AHMET TOPAL
ANKARA (İHA) - Çözüm sürecinde milletin vicdanının rahat olması gerektiğini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kardeşlik hukukunun uzağında bir adım atılmayacağını belirterek “Ne pazarlık, ne taviz, ne de geri atma bizim anlayışımızda kendisine yer bulamaz” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Millete Hizmet Yolunda’ konuşmasıyla Mart ayına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hükümet olarak Mart ayında önemli eserleri hizmete geçirdiklerini belirten Başbakan Erdoğan, Balıkesir, Siirt, Şırnak, Çanakkale ve Eskişehir’e gerçekleştirdiği ziyaretlerden bahsetti. Eskişehir-Konya Yüksek Hızlı Treni’nin hizmete alım törenini gerçekleştirdiklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, Eskişehir’deki açılışlarla ilgili olarak şunları söyledi:
“Bu açılışla, 3 büyük ilimiz, Selçuklu’nun başkenti Konya, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara ve Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir birbiriyle kucaklaşmış oldu. Ankara’da Hacı Bayram Veli dostlarını, Eskişehir’de Yunus Emre dostlarını, Konya’da Mevlana dostlarını yüksek hızlı trenle birbirine kavuşturmanın iftiharını yaşadık. Hizmete aldığımız bu hat ile artık Eskişehir-Konya arası 2 saate indi. Geçmişte trenle 7 - 7 buçuk saat süren iki il, konforlu, güvenli, yüksek hızlı trenlerimiz sayesinde sadece 2 saatte birbirine kavuşur hale geldi. Şimdi sırada Eskişehir İstanbul hattımız var. İnşallah fevkalade bir hal olmadığı takdirde 29 Ekim’de, MARMARAY ile birlikte inşallah bu hattımızı da hizmete alacak ve Ankara, Konya, Eskişehir, İstanbul’u yüksek hızlı trenle birbirine yakınlaştırmış olacağız. Ardından, Yozgat, Sivas ve Bursa bu hatlara dâhil olacak. Yeni projelerimizle, yeni hatlarla, Türkiye’nin hızlı tren hatları da inşallah hızla büyümeye devam edecek.”
“BİZLER SIRADAN BİR MİLLET DEĞİLİZ”
Başbakan Erdoğan, Türkiye’yi her alanda büyütmenin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının itibarını her alanda yüceltmenin samimi mücadelesi içinde olduklarını belirterek, içeride Türkiye’nin huzurunu, istikrarını, refah ve güvenliğini, en önemlisi de kardeşliğini pekiştirmek için önemli adımlar attıklarını kaydetti.
Dışarda ise, Türkiye’nin saygınlığını, Türk Lirası’nın değerini, Türkiye Cumhuriyeti Pasaportu’nun itibarını, ay yıldızlı bayrağın gururunu çoğaltmak için var güçleriyle çalıştıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Bizler, sıradan bir millet değiliz. Bizler, Büyük Selçuklu Devleti’nin, Osmanlı Cihan Devleti’nin bakiyesi üzerine kurulmuş, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın mirasını, birikimini, en önemlisi de o ruh ve heyecanı yüreklerinde taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıyız. Her işimizde, her hareketimizde, omuzlarımızda ve kalbimizde taşıdığımız bu ruh, bu miras ve bu misyon ile hareket etmek durumundayız” diye konuştu.
“Haklı olduğumuz hiç bir konuda hiç kimse bize geri adım attıramaz” diyen Başbakan Erdoğan, “Biz, haksızlık karşısında susanlardan, boynunu bükenlerden, yere bakanlardan, boyun eğenlerden hiç bir zaman olmadık, olmayız ve olmayacağız. Ecdadımız nasıl özgüven içinde olduysa, ecdadımız nasıl 3 kıta üzerinde adaletle hükmetti ve hakkı savunduysa, dedelerimiz nasıl mazlumlar için kahramanca savaştıysa, biz de hak için, haklı için, mazlum için yüreğimizi ortaya koymaktan bir an bile tereddüt etmeyiz. Biz özgüven içinde bir millet olacağız” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz, ikinci sınıf olmayı, ikinci olmayı hiç bir alanda geride kalmayı kabul etmeyecek, bunu sindirmeyecek, bunu yeterli görmeyeceğiz. Milletimizle, devletimizle, aziz bayrağımızla, tam bir özgüven içinde hareket edecek, en yükseği hedefleyecek, o ay yıldızlı bayrağı en yüksek burçlara dikmek için cesaretle hareket edeceğiz.
Şundan emin olunuz ki; inandığımız zaman, birbirimize güvendiğimiz, birbirimize kardeşlikle bağlandığımız zaman, en yükseklerde olmaktan bizi hiç kimse alıkoyamayacaktır. Biz, 10 yıl önce bu yola çıkarken, hedeflerimize ve hayallerimize niceleri inanmıyordu. Okullar, üniversiteler, yurtlar, hastaneler, adalet sarayları, konutlar inşa edeceğiz dediğimizde niceleri buna ihtimal vermiyordu. Türkiye’yi karayolu ağlarıyla, demir ağlarla, hava, deniz hatlarıyla donatacağımızı; konutlar, köprüler, tüneller yapacağımızı, her yoksulun, her çocuğun, her ailenin elinden tutacağımızı söylediğimizde, birçoğuna bunlar hayal gibi geliyordu.
Türkiye’nin itibarını, gücünü artıracağımızı, Türkiye’nin barış çağrılarını, kardeşlik çağrılarını dünyanın her köşesinde yankılandıracağımızı söylediğimizde, haktan ve hukuktan ayrılmadan mazlumlara sahip çıkacağımızı söylediğimizde buna dudak büküyorlardı. Biz hedeflerimize inandık, milletimize güvendik, bu yolda milletimizle, milletimizin hayır dualarıyla yürüdük. Nice hayali hedefe dönüştürüp, nice hedefi de geride bıraktık.”
“TÜRKİYE, GERİ ADIM ATACAK BİR ÜLKE OLMADIĞINI BİR KEZ DAHA GÖSTERDİ”
Başbakan Erdoğan konuşmasının bir bölümünde ise İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi konusuna değindi. İçinde 36 ülkeden insanın bulunduğu Mavi Marmara gemisinin sadece Gazze’ye yardım ulaştırmak için yola çıktığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, “Amaçları, sadece ve sadece Gazze’deki kardeşlerimize gıda, ilaç, inşaat malzemesi ulaştırmaktı. Bu gemi, Akdeniz’de, uluslararası sularda, tamamen hukuksuz şekilde saldırıya uğradı. Bu saldırı neticesinde maalesef 9 kardeşimiz şehit oldu. Bizden susmamızı bekliyorlardı. Bizden, bu hadise hiç olmamış gibi davranmamızı bekliyorlardı. Bizden, boynumuzu bükmemizi, bu meselenin üzerini örtüp unutturmamızı istiyorlardı. Ne yazık ki, sadece bu saldırının faili ülke değil, sadece onu kayıran ülkeler, onun arkasındaki güçler değil, bizzat içimizdeki, bizzat Türkiye’deki bazıları da bizden böyle bir tavır bekliyorlardı. Ama biz susmadık, bu uluslararası korsanlık hadisesini sineye çekmedik, boynumuzu bükmedik ve geri adım atmadık” diye konuştu.
10 yıl boyunca milleti hayal kırıklığına uğratmadıklarını ve bundan sonra da uğratmayacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, İsrail ile ilgili olarak şunları ifade etti:
“Tamamen haklı olduğumuz bir konuda, sonuna kadar hakkı savunduk, hukuku savunduk ve davamızı sonuna kadar kararlılıkla takip ettik. Nihayetinde haklılığımız teslim edilmiştir. Kararlılığımız neticesinde, taleplerimiz yerine getirilmiştir. Özür, Tazminat ve Filistin’e Ambargonun Kaldırılması…
Türkiye, eski Türkiye olmadığını, haksızlık karşısında susacak, boyun eğecek, geri adım atacak bir ülke olmadığını bir kez daha göstermiştir. Gelinen noktada, bizi sessizliğe ve tepkisizliğe çağıranlar kadar, bu haklı davamızda bizi içerde yalnız bırakanlar da mahcup olmuşlardır.
Ne hazindir ki, Türkiye 9 şehidinin hesabını sormanın mücadelesi içindeyken, birileri, bizim yanımızda, 9 şehidin yanında, hakkın yanında, kendi ülkesinin yanında değil, saldırganın yanında yer almayı tercih etmiş ve bugün büyük hayal kırıklığı yaşamıştır.
Şunu biliniz ki, 10 yıl boyunca milletimizi hayal kırıklığına uğratmadık, bundan sonra da uğratmayacağız; ancak, 10 yıl boyunca tökezlememizi bekleyenleri de nasıl hayal kırıklığına uğrattıysak, bundan sonra da onları mahcup etmeye devam edeceğiz. Büyük bir millete, büyük bir devlete yakışan neyse, biz işte onu yerine getirmeye, size layık olmaya, size hizmetkâr olmaya devam edeceğiz.”
“TÜRKİYE GELECEĞE GÜVENLE BAKIYOR”
Başbakan Erdoğan, ekonomideki gelişmelerle ilgili olarak da değerlendirmelerde bulundu. “İçimizden birileri, her fırsatta Türkiye ekonomisini kötülerken, her fırsatta güvensizlik, karamsarlık pompalamaya çalışırken, uluslararası bir derecelendirme kuruluşu kredi notumuzu tekrar artırdı” diyen Başbakan Erdoğan, komşularında her türlü facianın yaşanmasına rağmen Türkiye’nin istikrarla büyümeye devam ettiğini söyledi.
IMF’ye olan borcun da artık 400 milyon dolara kadar düşürüldüğüne dikkat çeken Başbakan Erdoğan, ayrıca Türkiye’nin IMF’ye olan borç verme müzakerelerini yürüttüğünü de hatırlattı. Erdoğan ülke ekonomisi ile ilgili olarak şunları kaydetti:
“Türkiye, 10 yıl önce 27,5 milyar dolar milli bankamız merkez bankasının döviz rezervini bugün 125 milyar dolara yükseltmiş olarak, geleceğe güvenle bakıyor. Biz yere sağlam basmaya, her konuda itidalle hareket etmeye, milletimizin bize çizdiği istikamet doğrultusunda, milletimizle birlikte yürümeye devam edeceğiz.”
“OMUZLARIMIZDA ÜLKENİN MESULİYETİNİ TAŞIYORUZ”
Başbakan Erdoğan, 10 yıl boyunca Türkiye’nin en ağır, en kronik sorunlarına neşter attıklarını belirterek, çözülmez gibi görünen bir çok sorunu çözdüklerinin altını çizdi. “10 yıl boyunca hangi meseleye el attıysak, engellerle, bariyerlerle, tehditlerle karşılaştık” diyen Erdoğan, “Varlığını, sorunların varlığına bağlamış niceleri, sorunları çözmemizi engellemek için, yavaşlatmak için her yola başvurdular. Sorunlardan beslenenler, sorunlardan çıkar sağlayanlar, sorunlar var oldukça varlığını idame ettirenler, çeşitli maskelerle karşımıza çıktılar” dedi.
30 yıl boyunca terör can alırken birilerinin bu yangını söndürmek yerine körükle gitmeyi tercih ettiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, gençlerin ölmesinden birilerinin ciddi rant sağladığını belirtti. “Anneler ağladıkça, babalar ağladıkça, birileri bunları çıkar kaynağı olarak gördü” diyen Erdoğan, “Terör, bir yandan can alırken, bir yandan ocaklara ateş düşürürken, diğer yandan milleti korkutmanın, ürkütmenin, tehdit etmenin, bu yolla milleti dizayn etmenin aracı oldu” diye konuştu.
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sizlere soruyorum... Vicdanlarınıza soruyorum... Hangi gerekçe, evlat acısını teselli edebilir?
Hangi bahane gençlerin ölümüne galebe çalabilir? Hangi mesele, annelerin, babaların, eşlerin, yetim çocukların gözyaşından daha mühim olabilir?
Yanı başımızda gençler ölürken, yanı başımızda gencecik fidanların kanı toprağa akarken, hangi vicdan sahibi insan, çıkar hesabı, oy hesabı, para pul hesabı, iktidar ve güç hesabı yapabilir? Ben her zaman ifade ettim: Askerimin, polisimin, korucumun, tek bir vatandaşımın tek bir kılına zarar gelmesindense, tek damla kanın toprağa akmasındansa, bir tek çocuğumuzun babasız kalmasındansa, her şeyimizi feda etmeye, evet serimden dahi geçmeye hazırım.
Biz, iktidar olarak, muhalefet kadar rehavet içinde olamayız. Biz omuzlarımızda milletin emanetini, ülkenin mesuliyetini taşıyoruz. Sırtımızda yumurta küfesiyle, dikenlerin, hatta ateşin üzerinde yürüyoruz. Tek bir yanlış hareketin, küçük bir hatanın, bir yalpalamanın taşıdığımız yüke, emanete, sorumluluğa hasar vereceğinin bilinciyle ilerliyoruz.”
“BU SÜREÇTE DEDİKODULARA KULAK ASMAYIN”
Çözüm süreciyle ilgili de açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Hiç kimseyi kırmadan, hiç kimseyi incitmeden, kimseyi tedirgin etmeden mutlu sona, sevindirici sonuca ulaşmaya çalışıyoruz” dedi. Kendilerinin sadece belli bir kesime değil, 76 milyona karşı sorumlu olduklarını ifade eden Erdoğan, “Az konuşuyor, çok iş yapıyoruz. Sürecin hassasiyetinin idrakiyle, diğerleri gibi sorumsuz davranmıyoruz. Yoksa söyleyecek çok sözümüz var... Bize yönelik ithamlara, bize yönelik iftiralara karşı verecek çok cevabımız var. Ama hırsa, tamaha, öfkeye, nefrete, kırıp dökmeye kapılıp, yolumuzdan, hedefimizden sapmıyoruz” diye konuştu.
Bir tarafı tamir ederken, başka bir tarafın bozulmaması için aşırı hassasiyet sergilediklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, “Aziz milletime öncelikle şunu söylemek istiyorum... Bu süreçte dedikodulara, söylentilere asla kulak asmayın. Bu süreçte, sizi korkutmak, sizi tedirgin etmek, sizi manipüle etmek için uydurulan iddialara, ithamlara, iftiralara asla inanmayın. Siyasi hırsla, rant hırsıyla, aklı yedeğe almış bir gözü dönmüşlükle, tarihe, ecdada, şehitlerimize sırtını dönmüş bir şaşkınlıkla, kan tutkusu içine girmiş, izanını yitirmişlerin öfke nöbetlerine aldanmayın. 10 yıldır ülkeyi büyüten, milleti yücelten bu iktidarın, milli çıkarlarımız dışında, meşruiyet zemininin haricinde, kardeşlik hukukunun uzağında bir adım atmayacağına yürekten inanmanızı istiyorum” şeklinde konuştu.
“PAZARLIK, BİZİM ANLAYIŞIMIZDA KENDİSİNE YER BULAMAZ”
Başbakan Erdoğan sürece ilişkin olarak “Ne pazarlık, ne taviz, ne de geri atma bizim anlayışımızda kendisine yer bulamaz” derken, “Dışarıda nasıl haklı olduğumuz konuda dimdik durduysak, içerde de diz çökmeyiz, boyun eğmeyiz, milletin hissiyatını rencide edecek hareketlere taviz vermeyiz. Dik dururuz ama dikleşmeyiz” diye konuştu.
Çözüm sürecinde vatandaşın vicdanının rahat olmasını isteyen Başbakan Erdoğan konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
“Aziz milletimin rahat olmasını özellikle istiyorum. Gönlünüz rahat olsun, vicdanınız rahat olsun...Sizin istemediğiniz, sizin onaylamadığınız hiç bir adımı biz atmayız ve attırmayız.
Sizin mührünüzü basmadığınız hiç bir sürecin içinde bulunmayız. Sizi de, aziz şehitlerimizi de incitecek yollara asla tevessül etmeyiz. Bizim için bolca dua etmenizi, her daim hayır dualarınızı bizlere yollamanızı sizlerden özellikle rica ediyorum.
İstiyoruz ki kardeşlik kazansın. İstiyoruz ki Ay Yıldızlı bayrak kazansın. Kim kaybederse kaybetsin, ama istiyoruz ki, milletimiz kazansın, Türkiye kazansın.
21 Mart 2013 Yılının Nevruzunu işte böyle bir umutla idrak ettik. Baharı, İlkbaharı, taze umutlarla, gerçekleşmesi çok yakın hayallerle hep birlikte karşıladık. Bu bahar, kalıcı olsun istiyoruz. Bu bahar kışa dönmesin, kararmasın, karartılmasın istiyoruz. El ele, gönül gönüle, bir ve beraber olarak, kardeş olarak geleceğe yürümek istiyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun, yolumuz açık olsun diyorum.
Gelecek ay, Millete Hizmet Yolunda tekrar buluşmak, tekrar kavuşmak umuduyla, sizleri Allah’a emanet ediyor, mutluluk, afiyet içinde, baharın coşkusu ve heyecanı içinde nice güzel günler, nice güzel baharlar görmeniz temennisiyle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”