Bitki besin elementlerinin kimyasal elementler ve bitki gelişmesi için esansiyel olduğunu belirten Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, “Bir elementin esansiyel sayılabilmesi için ; bitkinin yaşamsal döngüsünde tamamlayıcı bir rolü olmalı, bütün bitkiler için gerekli olmalı, başka bir element onun yerine geçememelidir. Eğer bir element tüm bitkilere değil de bazı bitkilere gerekli olup gelişmeyi artırıcı etki yapıyorsa, o element yararlı element olarak tanımlanır. Karbondioksit ve sudan sağlanan elementler (C,H,O in kaynakları) ile diğer 13 element (N, P, K ,S , Mg , Ca, Fe, Mn, B, Cu, Zn, Mo, Cl ) bütün bitkilerin yaşam döngüsünü tamamlayabilmeleri için ihtiyaç duydukları mutlak gerekli besin elementleri olarak kabul edilmişlerdir. Büyümeyi uyaran fakat gerekli olmayan veya sadece belli bitki çeşitleri için veya belli koşullar altında gerekli olan mineral elementler, genellikle "yararlı elementler" olarak tanımlanır. Bazı bitkilerin özel tercihi olan yararlı elementler, motive edici ya da teşvik edici olup, bunlar ; Na, Si,V,Co,Ni ve Al dur. İşte bunlar arasında “Alüminyum” çay bitkisinin özel tercihidir. Yetiştiği toprakta yeterince bulunmazsa çay kalitesi düşer. Alüminyum doğada en fazla bulunan üçüncü elementtir. Alüminyum aynı zamanda bir ağır metaldir” dedi.
Çoğu kültür bitkilerinin yüksek Al konsantrasyonlarına duyarlı olduğunu ve asit topraklarda Al zehirliliği, yüksek Al toleranslı bitkilerin ıslah ve seleksiyonu çabalarında, son derece ciddi bir sorun durumunda olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, “Alüminyuma en toleranslı bitkilerden biri olan çay bitkisinde, toprak çözeltisinde 27 mg/litre gibi yüksek konsantrasyonlara kadar, büyüme artışları gözlenmiştir. Çay bitkisi hariç genel olarak tarla ve bahçe bitkilerinin (tütün dahil) Alüminyum içerikleri 6-300 ppm arasında değişmektedir. Örneğin patateste 6.5 ppm , taze fasülyede 182 ppm alüminyum , tane ve tohumlarda 0.5 -10 ppm Al, ıspanak yaprağında 100 ppm Alüminyum konsantrasyonlarından bahsedilirken ; Değişik çay örneklerinde ; meyve çaylarında 292 ppm , dağ ot çaylarında 449 ppm , aromalı siyah çaylarda 764 ppm , siyah çaylarda 899 ppm Alüminyum bulunduğu belirlenmiştir. Hatta İyi görünüşlü olgun çay yapraklarında 3220 ppm Al bulunduğunu ve kötü görünüşlü çay yapraklarında ise 1310 ppm Alüminyum bulunduğu belirlenmiştir. Alüminyum biriktiren bitkilerin çoğunlukla çift çenekli olduğu ve bunların yağışı yüksek yıkanmış asit tepkimeli topraklarda yetiştiği görülmüştür. Örneğin Kacar ve katkat hocamız 3 değişik sürgün döneminde çay yapraklarında Alüminyum miktarlarının 180- 1480 ppm arasında değiştiğini belirlemişlerdir. Çay çeşitleri arasında 2000-5000 ppm Alüminyum içeriğinden rahatlıkla bahsedildiği söylenebilir. Alüminyum, aynı zamanda alternatif bitki çaylarında da bulunur. İspanya'da yapılan bir araştırma, 17 farklı aromatik otlar, kuru ağırlığı başına 3.74 den gram 56.50 mikrogram arasında geniş bir yelpazede değişen alüminyum konsantrasyonları bulundu. Bu çaylarda alüminyum konsantrasyonlarının (% 1 ya da daha az) çok daha azdır” diye konuştu.
Çay bitkisinin gelişmesi ve kalitesi üzerinde Alüminyumun etkisi olmazsa olmaz düzeyde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Çay bitkisi alüminyum biriktiren bitkilerden biri ve belki de birincisidir. Çay bitkisi yanında yosunlar, eğrelti otu, taşkıran çiçeği, süpürge otu, ve sarkık otu alüminyuma dayanıklı bitkiler grubundadır. Çay bitkisinde Al temelde olgun yapraklarda birikir , Kyoto üniversitesinde 10 yaşındaki çay bitkisinin yaşlı yapraklarında Al 30690 ppm ve genç yapraklarında 600 ppm Al olduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan buğday , arpada , çavdarda ve yulafta sırasıyla 31, 38,70 ve 47 ppm, lahana ve ıspanak yaprağında 8.8 ve 104 , domates elma ve portakal meyvelerinde 20, 7.2 ve 15 olarak belirlenmiştir.
Alüminyum ve sağlık etkileşimi
Çay bitkisinin alüminyuma yoğun bir eğilimi vardır, yiyecek ve içecekler arasında en yüksek seviyelerde alüminyumu ÇAY içermektedir. Alüminyumun insan beslenmesinde faydalı bir rol oynadığına dair hiçbir kanıt yoktur. Alüminyum ağır metaller arasında güvenli ve daha az toksik olan, ama yine de, özellikle yüksek dozlarda insanlara bir toksisite etkisi gösterebilen elementtir. Çoğu bitkiler ve hayvanlar tarafından tolere edilmesi nedeniyle akut toksik etkisi nadir görülmesine rağmen, yüksek kronik alüminyum alımı ile ilişkili sağlık endişeleri vardır.
Alüminyum bakımından zengin gıdalar, asidik yiyecek veya içecek ile birlikte tüketilmesi halinde metal emilim artar. Lucio G. Costa, Toksikoloji Dergisinde yayınlanan ve Çay Tüketiminde Riskler başlıklı bir makalede: Toksik Element Kirliliğine dikkat çekilerek , çayın 3 dakikadan daha uzun süre demlenmesini önlemek için tavsiyelerde bulunulmuş ve günde en fazla dört bardak çay içmenin alüminyum düzeylerini kontrolde önem arzettiği vurgulanmıştır. Meksika'da yapılan bir çalışmada çaya şeker eklemenin de çayda alüminyum konsantrasyonlarını arttırmada (çay polifenolleri indükleyici) etkili olduğu belirlenmiştir.
Belki farkında değiliz ama alüminyum bir çok şeyin içinde bulunmakta; mısır, çay, bitkiler, deodorant ve hatta içtiğiniz su. Alüminyum aynı zamanda tava, tepsi ve büyük kaşıklar gibi mutfak araç gereçlerinin de içinde. Buna karşın, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) alüminyumu vücut ağırlığınızın her kilosu için 40 mg dan (kilonuz x 40 mg) fazla tüketmenin, sağlığınıza zararlı olabileceğini belirtiyor. Bu miktardan fazla alüminyum tüketmenin ise nasıl sağlık sorunları yaratabileceği konusunda hala tartışmalar sürmektedir. Dünya Sağlık Örgütü 2003 yılında en son yaptığı araştırmalarda, alüminyumun nörotoksik etkilerini inceleyen 6 çalışma yaptı. Yapılan araştırmaların 3’ü alüminyumun Alzheimer hastalığına yol açtığını savunurken, diğer 3 araştırma bu konu ile ilgili bir bağlantı bulamadı. Alüminyum Birliği bu tarz bulguları efsane diye nitelendirirken, Alzheimer Birliği bu bulguları doğrulanmış olarak kabul etmediğini, ama bu şekilde çalışmalar yapan uzmanların belirli bir kısmının bu şekilde verilere ulaştığını belirtiyor.
Alüminyum ile ilgili çalışmalarda çok fazla alüminyum tüketmenin böbrek ve kemik hastalarının durumunu kötüleştirebileceğini, aynı zamanda beyin hücrelerinin büyüme hızını yavaşlatabileceğini öne sürdüğünü belirten Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, “Alüminyum birikimiyle Alzhemier hastalığı arasında bir ilişki olduğu kabul edilmekte ve iki hipotez üzerinde durulmaktadır. Bunlardan birincisi Alzheimer hastalığından ölen kişilerin beyninde alünminyum miktarının yüksek olması , ikincisi ise alüminyum ensefalopatisi ile Alazhemier arasında yakın ilişki bulunmasıdır. Alzheimer hastalığı ile alüminyuma maruz kalma arasındaki bağlantının açıklanabilmesi için epidemiyolojik araştırmalara ağırlık verilmesi ve çevresel faktörler üzerinde de durulması gerekmektedir. Alüminyum fazlasını atmak için desferrioksamin gibi alüminyumla şelat oluşturarak atılımını hızlandıran maddeler veya sitrik asit, süksinik asit ve malik asit vb kullanılır… Günlük hayatımızda alüminyum kap veya folyolardan uzak cam veya pyrex kaplar tercih etmek te gereklidir. Paslanmaz çelik kapların da Nikel ağır metalini içerdiği akılda tutulmalıdır. Ayrıca mide rahatsızlıklarında kullanılan antiasit ilaçlar da Alüminyumlu (Al(OH)3) bileşikler içerir… Uzmanlar ,Günlük alüminyum alımının 9 mg/gün ile 36 mg /gün arasında değiştiğini ve Alüminyum alımının 1000 mg/günü geçmemesi gerektiğini önerir..
Alüminyum sadece çay yoluyla değil modern yaşamın gereği olarak ta bünyemize geçmekte Günümüzde sofra tuzları rafine edilirken de rahat serpilmesi için Alüminyum Hidroksit ekleniyor. Antiasid hap veya şurupların pek çoğunda yoğun miktarda alüminyum hidroksit ve alüminyum tuzları bulunmakta ! Yanı sıra ishal kesici (antidiarrheal) haplar dahi alüminyumlu maddeler ihtiva etmekte. Bir kısım ağrı kesici aspirinler, kepek olmasını önleyici bazı şampuanlar, bazı deodorantlar, hep beynimizin belâsı alüminyumu ihtiva etmekte...
Beyin uzmanlarına göre, sigara dumanı nasıl ki doğrudan akciğerlere etki etmektedir, aynı şekilde, alüminyum da merkezi sinir sistemine etki etmektedir. Bilim adamları, toksik metallerin beyin dokusuna hasar verdiğini ve dejenere ettiğini düşünmektedirler. Alüminyuma maruz kalma oranı arttıkça Alzheimer artmaktadır. Beyinde birikmekle kalmayıp hemoglobinin demir bileşeninin de fonksiyonunu engelleyerek yaşlı ve çocuklarda ciddi risk oluşturmaktadır.” dedi.
Alüminyum taşıyıcı gıdaları veya günlük hayatımızdaki gereçleri mümkün oldukça kontrollü tüketilmesi veya kullanılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, daha sonra şunları kaydetti; “Toprak -Bitki- İnsan besin zincirinde toprağın verdiğini bitki alır ve bünyesinde biriktirerek tüketene aktarır.. Bitkiler her ne kadar genetik alım potansiyeline göre besin elementlerini seçerek alsalar da bazı toksik maddeler olası iyonik çap benzerliğinden dolayı bitki bünyesine geçebilir. Tüketene risk teşkil eder. Çay bitkisinin çok yağışlı fazla yıkanan asit karakterli toprakları tercih etmesi ayrıca bu topraklarda alüminyumun yüksek oluşu çay için tamamen ideal koşullardır. Bu topraklarda Al un zengin olması çay bitkisi için memnuniyet vericidir. Kaliteli çay alüminyumca varsıl toprak ister ve diğer tüm kültür bitkilerinden en önemli farkı alüminyumu sevmesidir.
Bitkilerin beslendiği Toprağın mineral içeriği ve aralarındaki etkileşimle , insan bünyesi benzerlik göstermektedir. Örneğin içtiğiniz çayla birlikte kalsiyum magnezyumlu veya kleyt yapıcı organik bileşikler tükettikçe çaydan kana geçecek alüminyum daha az olacakken, çayla birlikte asidik yiyecek veya içecekler alırsanız çaydaki Alüminyum daha kolay serbestlenecek ve vücuda yayılacaktır.
Kısacası diyet programınıza çok fazla çay tüketmenin kan değerlerinizde alüminyum düzeyindeki değişime etkisini merak etmeniz ve eklemeniz de doğru olacaktır. Uzmanlar çayı 3-5 dakika demlemenin ve 5 bardaktan fazla çay içmemenin uygun olduğundan bahsediyor sa bunun pratikte bir anlamı olmalı ..!! Elbette ki her zararın etki gücü kendi özelliklerine ( uygulama dozuna, uygulandığı süreye vs ) bağlı olduğu gibi maruz kalan kişinin de tolere etme gücüne ( çayla birlikte tükettiklerine , bünyesinde ağırmetal tolerans gücüne) bağlı olarak değişir. "Her madde zehirdir. Zehir olmayan madde yoktur; zehir ile ilacı ayıran dozdur" demiş Paracelsus. Konu çay olunca… ! Dünya nimetinde gözüm yok, ama bir zeytin ağacının gölgesinde bir bardak çay olursa olsun ( N.Bekiroğlu) sözünü anımsarız..”