Duydunuz mu?
Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, kendisine yeni bir Mercedes makam otomobili almış.
Hayırlı olsun!
Ne kadarmış fiyatı?
KDV’si dahil 350 milyar lira.
Allah için, çok para.
Sadece parası çok değil...
“Sıfır” haliyle, Erzurum’un “çukur” dolu yolları açısından da “acınacak” bir araç.
“Acınacak” diyorum...
Çünkü bu yollarda seyredecek aracın akıbetini “çok da parlak” gördüğümü söyleyemiyorum.
2007 model, 100 bin km’yi çoktan aşmış bir arabam var.
O araçla çukurlara düştükçe, ya da yamaların üzerinden hoplayarak geçtikce canımın sıkıldığını hisseden ben...
350 milyar liralık o muhteşem otomobille çukurlara düşsem, kim bilir neler hissederim.
Bu, bir bakış açısı.
Dikkat ettiyseniz, “Bu araba da nereden çıktı, niye alındı, neden alındı” demedim.
Sadece yolları son derece bozuk Erzurum’a bu güzellikteki araçların “lüks” geleceği ya da gelmesi gerektiği inancımı sizinle paylaşmak istedim.
Bir başka değerlendirme daha yapmak gerekirse...
İşsizliğin kol gezdiği...
İnsanların geçinme adına binbir yola başvurduğu...
Evine ekmek götürmekte zorlandığı...
Ve de devletin verdiği yardımlar ile, sağladığı destekle ayakta durmaya çalıştığı bir şehirde “fantazi” olarak görülmekle kalmaz...
Dolayısıyla değil 350 milyar liralık, çok daha “mütevazı” bir otomobil alsanız, o otomobil de göze batar, eleştiri konusu haline gelir.
Yoksa niye olmasın!
Değil şehirleri temsil eden insanların, artık “sıradan” işadamlarının uçaklarının olduğu, helikopterlerle seyahat ettiği bir ülkede...
Erzurum’u temsil eden yöneticilerin...
Vali’nin, Büyükşehir Başkanı’nın, Üniversite Rektörü’nün en kalitelisinden makam otomobili de...
Lüks konutu da...
Gösterişli makam odası da olmalı.
Hatta daha ileri de gidebilir...
“Bunlar bana göre yetmez de” diyebilirim.
Eğer gerçekten Erzurum “büyük” ise...
Eğer bizi yönetenler “saltanat düşkünü” değiller ise...
Dışarıya daha “karizmatik görüntü” de verilmeli...
Örneğin;
Özel kalemler “çok daha şık ve gerçekten özel olmalı”, basın ekipleri “profesyonellerden oluşmalı”, sekreteryası vizyonu ile gözü almalı.
Tabi bütün bunların bir karşılığının olması da gerekir.
“Nedir bu imkânların karşılığı” derseniz...
Pek tabi ki, ”çalışmak, üretmek, tarafsız yönetmek, insanlar arasında ayırım yapmamak, içinde tüyü bitmemiş yetimin hakkı bulunan devlet kaynaklarını çarçur etmemek ve birilerine peşkeş çekmemek”tir!
Bu şekliyle eyvallah!
Hizmet edene anasının ak sütü gibi helal olsun aldıkları, oturdukları, yedikleri, içtikleri.
Geliyorum işin bir başka boyutuna...
Ahmet Küçükler’in 350 milyar liralık makam otomobili aldığının duyulmasıyla birlikte eleştiriler de ardı ardına gelmeye başladı.
Özellikle internet sitelerinde biribirinden ilginç yorumlar yapılıyor, görüşler sıralanıyor.
Çoğu insan, Büyükşehir’in hizmetlerinden memnun olmadığını yazmakta, söylemekte sakınca görmüyor.
Kimi “su kirli” diyor mesela, kimi “yollar çukur” diye feryat ediyor, kimi çevrenin pisliğinden yakınıyor.
Daha değişik eleştiriler getirenler de var.
Yapılan hizmetleri yeterli bulmayan ve beğenmeyen vatandaşa bir şey demiyorum da...
Eleştiren milletvekili olunca garipsiyorum açıkcası.
Çünkü vatandaş icra makamında değil.
Sonuçta biz, hizmet bekleyen tarafız.
Ama aynı şeyi milletvekili için söylemek mümkün değil.
Vatandaşın vekili ve hatta diğer seçilmişleri de en az belediye başkanları kadar bize, bu şehre hizmet etmekle ve sorumlulukları paylaşmakla yükümlüdür.
Bir milletvekili, “şehir viraneyle dolu” diyorsa...
Ya da bir başka vekil, “2011 ile ilgili gelişmelerden hiç haberdar değiliz” diye yakınıyorsa...
Daha biz niye “sürekli kan kaybediyoruz” diye yakınıyoruz ki, işte sebep ortada!