Düşünce Akademisi Derneği Başkanı Serdar Durer, Nemrut’un Bitlis’in geleceğini değiştirebilecek kadar kıymetli bir değer olduğunu söyledi.
Son günlerde betonlaşmayla ilgili gündeme gelen ve tartışmalara neden olan Nemrut Krater Gölü ile ilgili açıklamalarda bulunan Durer, geçmiş yıllarda Nemrut - Süphan Jeopark çalıştaylarına katılarak, düşünce ve önerilerini paylaştığını, yine bu önerilerini de paylaşmakta yarar gördüğünü ifade etti. Durer, “Doğal sit alanı ve sulak alan olarak korunan Nemrut Krater Gölü’nde tuvalet ve sosyal tesis inşaatına başlandığını bende medyadan gördüm. Nemrut doğal güzelliğinin yanı sıra, birçok özelliği olan bir yer. Herkesin bildiği bu özelliklerini tekrarlamaya gerek yok. Bitlis Nemrut - Süphan potansiyel jeopark alanının UNESCO'nun küresel jeopark ağına dâhil edilmesi için geçmiş yıllarda çalışmalar başlatıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tescil edildiği vakit Türkiye'nin ilk jeoparkı olacak. Hemen akabinde küresel jeopark ağına dâhil edilmesi ve uluslararası düzeyde tanıtımının yapılması için UNESCO’ya gerekli başvurular yapılacak diye biliyorum. Yıllardır söylüyoruz, Nemrut’ta neden bir lavabo yapılmıyor? İnsanlar aileleri ile birlikte Nemrut’a geldikleri vakit ellerini yıkayacak yer bulamıyorlar, ufak bir lavabo ihtiyaçlarını bile gideremiyorlar. Bir tuvalet yok, bunu söylerken dahi sıkılıyorum, insanlar ufak bir tuvalet ihtiyaçlarını dahi gidip çalılıkların arasında gidermek zorunda kalıyor. Allah aşkına hangi çağda yaşıyoruz?” ifadelerini kullandı.
Durer, Avrupa’nın birçok yerinde çeşitli gölleri gezip görme imkânı olduğunu da belirterek, “Bunlardan Bled Gölü; Slovenya’nın Alpler’le buluştuğu ve büyük bir kısmı milli park olan Gorenjska bölgesinde yer almakta olup, aslında 10 bin nüfuslu bir belediyedir. Turistlerin uğrak yerlerinden biri olan Bled, buz devrine ait Bled Gölü ile ünlüdür. Dünyanın her yerinden aristokrat misafirler tarafından ziyaret edilir. Günümüzde önemli bir kongre merkezidir. Gölün etrafında yürüyüş ve bisiklet yolu var, yine çeşitli tesisler var. Harikulade güzellikte bir dizayn var. Bled Gölü’nün ortasında bir ada var. Efsaneye göre adada tarih öncesi zamana ait insan izleri bulunmuştur. Kilisenin inşa edilmesinden önce, Zivayı (Slav mitolojisinde bereket ve aşk tanrıçası) kutsayan bir tapınak var. Adaya, Pletna olarak adlandırılan geleneksel bir bot ile gidilir. Milyonlarca turist çeken Bled Gölü, Slovenya için büyük bir gelir kapısı. Nemrut neden Bitlis ve ilçeleri için bir gelir kapısı olmasın?” dedi.
“TANITIMA ÖNEM VERMELİYİZ”
Durer, Makedonya’nın bir kenti olan Ohrid ve Ohrid Gölü’nün nüfus olarak Bitlis kadar, ancak çektiği turist bakımından olağanüstü bir yer olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“Tanıtımı çok iyi yapılmış bir şehir ve göl. Orta Çağ dönemine dayanan hisarları, yüksek sayıdaki kiliseleri, manastırları ve camilerinin yanı sıra ortasındaki gölü ile sadece Balkan ülkelerinden gelenleri değil, tüm Avrupa'dan yabancıları kendine çekmektedir. UNESCO, 1979 yılında Ohrid Gölü'nü, bir sene sonra da Ohrid kentini UNESCO Dünya Mirasları Listesine ekledi. Bizim Bitlis-Van Gölümüz, Nemrut Krater Gölümüz, Aygır Gölümüz, Arîn, Nazik vs. göllerimiz Allah'a emanet. Kaç defa kime anlattık yâ da anlatabildik? İsviçre’deki Thun Gölü; 2002 yılında Avrupa Şampiyonası için Thun’da bulunmuştum. Nüfus olarak Bitlis kadar bir şehir olup, içindeki göl sayesinde ciddi manada turist çekmektedir. Gölün etrafı dizayn edilmiş ve göl sayesinde Bern kantonunda bulunan Thun şehri, Thun Gölü ile tanınıyor. Bu nedenle bizlerde tanıtıma büyük önem vermeliyiz.”