Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “YKS tatminden TEOG tahminden uzak görünüyor” dedi.
Eğitimin ülkelerin geleceklerinin şekillenmesinde önemli bir fonksiyona sahip olduğunu anlatan Mustafa Karataş, “Bilimde, teknolojide, sanatta, edebiyatta gelişen, öncü olan ülkeler incelendiğinde, nitelikli bir eğitim sistemine sahip oldukları görülecektir. İyi bir eğitim, gelişmenin, gelişmiş ülke olmanın, medeniyet kurmanın anahtarıdır. Bunun farkında olan ülkelerin önceliği eğitim olmakta, başarılı insanların yetiştirilmesi için en büyük değer her zaman bu alana verilmektedir. Sistemli, planlı ve istişareye dayanmayan hiçbir proje, başarılı olmamıştır, olmaz da. Ülke olarak, yıllardır sancısını, sıkıntısını, stresini yaşadığımız nokta burasıdır. Yerel değerlere dayanan evrensel bir eğitim sistemini kuramayışımızın temel sebebi bundan kaynaklanmaktadır. Öğrencileri sürekli başka yönlere kanalize eden, velileri tedirgin eden ve sık sık değiştirilmek zorunda kalınan sınav sistemleri de böyle bir anlayışın ürünüdür. Geçmişte LGS, OKS, SBS, ÖSS, ÖYS, LYS gibi, nice harfleri değişen ama kaderleri değişmeyen sistemler aynı mantığın kısır tezahürüdür” diye konuştu.
“Kaldırılacak sistemin eksikliklerinin ne olduğunu paylaşmadan, yerine getirilecek olanı kararlaştırıp olgunlaştırmadan, tüm bunları yaparken de paydaşlarla tartışıp istişare etmeden kurulan sınav sistemlerinin birçok sıkıntıyı da beraber getirdiği tecrübelerle bilinmektedir” diyen Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “Bir süre sonra tartışmaya açılan, önce öğrencilerimiz, sonra veliler üzerinde olumsuz etkileri görülen sistemler kaldırılmak zorunda kalmaktadır. Yanlışı terk ederken gösterdiğimiz acelecilik, yapım aşamasında bir hıza dönüşmemekte; yetkililer, konuya katkıda bulunacak kişi ve kurumlarla bir araya gelmekten imtina etmekte, durum böyle olunca da, ya ortaya kabul gören bir model çıkmamakta ya da enine boyuna tartmadan, tartışmadan yöneldiğimiz modeller de geriye yönelik tadilat görmektedir” diye konuştu.
Raporlarımızda bugün ortaya çıkan sorunlara dikkat çekmiştik
Eğitim-Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, sendika olarak, eğitimin diğer alanlarıyla olduğu gibi, bu konularda da defalarca açıklamalar yaptıklarını, araştırmalar gerçekleştirdiklerini, raporlar hazırlayıp kamuoyu ve yetkililerle paylaştıklarını anlatarak, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ortaöğretime geçiş ve yükseköğrenime giriş konusunu da, Eğitime Bakış 2016 ve Yükseköğretime Bakış 2017 raporlarımızda ele aldık, eksikliklerin altını çizdik, bugün yaşananlara o günden dikkat çektik.
TEOG konusunda en büyük sıkıntının sınav boyutunda değil, aksine sınav puanına dayalı merkezi yerleştirme olduğunu, bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu ifade etmiştik. Yükseköğretime girişte ise ortaöğretim öğrencilerinin standart testlerde düşük başarı düzeyleri, öğrenci başarısını etkileyecek düzeyde sınav kaygısı, boş kalan kontenjanlar, sınavların lise eğitiminin bütününü kapsamaması gibi sorun alanlarının varlığını gözler önüne sermiştik.
Belli bir grubu seçen ve yerleştiren değil, tüm öğrencileri hayata hazırlayan bir sistem kurulmalıdır
Ortaöğretim sistemine yerleştirmedeki en büyük sorun, merkezi sınavın var olmasından ziyade, merkezi sınavın zorunlu olarak bütün öğrencilere uygulanması ve tüm öğrencilerin bu sınav sonuçlarına göre merkezi olarak yerleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı, 8. sınıftaki tüm öğrencilerin zorunlu olarak sınava girdiği, öğrencilerin hepsinin tüm okullara merkezi olarak puan üstünlüğüne göre yerleştirildiği TEOG’a benzer bir modelden kesinlikle kaçınmak gerekmektedir. Dahası, zaman zaman kamuoyuna yansıyan TEOG’a benzer merkezi bir yazılı sınav yapılması, tüm öğrencilerin bu sınava girmeye zorlanması ve bu sınav sonuçlarına göre tüm öğrencilerin merkezi olarak yerleştirilmesi, TEOG’un neden olduğu sorunları olduğu gibi devam ettirecektir.
Yeni sınav ve yerleştirme sistemi tasarlanırken, öğrencileri okul dışı kaynaklara mecbur bırakmayacak, öğrenci başarısının okullarda heterojen olarak dağılacağı, yani hem genel liselerin hem de meslek liselerinin başarılı öğrencilere sahip olabileceği bir sistem amaçlanmalıdır.
Bu şekilde, değişik meslek liselerinden, İmam Hatip liselerinden ve muhtelif mahalle liselerinden başarılı olan öğrencilerin gelecek kaygısı çekmeyeceği, çalışan ve başarılı olan herkesin emeğinin karşılığını alabileceği engelsiz, geçişli esnek modeller üzerinde durulmalıdır.
Tüm sosyal alan derslerinden de soru sorulmalı, eksiklikler giderilmelidir
Milyonlarca adayı, aileyi ve toplumun geleceğini ilgilendiren üniversiteye giriş sisteminde yapılacak değişikliklerin; eğitimin ilgili paydaşlarıyla görüş alışverişi yapılmadan, konunun hassas ve sıkıntılı noktaları tecrübeler ışığında değerlendirilmeden, dahası demokratik teamüller yerine getirilmeden Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından açıklanması, halen bir eksiklik olarak görülmektedir.
YGS’ye ve LYS’ye göre yeni sınavın fiilen tek aşamaya indirilmiş olması ve toplam soru sayının azaltılmış olması, ölçme ve değerlendirme ilkeleri çerçevesinde değerlendirildiğinde, sınavın geçerliğini azaltmıştır. Soru sayısının azaltılması aynı sayıdaki nette çok fazla sayıda öğrenci istifleyecek, daha nitelikli bir sıralama yerine dar aralıklara yığma yapacaktır.
Adayların girecekleri sınavların kapsamlarının daraltılarak bazı derslerden hiç soru sorulmayacak olması, ortaöğretimi olumsuz etkileyecektir. Bu kapsam daraltması, öğrencilerin tek yönlü bir şekilde yetişmesine, temel Sosyal ve Fen Bilimleri alanındaki dersleri ihmal etmelerine; ayrıca, özellikle sayısal ve eşit ağırlık alanında tercihte bulunacak öğrencilerin lise öğrenimlerinde temel Sosyal Bilimler derslerini es geçmelerine neden olacaktır. Kısacası, öğrenciler sınavda yapmak zorunda olmadıkları ders gruplarını ihmal edeceklerdir. Bu durum ise lise eğitimini olumsuz etkileyecektir. Sadece belirli dersleri merkeze alarak, diğer dersleri dışlayarak, öğrencinin ilgi alanının dışına iterek, belli dersleri tamamen ağırlıklı hale getirip diğer dersleri kötürümlüğe sürükleyecek anlayış doğru bir ölçme anlayışı değildir. Her ne kadar tarih dersiyle ilgili küçük bir adım atılmış olsa da, sosyal alan derslerini dışarıda bırakan mantık yanlış, din kültürü ve ahlak bilgisi ve felsefe derslerinden hiç soru dahi sormayan bir ölçme hatalı ve değerlendirme de haksızdır. Kapsam geçerliliğini artıracak, okulda alınan eğitimi ve öğrenilen dersleri kuşatacak bütün derslerin formülasyonda yerinin ve payının olduğu bir sistem daha adil bir sistem olacaktır. Bu kapsamda din kültürü ve felsefe derslerinden de soru sorulması kaçınılmazdır.
Bu haliyle yeni sistem, sosyal alan başarısını önemsiz hâle getirdiği için, imam hatip liselerinin ve meslek liselerinin yükseköğretime girişlerini daha da zorlaştıracaktır.
İki sınavın aynı gün yapılması ve ilk aşama sınavın sonuçları açıklanmadan ikinci aşama sınava girilmesi, aşamalı sınav mantığına aykırıdır. Yeni sistemde iki oturumun aynı günde yapılacak olması, fiilen aşamalı sistemin kaldırılması demektir. Farklı günlerdeki oturumlarda yapılan sınavlarda öğrenciler, herhangi bir oturumdaki dezavantajlarını diğer günlerdeki oturumlarda kapatmaya çalışmaktaydılar. Ancak yeni sistemde bunun yapılması mümkün görülmemektedir. Öğrencilerin sabah oturumundaki sınav sonuçları belli olmadan (belki de yeterli puanı almadan) ikinci sınava girmeleri usulen doğru gibi görünse de esasen yanlış bir uygulamadır. YÖK tarafından tasarlanan yeni yükseköğretime geçiş sistemi uygulamaya konulmadan evvel eleştirilerimiz ve tüm paydaşların da bu konudaki eleştiri ve önerileri dikkate alınarak revize edilmelidir. Toplumun yeni sisteme olan güven duygusu tesis edilmelidir. Aksi hâlde sorun çözmek için getirilen yeni sistem, yeni sorunların kaynağı olacaktır.
İstişare meclisi geniş, kabul düzeyi yüksek bir sisteme ihtiyaç var
Milletin varlığı, dimağı, tasavvuru, idealleri, hayatı, hayalleri, istiklali ve istikbali ile doğrudan ilgili olan eğitimin sorunları, anlık etki ve tepkilerle düzenlenmemelidir. Hele nesnesi, öznesi, amacı, aracı insan olan eğitim meselelerini en insanî gerekçelerle bile olsa tartışmadan çözmeye çalışmak, yanlışın da ötesinde nesillerin yitirilmesine sebebiyet verecek vahim bir hatadır.
Eğitim alanıyla ilgili çalışma yapılırken, bütün bu unsurlar göz önünde bulundurulmalı, örnek modellerden yararlanılmalı, çağın gerekleri dikkate alınmalı, mutlaka istişare edilerek farklı görüş ve önerilerden istifade edilmelidir. Aksi hâlde bu kısır döngü sürüp gidecektir.”