Adalet Bakanı Abdulhamit Gül," FETÖ ile etkin mücadelemiz etkin bir şekilde devam etmektedir. Dumanla bile haberleşseler; hangi kılığa girerlerse girsinler, hangi renge bürünürlerse bürünseler, bu örgütle etkin mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Demokraside Hukukun üstünde, anayasanın üstünde hiçbir keyfi yoruma hiçbir mülahazaya şu şöyle yorum yaptı diye hakim, mahkeme bakamaz, kendini süper güç göremez" dedi.
‘‘CEZA MUHAKEMESİNDE LEKELENMEME HAKKI ÇALIŞTAYI”
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ‘‘Ceza Muhakemesinde Lekelenmeme Hakkı Çalıştayına’’ katıldı. Hukukun merkezine insan onurunun koyulması gerektiğini söyleyen Bakan Gül," İşte bu yaklaşımla insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesi, son 18 yılda, hukuk düzenimize adım adım, ilmek çok önemli adımlar reformlar gerçekleştirilmiştir. İnsan onuru ve saygınlığını koruyan önemli bir prensip, Ceza Muhakemesi Kanunumuzla usuli güvenceye kavuşan lekelenmeme hakkıdır. Orada kanun açıkça ifade ediyor: soyut, genel, mesnetsiz şikayet ve ihbarlarla kimseyi şüpheli olamaz diyor. Yani kimse keyfi muameleye maruz kalamaz, kimse her an şüpheli olma tehdidi altında bırakılamaz. Uzun sözün kısası, kanun ‘‘kimse lekelenemez’’ diyor. Yani, dünya görüşü, etnik kökeni, inancı, yaşam tarzı, tabiiyeti ne olursa olsun lekelenmeme hakkının istisnası yoktur. 83 milyon için geçerlidir. Bu hakkın sağladığı korumadan, hukuki güvenlik duygusundan herkes eşit yararlanır. Her bireyin, hatta suç işlemiş failin bile onurunu korumak da bir ödevdir” dedi.
LEKELENMEME HAKKI
Eski Türkiye’de lekelenmeme hakkının dönemler için çok lüks bir kavram olduğunu belirten Bakan Gül," Resmi ideolojinin çizdiği insan tipine uymayanlar makbul vatandaş sayılmıyordu. Ötekileştirmenin bir yönetim tarzı olduğu on yıllar boyunca masum vatandaşlarımız hukuk önünde bazen kıyafetiyle, bazen bir fikriyle, bazen bir yaşam tarzıyla suçlandı, lekelendi. Lekelenen sadece insan onuru değil, milletin adalete olan inancı, ülkemiz hukukunun itibarı oldu. Bütün amacımız daha geniş özgürlükler, daha güçlü demokrasi ve daha yüksek standartlarda insan haklarıdır. Bize göre, vesayetten hukukun üstünlüğüne giden yol; devletin temeline adaleti, adaletin temeline ise insanı koyma yoludur. Siyaset ve hukuk anlayışımızın ana bileşeni, esas unsuru da budur. Hepimizin, 83 milyon vatandaşımızın beklentileri, kaygıları ve umutları ortaktır" diye konuştu.
REFORMLAR
"Reformlarımızı, özgür birey, güçlü toplum; 83 milyondan bir kişinin bile kendisini kenarda köşede hissetmeyeceği daha demokratik daha kalkınmış bir ülke, daha kalkınmış bir Türkiye için yaptık, yapmaya devam ediyoruz" diyen Gül," ‘‘Güven veren ve erişilebilir adalet sistemi” hedefiyle yenilenmiş reform irademizi adım adım hayata geçiriyoruz.İnsan haklarının koruması ve geliştirilmesi demokratik sistemlerin temelidir. Bu konudaki duyarlılık demokrasinin derinliğinin ölçüsüdür. Varlığı topluma güven veren ne varsa bunları tahkim etmek, yokluğu topluma endişe veren ne varsa bunları da temin etmek temel çabamızdır. Toplumsal barış ve huzuru tehdit eden ne varsa da bertaraf etmek ortadan kaldırmak görevimizdir. Hukukun, adaletin ve özgürlüklerin çıtasını hep daha yükseğe taşımanın hepimiz için ödev olduğunu farkındayız" ifadelerini kullandı.
"İNSAN ONURUNA DOKUNMAMAK GİBİ SADECE PASİF BİR DAVRANIŞLA YETİNMEYİ DOĞRU BULMUYORUZ"
Ceza muhakemesinin hakikati araştırırken, masumların lekelenme riskini de sıfıra indirmek zorunda olduğunu ifade eden Bakan Gül,”Adına karar veren yargıdan Milletimizin beklentisi bir tek suçun bile cezasız kalmamasıdır. Buna karşılık milletimizin, bir tek masumun bile haksız bir şekilde suçlanmasına, gereksiz işlemlerin muhatabı olmasına da tahammülü de yoktur. Bunun için ceza adaleti sistemini sadece kendi amacına münhasır kılmak zorundayız. Sistemin araçsallaştırılmasına müsaade etmek demek, üzerine titrediğimiz özgürlük-güvenlik dengesinin bozulmasına neden olmaktadır. Devlet, insan onuruna yönelik tehditleri tespit eder etmez önlemeli ve bunun için gerekli tedbirleri almalıdır. Dolayısıyla, insan onuruna dokunmamak gibi sadece pasif bir davranışla yetinmeyi doğru bulmuyoruz, hukukun aynı zamanda aktif olarak da insan onurunu koruma yükümlülüğü olduğuna inanıyoruz. İşte bu noktada lekelenmeme hakkı devreye girmektedir. 2017 yılında, Ceza Muhakemesi Kanununun 158’inci maddesinde yaptığımız düzenleme, bu çerçevede vatandaşlarımızın lekelenmeme haklarını koruma amacını taşıyor" dedi.
"261 BİN 843 VATANDAŞIMIZIN LEKELENMESİNİ ÖNLEYEN BİR REFORMU KONUŞUYORUZ"
Asılsız ihbarlara ilişkin verileri paylaşan Bakan Gül,"1 Ocak 2020 - 30 Eylül 2020 tarihleri arasında, 143 bin 726 ihbar dosyası açılmış ve bu dosyalardan 99 bin 805 dosyada Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı yargı mensuplarımızca savcılıklarımızla verilmiştir. Toplamda baktığımızda; Eylül 2017’den bu yana 261 bin 843 kişi hakkında bu karar verilmiş asılsız ihbarla vatandaşımız lekelenmemiştir. Bugün üzerinde konuştuğumuz konu; 3 yıl boyunca 261 bin 843 vatandaşımızın lekelenmesini önleyen bir reformu konuşuyoruz. Bu kanunu getirmeseydik kimler olduğunu bilmediğimiz 260 binin üzerinde vatandaş polisin hakimin savcının karşısında lekelenmiş olacaktı" dedi.
Hukukun üstünde hiç bir güç olmadığını kaydeden Bakan Gül,"Tape’lerle, neler yapıldı bir gece vakti nasıl insanların evlerine girip insanlarımızın nasıl lekelendiğini hepimiz yaşayarak gördük. FETÖ ile mücadele ederken bu yöntemlerle de mücadele etmeliyiz.Yargı mensuplarımız FETÖ ile mücadeleyi en güçlü şekilde vermek zorundadır. Türkiye’de yargı mensupları kararlarıyla konuşur. Yargı mensubunu bağlayan tek ölçü anayasa, vicdan hukuktur. Demokraside Hukukun üstünde, anayasanın üstünde hiçbir keyfi yoruma hiçbir mülahazaya şu şöyle yorum yaptı diye hakim, mahkeme bakamaz kendini süper güç göremez. O mahkemenin üstünde hukuk vardır. Hukuk üstünde hiçbir güç yoktur. FETÖ ile etkin mücadelemiz etkin bir şekilde devam etmektedir. Dumanla bile haberleşseler hangi kılığa girerlerse girsinler hangi renge bürünürlerse bürünseler bu örgütle etkin mücadeleyi, sonuna kadar sürdüreceğiz" diye konuştu.