Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,“Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den Libya’ya kadar farklı cephelerde yürüttüğü mücadele sadece bir hak mücadelesi değil, bir istikbal mücadelesidir. Bir asır önce millet olarak nasıl Sevr’i yırtıp attıysak, bugün de Doğu Akdeniz’de ülkemize dayatılmaya çalışılan Sevr’e boyun eğmeyeceğiz. Cuma günü bu müjdeyi tüm milletimize vermek suretiyle Türkiye’de yeni bir dönemin açılacağına inanıyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kalyon Güneş Teknolojileri Fabrikası'nın açılış törenine katıldı. Törene Erdoğan’ın yanı sıra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak katıldı. Programda konuşan Erdoğan, 400 milyon dolarlık bir yatırımla 100 bin metrekare kapalı alanda kurulan tesisin bin 400 kişiye istihdam imkanı sunacağını belirterek, "Tesisin ülkemizi güneş paneli sektöründe liderliğe taşıyacağına inanıyorum. Yenilebilir enerji olayı bizler için çok çok önemli. Artık sadece üretmek, sadece ürettiğini iç piyasa ve yurt dışına satmak yetmiyor. Şirketlerimizin üretimle beraber inovasyona, araştırma geliştirme faaliyetine ağırlık vermesi gerekiyor. Tesisimizin 100 mühendis ve araştırmacının çalışacağı modern bir araştırma geliştirme merkeziyle desteklenmiş olması bu bakımdan takdire şayandır" dedi.
Konya Karapınar’daki bin megawatlık güneş enerjisi santraline ilişkin konuşan Erdoğan, "Ülkemiz bu alanda muhteşem bir tesise kavuşacaktır. Toplam yatırım bedeli 1 milyar doları bulan 2 bin 600 futbol sahası büyüklüğündeki bu santral ile 2 milyon vatandaşımızın yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak, yllık 2 milyon ton fosil ve karbondioksit salınımını önlemiş olacağız. Milyonlarca dolarlık ithalatın önüne geçeceğiz. Böylece her açıdan çevreci modern tesisi ülkemize kazandırmanın gururunu yaşayacağız" şeklinde konuştu.
"BU DÖNEMDE NE SALGINLA MÜCADELEMİZİ SEKTEYE UĞRATTIK NE DE BAŞKALARI GİBİ YATIRIMLARIMIZI DURDURMA KARARI ALDIK"
Dünyanın birçok ülkesinde korona virüs nedeniyle yatırımların durduğuna dikkat çeken Erdoğan, Türkiye’nin bu süreçte özgün bir yol izlediğini belirterek, "Bu dönemde ne salgınla mücadelemizi sekteye uğrattık ne de başkaları gibi yatırımlarımızı durdurma kararı aldık. Ekonomimizi yeniden büyüme trendine sokmaya gayret ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Dünya genelinde 800 bin insanın hayatını kaybettiği salgının üstesinden gelmenin kolay olmadığını belirten Erdoğan, salgının hayatın birçok alanını etkilediğini ve Türkiye’nin salgını yönetebilen nadir ülkelerden olduğunu söyledi. Türkiye’de salgının kontrol altında olduğunu ifade eden Erdoğan, “Son dönemde vaka sayısında kısmi artış görünse de salgın kontrolümüz altındadır. Havayolu trafiğinin kaybettiği ivmeyi kapattığını görüyoruz. Rusya, Ukrayna ve Almanya’dan gelen misafirlerimizin sayısının artmasıyla turizm sektörümüz toparlanmaya başladı. Haziran'da sanayi üretimi aylık ve yıllık bazda güçlü bir performans gösterdi. Yüzde 17,6’lık aylık üretim artışıyla dünyada en hızlı toparlanan 5. ülke olduk. Sermaye ve aramalı kalemlerindeki çift haneye varan artışlar yatırım talebi açısından çok güçlü sinyal veriyor. Yılın ilk 7 ayındaki yatırım talebi salgına rağmen geçen senenin yüzde 28 üzerinde seyrediyor. Türkiye genelinde konut satışları 2010 Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 125 artarak tarihi bir rekora imza attı. Üretimin temel girdilerinden elektrik tüketimi verileri artış eğiliminde” dedi.
"BİZE DÜŞEN ÜRETİME, YATIRIMA DEVAM ETMEKTİR"
Türk ekonomisinini salgın öncesi ivmesini yakaladığını ifade eden Erdoğan, "İnşallah bu tempoyu daha da artırmakta kararlıyız. Bizim için her imtihan bizlere sunulmuş bir imkandır. Korona virüs salgını ile değişen küresel dinamikler ülkemizin önünde yeni kapıların aralanmasına, yeni fırsatlar belirlenmesine sebep olmuştur. Bize düşen işi gücü karamsarlık aşılamak olan muhalefete aldırmadan üretime, yatırıma devam etmektir. CHP zihniyetinin bizi esir almasına izin verirsek siyasette vesayete, sanayide ithalata enerjide dışa bağımlılığa mahkum ederiz" diye konuştu.
CHP'nn tutumunu eleştiren Erdoğan, iş dünyasına çağrıda bulunarak, "Milletin mücadelesine destek olmak yerine takoz olan sığ bir muhalefet anlayışının ülkemize verebileceği hiçbir şey yoktur. Türkiye'nin kalkınmasına katkı yapmak varken sürekli ülkemizi karalayan, sağa sola Türkiye’yi şikayet eden bir muhalefet bu ülkeye yabancılaşmış demektir. CHP'nin tek derdi otel lobilerinde gizlice buluştukları IMF konseyine ülkeyi yeniden teslim etmektir. İş dünyamızdan tüm umudunu ülkemizin tökezlemesine, bu ülkenin yara almasına bağlamış kişilere kulak asmamasını özellikle rica ediyorum. Tüm müteşebbislerimizin Türkiye potansiyeline inanmalarını, bu ülkenin aydınlık geleceğini görmesini istiyorum. Nasıl bugün her alanda dünden daha iyi bir alanda isek inşallah yarın çok daha iyi bir konumda olacağız. Son 18 yıldır olduğu gibi CHP’nin sorumsuz, vizyonsuz siyasetine rağmen başaracağız. Diplomaside, ekonomide, sürdürülebilir kalkınmada başarının temel şartı enerjide bağımlılığı en aza indirmektir" dedi.
“ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK, ENERJİ GÜVENLİĞİ AÇISINDAN DA TEHDİT UNSURUDUR”
Enerjide dışa bağımlılığın meydana getirdiği olumsuz durumu aktaran Erdoğan, ‘güçlü enerji, bağımsız Türkiye’ düşüncesiyle 3 sene önce hayata geçirilen milli enerji ve maden politikasını hatırlattı. Erdoğan, dışa bağımlılığı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerjinin öneminden bahsederek, “Enerjide dışa bağımlılık sadece cari denge açısından değil, aynı zamanda enerji güvenliği açısından da tehdit unsurudur. Güçlü enerji bağımsız Türkiye idealiyle 3 yıl önce milli enerji ve maden politikamızı hayata geçirdik. Dışa bağımlılığımızı azaltmak için yerli ve yenilenebilir enerjinin enerji sepetimizdeki payını arttıracak yatırımlara hız verdik” diye konuştu.
“2019 YILINDA ELEKTRİĞİMİZİN YÜZDE 62’SİNİ YERLİ VE YENİLENEBİLİR KAYNAKLARDAN ÜRETTİK”
2002 yılında AK Parti’nin iktidara geldiği dönemle içinde bulunulan dönemi kıyaslayan Erdoğan, güneş enerjisi kurulu gücünde Türkiye’nin Avrupa’da önde gelen ülkeler arasında olduğunu belirtti. Erdoğan, “2019 yılında elektriğimizin yüzde 62’sini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan ürettik. 2002 yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimimiz yüzde 26,3 iken, bu sayı 2019’da yüzde 48’e, bu yılın Temmuz sonu itibarıyla da yüzde 49,2’ye yükseldi. 2019 yılında güneş enerjisinden elde ettiğimiz elektrikle yaklaşık 4,1 milyon hanenin elektrik tüketimini karşıladık. 2002’de 12 bin 305 megawatt olan yenilenebilir enerji kurulu gücümüz 2020 Temmuz sonu itibarıyla 46 bin 679 megawatta çıktı. Daha önce termik santraller ve hidroelektrik santralleri Türkiye’nin baz gücünü karşılarken bugün rüzgar, güneş, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından istifade ediyoruz. Tek bir kaynağa bağlı kalmadan farklı enerji kaynaklarını sisteme dahil ederek enerji üretim alt yapımızı zenginleştiriyoruz. Türkiye’nin kurulu gücünün yarısı temiz enerji kaynaklarından oluşuyor. Güneş enerjisi kurulu gücünde dünyada 13’üncü, Avrupa’da 7’nci sıradayız. Bugün güneşten elektrik üretimimiz, toplam elektrik üretimimizin yaklaşık yüzde 4’ünü oluşturuyor. Bu yıl ilk defa güneş ve rüzgar santrallerimizin toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 10’un üzerinde gerçekleşti. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı; yerli üretim, yerli Ar-Ge ve yerli insan kaynağı şartıyla yatırıma açıyoruz. Akdeniz’deki hak ve hukukumuzu korumaya yönelik attığımız adımlar, enerji dışa bağımlılığımızı ortadan kaldırmak için hayati öneme sahiptir” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN YÜRÜTTÜĞÜ MÜCADELE BİR İSTİKBAL MÜCADELESİDİR”
‘Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ne işi var?’ diye soran muhalefet partilerine seslenen Erdoğan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz meselesini bir istikbal mücadelesi olarak tanımladı. Erdoğan, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den Libya’ya kadar farklı cephelerde yürüttüğü mücadele sadece bir hak mücadelesi değil bir istikbal mücadelesidir. Vatanımızı savunmak için ne kadar önemli gayretler veriyorsak, bugün mavi vatanı savunmak da o derece önemlidir. Bir asır önce millet olarak nasıl Serv’i yırtıp attıysak, bugün de Doğu Akdeniz’de ülkemize dayatılmaya çalışılan Serv’e boyun eğmeyeceğiz. Yüzde 100 haklı olduğumuz bu meselede şayet korsanlığa prim verirsek gelecek nesillerin yüzüne bakamayız. Evlatlarımıza kendi haklarını dahi savunmaktan aciz, özgüven ve cesaret yoksunu bir ülke teslim edemeyiz. Maalesef biz siyasette, ekonomide, enerjide ve birçok alanda geçmişte yapılan hataların bedelini ödemek zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.
“CHP’NİN MİLLETİMİZE İZAH ETMESİ GEREKİYOR”
Cumhuriyetin kurulduğu tek partili dönemlere atıfta bulunan Erdoğan, CHP’nin bu dönemdeki dış politikasını eleştirdi. Erdoğan, “Özellikle tek parti CHP’sinin dış politikada bıraktığı kötü mirasın ceremesini 83 milyon olarak hala biz çekiyoruz. Misak-ı Milli sınırlarımıza sahip çıkılmamasıyla, adalar meselesinde ürkek davranılmasının ülkemize çok büyük maliyetleri olmuştur. Sadece uğrunda şehitler verdiğimiz toprakları kaybetmedik, aynı zamanda güneyimizdeki zengin enerji kaynaklarının da dışında bırakıldık. Ege ve Akdeniz’de yüzleştiğimiz kronik sorunların temelinde bu dönemde yapılan yanlış hamleler bulunuyor. Zamanın şartlarına sığınarak hataları örtmeye çalışmak kolaycılıktır. CHP’nin ana karamızdan bir taş atımı mesafedeki adaların nasıl elimizden alındığını, milletimize izah etmesi gerekiyor. CHP bu kötü mirasıyla hesaplaşmak yerine pişkince bizi eleştirmekte, bizi suçlamakta, Rum ve Yunan tezlerinin savunuculuğunu yapmaktadır. Ülkemizin hemen her meselesinde olduğu gibi CHP kontrolü kaybetmiş, muhasebeyi tamamen yitirmiştir. Siyasi hırslarını ülkenin çıkarlarının önüne koyan bir partiden; milli ve yerli bir tavır beklemek elbette gerçekleşmesi zor bir hayaldir” dedi.
“BİZ MEDENİYETLER BEŞİĞİ AKDENİZ’DE GERİLİM VE KAVGA İSTEMİYORUZ”
“Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı adımlar, günlük siyasete kurban edilemeyecek kadar stratejik öneme sahiptir” diyen Erdoğan, CHP’nin de bu konuda milletin hissiyatına uygun davranmasını istedi. Erdoğan, “CHP’den yurt dışındaki dostlarına taşeronluk yapmak yerine Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye eksenli hareket etmesini istiyoruz. CHP yönetiminden Rum ve Yunan tezlerine sözcülük yapmasını değil, milli bir meselede milletin hissiyatına uygun davranmasını istiyoruz. Türkiye, Doğu Akdeniz’de hakkını sonuna kadar aramakta kararlıdır. Hiçbir sömürgeci güç ve tehdit ülkemizi bu bölgede var olduğu düşünülen zengin petrol ve doğal gaza kayaklarından mahrum bırakamaz. Biz hiç kimsenin hakkına, hukukuna el uzatmıyoruz. Biz medeniyetler beşiği Akdeniz’de gerilim ve kavga da istemiyoruz. Biz, sadece milletimizin hakkını, Kıbrıs Türklerinin hukukunu savunuyoruz. Şimdiye kadar karşılaştığımız onca çifte standartlara rağmen; uluslararası hukuktan taviz vermedik. Bugün de aynı samimiyetle hareket ediyoruz. Muhataplarımızdan da gerilimi tırmandıracak değil, diyalog yolunu açacak adımlar bekliyoruz. İnşallah bu meseleyi ülkemizin hak ve hukukunu temin edecek şekilde çözüme kavuşturacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“AÇIKLARSAM BU İŞİN HEYECANI KAYBOLUR”
Türk milletini yakından ilgilendiren bir hususta 21 Ağustos Cuma gününü hedef gösteren Erdoğan, müjdeli bir haber vereceğini belirtti. Erdoğan, “Yarın malum Perşembe, ardından Cuma. İnşallah Cuma günü tüm milletimize bir müjdeyi vermekle karşı karşıya olacağımızı tahmin ediyor ve inanıyorum. Bu müjdenin hayalleri ve rüyası içindeyiz. Cuma günü bu müjdeyi tüm milletimize vermek suretiyle Türkiye’de yeni bir dönemin açılacağına inanıyorum. Açıklarsam bu işin heyecanı kaybolur” dedi.
NOT: HABER FOTOSU CUMHURBAŞKANLIĞI KURUMSAL SİTESİNDEN ALINMIŞTIR