide örnekler topladığı tespit edilmiştir ancak onlar yerinden kaçtılar. Bunlara ait bilgilerde gerekli yerlere bildirilmiştir. Bir başka örnek verecek olursak Hasan Dağı’nda yetişen ve tıbbi değeri olan bir ‘Nevruz’ türü çalındı. Aksaray’a özgü bu türün yaklaşık olarak 500 örneği kaçırılmak istendi. Bu gibi örnekleri artırmak mümkün elbette” diye söyledi.