Erzurum Ticaret Borsası (ETB) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Oral, 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle bir mesaj yayınladı.
Oral, mesajında şu görüşlere yer verdi:
“Aziz Milletimizin vatan aşkını ve manevi gücünü ortaya koyduğu , 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan; Büyük Taarruz'u saygıyla anarak 96. Yılını büyük bir gurur hissiyle kutluyorum.
Türkiye Cumhuriyeti’nin içine çekilmeye çalışıldığı iktisadi kumpas tablosuna tüm benliğini ortaya koyarak her daim Ecdad-ı Osmanlı ruhuyla meydan okuyan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında durarak birlik ve beraberliğimizin önüne çıkabilecek tüm engelleri bertaraf etmek adına üzerimize düşenin fazlasına yapmak için her daim hazır ve nazır bulunup gerekli desteği sağlamak sergilenmesi gereken en kıymetli duruş olacaktır. Bir an bile vazgeçmeden en güçlü değerlerimizle liderimizin yanında olmayı elzem tutumumuz olarak kabul etmekteyiz. Bu mücadelede asla yalnız bırakmayacağımızı ve varlığımızı sonuna kadar hissettireceğimizi söylemeyi sorumluluğumuz saymaktayız.
Türkiye’nin coğrafi konum açısından önemi Avrupa’nın güvenliği için apaçık bilinen bir gerçektir. Ülkemizin stratejik önemi ülkelerin denge politikalarını korumaları hususunda oldukça mühim bir nüanstır. Avrupa’nın mevcut refahını koruyabilmesi için ve refahını yükseltebilmesi için Türkiye’ye destek vermesi gereklidir. Ortadoğu’nun pozitif yönetim içinde olabilmesi için Türkiye’nin huzur içerisinde olması gerekmektedir. Aksi durumda Ortadoğu’da yönetim sekteye uğrayacaktır. Türkiye’nin doğrudan ve dolaylı olarak üstlendiği riskleri hiçbir bölge aktörünün yüklenmesi ve aynı başarı ile yürütübilmesi söz konusu değildir. Avrupa’nın Türkiye’nin yanında olacağı inancındayım. Alacağımız destekler ile komşu ülkelerle sıkı bağlar kurup dayanışma içerisinde diplomatik ilişkilerimizin geliştirilmesini sağlayacağız ve bölgeyi daha güçlü temeller atarak yeniden inşa edeceğimiz kaçınılmaz bir gerçektir.
İfade etmek gerekir ki uluslararası platformlarda politikalarımızı ve yaptırımlarımızı güçlendirebilmek adına ihracıtımızı maxsimize etmiş ithalatımızı minimize etmiş bir devlet haline gelmemiz gerekmektedir. Bunun için iktisadi anlayışımızda gerekli reformları gerçekleştirmeyi ve kalkınma gücümüzü en üst seviyeye çıkarmayı hedeflemeliyiz. Devletimizin; üretim , tarım ve haycancılığa dayalı ensdüstri alanındaki gelişmelere yanı sıra ihracat ve inovasyona verdiği destekler arttırılmalıdır ki karlı büyüme adımlarını daha hızlı atabilelim.
Ülkemiz doğal kaynak ve maden yatakları açısından son derece zengindir. Türkiye’de 53 farklı mineral ve metal ile 4,500 maden yatağı bulunmaktadır.Elimizde bulunan bu kaynakları en etkin biçimde kullanabilmemiz için işlenmesini sağlamalıyız. Yakıt mineralleri , metalik cevher üretimi ve endüstriyel mineral üretimine daha fazla yoğunlaşılmalıdır. Bu bağlamlarda özel sektör kapsamı genişlemeli , üretim miktarı ve hızı ivme kazandırılmalıdır.
Tarım, hayvancılık ve et ve süt ürünleri üzerinde önemle durulması gereken hedef sektörler olmalıdır. Köylere geri dönüş için, köy köy projeler geliştirilmelidir. Kırsal alanlara demogratif yatırım artırımı yapılarak hayat şartlarının iyileştirilmesi ve iş imkalarının sunulması sağlanmalıdır. Köylerdeki hayat standartları yükseltildiğinde kalifiye elemanların kırsal kalkınmanın neferleri olarak köylere dönüşü sağlanacaktır. Bu durumda hayvancılık sektörünün verimi artmış olacak ve doğru orantılı biçimde ihracat artışı olumlu yönde etkilenecektir. Global markalar için Anadolu’da mevcut fırsatlar profesyonel yöntemlerle ortaya konulmalıdır. Teşvik politikaları bu yönlerde etkinleştirilmelidir. Kooperatifler tekrar canlandırılmalıdır. Kümelenme Kültürü geliştirilmelidir.
Su politikası özel olarak ele alınmalıdır , unutmamak gerekir ki su varsa hayat vardır.Su yönetimi; su kaynaklarının planlı bir şekilde geliştirilmesi, dağıtılması ve kullanılması planlı olarak yapılmalı ve denetlenmelidir. Su kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili politik ve teknik kararları, su hakları ve su tahsisini düzenleyen kuralları, çevrenin korunmasını sağlayan çalışmaları; özenle hazırlanıp uygulamaya sokmamız gerekmektedir.Geleceğin hem en büyük sorunu hem de en büyük fırsatı olacak olan su projeleri üretilmelidir. Doğal kaynaklarımız riske atılmamalı ; su kaynakları koruma altına alınarak bu husus hakkında etkin uygulamalar gerçekleştirilmelidir.
Bütün bu gelişimlerin gerçekleşmesi için iş adamlarının çalışma yöntemleri , çabaları ve verim analizleri önem taşımaktadır. Tüm işadamları artık bireysel kazanç için değil milli kazanç için birikim ve tecrübelerini kullanmalıdır. Bu bilinçle hareket edilmesi ülkemizin gayri safi yurt içi hasılanın yükselmesi anlamı taşıyacaktır ki bu ülkemizin refahını da yukarıya çekmek demektir. Her işadamı kendi bölgesinin mentörü olmalıdır. Bölgesinin varlıklarını ve değerlerini en iyi tanıyan ve tanıtan kişiler işadamlarıdır. Yatırım, ihracat, pazar oluşturma ve mentörlük konularında değer oluşturacak olanlar iş adamlarıdır. Bu mücadelenin askerleri mücahitleri işadamlarıdır. Karşılığı ise milli dayanışmanın paha biçilmez gururu ve huzurudur.”