81 ilin valisini kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada “PKK ile FETÖ’nün, DAEŞ ile DHKP-C’nin bizim nezdimizde bir farkı yoktur. Hepsi de ülkemizin düşmanıdır, milletimizin düşmanıdır. Bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin düşmanıdır. İşte bunları 15 Temmuz’dan sonra çok daha açık ve net gördük yaşadık. Öyleyse, hepsinin de kökünü kazıyana kadar, azimle, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz” dedi.
Subtitles
Captions
Chapters
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, valileri öğle yemeğinde kabul etti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen kabulde Cumhurbaşkanı Erdoğan, yemeğin ardından valilere hitaben bir konuşma yaptı.
15 Temmuz darbe girişiminde şehit olanlara Allah’tan rahmet, gazilere acil şifa temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün gece vefat eden Ulaştırma eski bakanlarından Ahmet Arif Denizolgun'a da rahmet diledi.
2 BİN 200 YILLIK TÜRK DEVLET GELENEĞİ
Türkiye’deki mevcut idari yönetim sisteminin, 2 bin 200 yıllık Türk devlet geleneğinin ve 1400 yıllık medeniyetin birikimini ifade ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millet olarak bizim özelliklerimizden biri de, gittiğimiz coğrafyalarda karşımıza çıkan iyi, güzel, faydalı ne varsa onları kendi bünyemize katma konusundaki esnekliğimizdir. Bu bizim için, tarih ve kültür geçmişimizi gölgeleyen değil, tam tersine zenginleştiren bir vasıftır” dedi.
Cumhuriyetin ilk döneminde görülen toptancı anlayışın bu tarihî sürekliliği kesmeyi başaramadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün devlet kuruluşlarının 93 yıllık Cumhuriyet geçmişine karşılık; 200, 300, 500, bin ve 2 bin yıllık geçmişlerinin olduğunu kaydetti. Türkiye’nin sadece eski değil, aynı zamanda büyük bir devlet birikiminin olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 33 vilayeti olan Osmanlı Devleti’nin toprakları üzerinde bugün 64 farklı devletin hüküm sürdüğünü dile getirdi.
“VALİLER ÇOK BÜYÜK BİR SORUMLULUK ÜSTLENİYOR”
Valilere hitaben, “Sizler, işte bu kadim geleneğin 81 şehrimizdeki en üst düzey temsilcileri olarak, çok büyük bir sorumluluk üstlenmiş bulunuyorsunuz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Valiliklerimiz ve bağlı birimleri, devletin, hükûmetin o şehirdeki tutan eli, yürüyen ayağı, gören gözü, duyan kulağı, hisseden kalbi konumundadır. Şayet Valiliklerimiz bu görevlerini hakkıyla yerine getiremezlerse, tıpkı bu uzuvlarından birini kaybeden insanın engelli durumuna düşmesi gibi, devlet çarkı da teklemeye, aksamaya başlar. Valilik, bir icraat makamıdır. Dolayısıyla, hiçbir mazeretin başarılı bir icraatın yerine tutmayacağı yerlerin başında gelir. Hayat, günün 24 saati, haftanın 7 günü, yılın 365 günü kesintisiz sürdüğüne göre, valiliklerimizin hizmetlerinin de aynı esasa göre yürütülmesi gerekir. Valilerimizin de, aynı anlayışla çalışması şarttır. Sizler devleti temsil ediyorsunuz; ama sabah 9-akşam 6 mesaisi yapan o klasik devlet memuru anlayışıyla asla çalışamazsınız. Memurun sorumluluğu size karşıdır, sizin sorumluluğunuz ise tüm millete karşıdır. Millete hizmetin saati, mekânı, sınırı olmaz.”
Türkiye’nin, son 200 yıldır pek çok şeyi kaçıran, geriden takip eden, bu yüzden de büyük bedeller ödeyen bir ülke olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 yıldır Türkiye’yi bu kısır döngüden çıkartıp, takip eden değil, takip edilen bir ülke hâline getirmenin mücadelesini verdiklerini söyledi ve valilere hitaben, “Sizlerden de bu hedefe uygun çalışmalar, başarılar bekliyorum” dedi.
“PKK İLE FETÖ’NÜN, DAEŞ İLE DHKP-C’NİN BİZİM NEZDİMİZDE BİR FARKI YOKTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugün de pek çok sorunla aynı anda baş etmek mecburiyetinde olduğunu, bunların arasında terörle mücadele ile Suriye ve Irak krizlerinin bir parçası olarak ortaya çıkan sınır güvenliğinin öne çıktığını kaydetti ve şunları söyledi: “Aslında bunlar, bir yönüyle de iç içe girmiş sorunlardır. Bilindiği gibi Türkiye, 1984 yılından beri bölücü terör örgütü PKK’yla mücadele ediyor. Aynı şekilde, 1980 öncesi dönemin kötü bir mirası olarak günümüzde de etkinliğini sürdüren DHKP-C gibi çeşitli örgütler, ciddi bir tehdit olarak varlıklarını sürdürüyor. Suriye kriziyle birlikte, dinimizi istismar ederek kendine alan açmaya çalışan DAEŞ belasıyla karşı karşıya kaldık. Son olarak da, 15 Temmuz’da, eskiden beri ülkemize ve milletimize karşı tehdit oluşturduğunu bildiğimiz Fetullahçı Terör Örgütü’nün kanlı yüzüyle muhatap olduk. Bu terör örgütlerinin tamamı da, arka planda, Türkiye’ye karşı düşmanlık yapma konusunda ittifak hâlindedir. Bakıyorsunuz, bir hücre evinde PKK’lılarla birlikte FETÖ’cüler yakalanıyor. Gaziantep’teki son canlı bomba saldırısı başta olmak üzere, pek çok eylemde DAEŞ ile PKK’nın ortak çabasını, gerisinde de FETÖ’cülerin örtülü desteğini görüyoruz. Diğer örgütler konusunda da benzer durumlar söz konusudur. Bu durum, devlet olarak bizim, tüm terör örgütleriyle aynı dikkatle ve hassasiyetle mücadele etmemizi zorunlu kılıyor. Hani diğer devletleri, “iyi terörist-kötü terörist yoktur” diye ikaz ediyoruz ya; işte ülkemizde de aynı anlayışla hareket etmemiz gerekiyor. PKK ile FETÖ’nün, DAEŞ ile DHKP-C’nin bizim nezdimizde bir farkı yoktur. Hepsi de ülkemizin düşmanıdır, milletimizin düşmanıdır, bayrağımızın düşmanıdır, vatanımızın düşmanıdır, devletimizin düşmanıdır. İşte bunları 15 Temmuz’dan sonra çok daha açık ve net gördük yaşadık. Öyleyse, hepsinin de kökünü kazıyana kadar, azimle, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”
“FETÖ, MİLLETİN KANINI EMEREK BÜYÜMÜŞ VE SİNSİCE HER TARAFA YAYILMIŞTIR”
15 Temmuz darbesinin, Türkiye için, 1960 ve 1980 darbelerinden çok daha büyük bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü bu darbe, diğerlerinden farklı olarak, milletimizin inanç, eğitim, hayırseverlik gibi değerlerini istismar eden, kullanan, çarpıtan anlayışa sahip bir çetenin ürünüdür. Diğer darbelerde milletimiz, karşısındaki gücün kim olduğunu, neyi amaçladığını bildiği için, gardını alma, savunma mekanizmalarını harekete geçirme imkânına sahipti. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ise, 40 yıl boyunca yavaş yavaş milletin kanına girerek, milletin kanını emerek büyümüş ve bu şekilde sinsice her tarafa yayılmıştır” şeklinde konuştu.
Türkiye’de inanç değerleri etrafında toplanmış insanların yürüttüğü pek çok faaliyetin olduğuna dikkat çekerek bu grupların gerçekleştirdikleri eğitim, hayır, kültür, dayanışma, irşat faaliyetleri milletin ilgisine mazhar olmasının yanında, bazı dönemler hariç, devleti de rahatsız etmediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yapıların genel olarak, hasbi, Allah’ın rızasını, milletin gönlünü kazanmayı hedef alan çalışmalar içinde olduklarını ve millet tarafından da böyle görüldüklerini hatırlattı ve ekledi: “Şimdi bunlar sebebiyle o insanlar da rahatsız olmaya, rahatsızlığın ötesinde onlar da adeta lekelenmeye, kirletilmeye başlanmıştır ve başlatılmıştır. Bu yapılar, genel olarak hesabi değil, hasbi çalışmalarına rağmen şimdi böyle bir kara dalga, kara bir bulut bunların da üzerine gelmiştir.”
“MİLLETİMİZ 15 TEMMUZ GECESİ BU KANLI İHANET ŞEBEKESİNİN KARŞISINA DİKİLDİ”
Sadece FETÖ’nün, en başından itibaren tüm gücünü, imkânını ve zamanını devleti ele geçirme stratejisi üzerine kurduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “15 Temmuz darbe girişimine karışan subayların kıdemlilerine, rütbelilerine baktığımızda 1980’li, 1990’lı yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerine sızdıklarını görüyoruz. 30 yıl boyunca, çift kişilikli, bir hayat süren, sürekli takiye yapan, sürekli karşındaki aldatacak şekilde münafıkça davranan bu insanların hâletiruhiyelerinin sağlıklı olabilmesi zaten mümkün değildir. İşte bu hastalıklı yapı, 17-25 Aralık’ta polis ve yargı içindeki mensupları, 15 Temmuz’da da Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içindeki malum değişik bir yapıyla askerî kılıktaki teröristlerle hareke geçti ve o geceyi bu millete yaşattı. Açık konuşmak gerekirse, 17-25 Aralık’ta biz bu yapının karanlık yüzünü tamamen gördük, ama anlaşılan o ki, kimseye meramımızı anlatamadık. Şahsen konuşmalarımda, ‘bunlar terör örgütüdür’ dedikçe, karşımızdakiler ne diyordu biliyor musunuz? ‘Terör örgütü dediğin silahlı olur, kan döker, can alır’ diyorlardı. Köşe yazılarında bunları yazıyorlardı. Milletimiz bizim mesajımızı aldığını gerek mahalli seçimlerde, gerekse Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gösterdi aslında. Ama pek çok kişiye bu gerçeği anlatmadığımızı çok iyi biliyorum. 15 Temmuz’da ise, bu ihanet şebekesi, silahlarıyla ortaya çıktı, kan döktü, can aldı. Çünkü bunlar sıradan bir projenin ürünü değildi. Bunlar bu milletin vergileri ile beslediği, vergileri ile silahlandırdığı adeta bir terör örgütü olarak temayüz etti. Bizim yıllardır söylediğimiz bir gerçeği, o gece, kendi elleriyle tescil ettiler. FETÖ’nün gerçek niyetini zaten keşfetmiş olan milletimiz, 15 Temmuz gecesi, devletten çok daha hızlı, çok daha etkili, çok daha kararlı bir şekilde bu kanlı ihanet şebekesinin karşısına dikildi.”
“FETÖ’NÜN 170 ÜLKEDE FAALİYETİ VAR”
FETÖ’nün elebaşının sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirme gayreti içinde olan bir meczup bir terörist başı değil, ‘kâinat imamı’ olma iddiasında bulunduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ elebaşının verdiği bir röportajda 170 ülkede eğitim öğretim faaliyeti yürüttüğünü belirttiği açıklamanın, ‘170 ülkede o ülkeyi ele geçirmenin gayreti içindeyiz’ anlamına geldiğini söyledi.
FETÖ’nün söz konusu ülkelerdeki okullarında devlet büyüklerinin ve ülkenin ileri gelenlerinin çocuklarının okuduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitim gören çocukların yarın ülkelerinde politikacı ve yönetici olarak görev alacaklarını; bu okullarda eğitim alan kimi mezunların ülkelerinde görevler üstlenmeye başladığını söyleyerek şu açıklamaları yaptı: “Türk Cumhuriyetlerinde şu anda bu tür aktif görevleri var. Ve gittiğim her yerde devlet başkanlarına, hükûmet başkanlarına belgelerle bunları anlatıyorum. Şimdi onlar hâlâ beni anlamakta zorlanıyorlar. Haklı olarak şunu söylüyorlar: ‘Ama biz bunları buraya sokmak istemediğimiz zaman sizler bize şöyle dediniz, böyle dediniz.’ Bu yönde de haklılar. Niye? Biz de bir şeyi anlamıyorduk. ‘Türk okulu’; başında o yazıyor ya. Dün Bakanlar Kurulu toplantısında onu söyledim, hemen dedim bir düzenleme yapalım, Bakanlar Kurulu kararıyla oluyorsa öyle yapacağız veyahut da KHK içerisine sokup dünyadaki bizim bilgimiz dışında nerede Türk-Türkiye unvanı varsa bunların hepsini yasaklamamız lazım. Hemen dışişleri bakanlıklarına bunları bildirelim ve o ülkelerin yönetimlerine bunu bildirmek suretiyle bir defa bu unvanların yasaklanmasını isteyelim, çünkü bunun üzerinden prim yapmaya çalışıyorlar, hâlâ bu mevcut.”
15 Temmuz’da milletin üzerine düşeni yaptığını belirterek, “Artık sıra devlet olarak, hükûmet olarak, devletin şehirlerimizdeki temsilcileri olarak sizlerdedir, bizlerdedir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbesi sonrasında pek çok kimsenin, ‘Türkiye’nin böylesine bir badirenin etkilerinden kurtulması yıllar sürer’ şeklinde bir beklentiye kapıldığını söyledi.
FIRAT KALKANI OPERASYONU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbenin üzerinden 40 gün geçmeden, Suriye’de, uzun süredir planladıkları Cerablus operasyonunu başlattıklarını, bununla kalmayıp PKK terör örgütüne, sınır içinde ve dışında tarihinin en büyük operasyonlarını yürüttüklerini vurguladı.
Operasyonu başlattıklarında kimilerinin kendisine ‘Niye cepheyi genişletiyoruz?’ diye sorduğunu, kimi yorumcuların ‘Bu kadar cephe genişletilmez’ dediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “Cephelerin genişlemesi veya daralması, bütün bunların hepsi bir iman meselesidir. Bu ülkede biz askeriyle, polisiyle 1 milyon insan besliyoruz, bütün bunların yanında evel Allah bu milletin kendisi ben varım dedi 15 Temmuz’da. Bu millet ben varım dediğine göre, bu cephelerin hepsi bizim için çok çok küçüktür, geniş cephe değildir. Onun için biz mücadelemizi orada da sürdüreceğiz. Sabır sabır sabır; sabrettik, Gaziantep’te işte 56 tane insanın, bunların içinde 5 yaşında, 6 yaşında ve sadece genç olarak 29 kişinin şehit olduğu o Gaziantep’te bütün bu olayları yaşadıktan sonra, hâlâ birilerinden müsaade mi alacaktık, hâlâ birilerini mi bekleyecektik? Bekleyemezdik, onun için de bütün imkânlarımızı seferber ettik. Dedik ki, önce Cerablus operasyonu başlayacak. Nerede? Sınırımızda, Karkamış’ta, burası bu kadar rahatsız edilemez. Aynı şekilde Kilis, sürekli biliyorsunuz havan toplarıyla, topçu atışlarıyla rahatsız edildi; bir yere kadar. Ve şu anda Cerablus’ta artık DEAŞ diye bir şey kalmadı, onlar kaçacak biz kovalayacağız. Rai’de aynı şekilde, orada da adımlarımızı attık, orada da yürüyoruz, devam edeceğiz. Nereye kadar? Onu da açıklamaya gerek yok, bizim de kendimize göre bir planımız var. Bu plan nedir? Bu plan, Türkiye’nin sınırlarını güvence altına alma planıdır. Biz bir terör koridorunun oluşturulma gayretlerine evet diyemeyiz. Hem burada diplomatik görüşmelerimizi yaptık, yapıyoruz, yapacağız, ama bir diğer taraftan da biz bu sınırlarımızı terör koridoru olmaktan çıkartıp bir barış koridoru hâline getireceğiz.”
“600 BİN İNSANI ÖLDÜREN BİR KATİLDEN Mİ İZİN ALACAĞIZ?”
Türkiye’nin, Suriye’nin topraklarında zerre kadar gözü olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şöyle devam etti: “Biz 20 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye kadar küçülmüş olan bir devletiz, bir ülkeyiz, bir milletiz. Biz tokluğu gördük ve şu anda da kimsenin topraklarında bizim gözümüz yok; ama herkes de haddini bilmeli. Öyleyse bu adımları da atarken biz bu kararlılık içerisinde atıyoruz, orada bizim kardeşlerimiz var. Cerablus’ta Türkmen’iyle, Arap’ıyla bir zulüm yaşanıyor, onlara yapılan bu zulmü def etmek de bizim görevimizdir. Bizim topraklarımız 780 bin kilometrekare; ama bizim gönül topraklarımız çok geniş. İşte biz o çok geniş olan gönül toprakları üzerinde oynamalıyız. Onun için de oralarda gelin diyen o insanları biz yalnız bırakamayız. Neymiş, efendim, uluslararası hukukta, o ülkenin hükûmeti sizi çağırmazsa oraya giremezsiniz. Kusura bakmasınlar, biz asıl o ülkenin sahipleri olan halkın davetine icabet ediyoruz. Zaten o ülkenin yönetimi zalim. 600 bin insanı öldüren bir katilden mi izin alacağız? Zaten iş bu noktaya gelmeseydi şu anda Suriye çok daha farklı bir konumda olacaktı. Ne yazık ki o güzelim Suriye’yi bu hâle getiren bu yönetim, bunun arkasında nasıl durulur?”
“BÖLGEDE, TÜRKİYE’NİN İÇİNDE OLMADIĞI HİÇBİR SENARYONUN DEVREYE SOKULMASI MÜMKÜN DEĞİL”
Türkiye’nin Cerablus operasyonunun başarısının, Suriye’deki tüm dengeleri alt-üst ettiğinin ve bu başarının beraberinde yeni imkân ve fırsatları getirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı: “Türkiye’nin Suriye operasyonlarının, hiç umulmayan ve hesap edilmeyen bir şekilde hızlı ve başarılı yürümesi, dünya kamuoyunun bölgeye bakışını da değiştirdi. Bundan sonra bölgede, Türkiye’nin içinde olmadığı, Türkiye’nin rızasının alınmadığı hiçbir senaryonun devreye sokulması mümkün değildir. PKK’nın yoğunlaşan eylemlerinin, bugün Suriye’de kaybettiği, yarın Irak’ta kaybedeceği kazanımlarının sancısı olduğu çok açıktır. Çünkü aynı sıkıntı şu anda ne yazık ki Irak’ta da var. Bölge halkı da örgütü yalnız bırakmıştır. PKK gerek eleman temini noktasında, gerek eylemlerine yerel destek bulma konusunda ciddi sıkıntı içindedir. Çünkü bölge halkı da artık, örgütün kimlerin taşeronluğunu yaptığını, kendi evlatlarını kimler için ölüme gönderdiğini gördü, görüyor. Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında çeşitli ilçelerimizde yaşanan hadiseler, zaten bölge halkının örgütle arasına mesafe koymasına yol açmıştı. Şimdi de PKK’nın, 15 Temmuz’da FETÖ’nün başaramadığı kan dökme işini devraldığını tüm milletimizle birlikte bölge halkı da yakından takip ediyor. Darbe girişimi gecesi, bölgedeki pek çok şehrimizde vatandaşlarımızın Türk Bayraklarıyla sokaklara dökülmesi, demokrasi nöbetlerine yoğun ve samimi katılım sağlaması, bu durumu gösteriyor.”
KAMU ÇALIŞANLARININ GÖREVDEN ALINMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ve PKK terör örgütleriyle mücadelede bu örgütlerin kamu görevlileri içindeki uzantılarının tasfiyesinin önemine değinerek, ilan edilen olağanüstü hâl çerçevesinde FETÖ ile mücadelede hızla adımlar atıldığını, aynı süreci PKK terör örgütünün kamu kuruluşları içindeki destekçileriyle ilgili de yürütmeye başladıklarını belirtti.
Valilerden illerde bu konu ile ilgili kararlı ve dikkatli çalışmalar yapmalarını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere şu tavsiyelerde bulundu: “Sizlerden memurları açığa alma noktasında bir yarışa girmenizi istemiyorum, sadece adil davranmanızı istiyorum. Çünkü bizim değerlerimizde zulüm yoktur, adil davranalım, zulüm edenleri yerinden alalım, çünkü onları yerinden almaktır zaten adil davranmak, almazsak zulme devam olur. Ne tek bir terör örgütü mensubunun devlet içinde kalmasına, ne de tek bir mazlumun zarar görmesine izin vermeyecek bir hassasiyetle çalışmalarınızı yürütmek mecburiyetindesiniz. Devlet içinde bıraktığınız her bir terör örgütü mensubundan dolayı da, özensizlikten dolayı zarar gören her bir mazlumdan dolayı da çok büyük vebal altında kalacağınızı bilmelisiniz. Devletin devlet gibi davranmadığı yerde, meydan terör örgütü mensuplarına kalır, onun için meydanı boş bırakmayacağız.”
“CEBERRUT DEVLET ANLAYIŞI BİTTİ”
Valilerin mesai saatinin sabah 9 ila akşam 6 arasında olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu anlayışla çalıştığımız zaman bu devlet, devlet olur, aksi takdirde biz bir kabile olarak yaşamaya devam ederiz. Çünkü biz bir kabile devletinden buralara geldik diyenler var ama ben onlara katılmıyorum. Biz devlet doğduk, devlet olarak büyüdük ve bugünlere de öyle geldik Sizler, devletin devlet gibi işlemesinden sorumlusunuz. Birilerinin aklına devlet deyince hâlâ o eski alışkanlıklar, o eski görüntüler geliyor olabilir. Hâlbuki Türkiye, ‘ceberut devlet’ anlayışından ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışına geçeli çok oldu. En başta Valilerimiz olmak üzere, devleti temsil eden tüm görevlilerin bu anlayışla çalıştığına inanıyorum.” diye konuştu.
Terör örgütleriyle mücadelenin, kararlı, tavizsiz, kesintisiz ve aynı zamanda hakka, hukuka ve adalete riayet ederek sürdürülmesi gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilere hitaben, “Eğer en başta siz bu hassasiyeti göstermezseniz, aşağıya doğru hiçbir kamu görevlisinden bunu bekleyemezsiniz. Sizlerden, Yeni Türkiye’nin inşasına daha çok katkı sağlamanızı bekliyorum. Sadece terör örgütleriyle daha iyi mücadele ederek değil, bununla birlikte vatandaşlarımıza daha çok hizmet ederek, daha çok yatırım yaparak, daha çok gönül kazanarak bu kutlu mücadeledeki yerinizi almalısınız” dedi ve valilerden vatandaşlara karşı alçak gönüllü olmalarını istedi.
Konuşmasının sonunda valilerden görevli oldukları illerde vatandaşlara selamlarını götürmesini isteyen ve valilerin yaklaşan Kurban Bayramı’nı kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, Kurban Bayramı’nın tüm İslam âleminin barışına, selametine, sağlığına, birlik ve beraberliğinin daha da artmasına vesile olmasını temenni ederek tamamladı.