Başbakan Binali Yıldırım, Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı Danışma ve Dayanışma Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "AK Parti iktidarları döneminde Türkiye'ye istikrar gelmediği" yönündeki eleştirisini değerlendiren Yıldırım, "AK Parti 14 yıldır tek başına iktidar. Sayın Kılıçdaroğlu istikrardan neyi kastediyor bilmiyorum ama siyasette istikrar denilince bütün dünyada güçlü siyasi irade anlaşılır, tek başına iktidar anlaşılır. Aslında istikrar 14 yıldır devam ediyor. Neye rağmen devam ediyor? Darbe girişimine rağmen devam ediyor. Vesayet heveslileriyle mücadeleye rağmen devam ediyor. 14 yılda 1 Türkiye'yi 3 Türkiye yaptık, 3'e katladık, aynı zamanda da 3 tane darbe girişimini yerle bir ettik. Böyle bir 14 yıldan bahsediyoruz. Bundan sonra da inşallah milletimizin duası ve desteğiyle Türkiye'de istikrar sürecek, büyüme devam edecek." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, rakamları takla attırmakla ekonominin düzelmediğini dile getirerek, ekonomik düzelmeyi ölçerken, borcun milli gelire oranına, borç ödeme kabiliyetine bakıldığına değindi.
AK Parti iktidarından önce borcun milli gelire oranının yüzde 74 olduğunu hatırlatan Yıldırım, şöyle devam etti:"Yani 100 lira kazanıyorsak, 74'ünü borca veriyoruz. Bugün ne olmuş? Yüzde 32 olmuş. 100 liranın 32'si borç. Yani kazandığımız 100 liraya karşılık 32 lira borcumuz var. Daha önce de 100 liramıza karşılık 74 lira borcumuz vardı. Milli gelire borcun oranı yarı yarıya azalmış, ama ne olmuş? Bir Türkiye 3 Türkiye olmuş, 3 kat büyümüş. Bir yandan borç azalıyor, bir yandan da Türkiye büyüyor, milli geliri artıyor. Daha çarpıcı bir şey söyleyeyim, ekonomi düzelmiş mi kötüye mi gitmiş? 2002'de toplanan bütün vergilerin yüzde 86'sı, 100 lira vergi topluyorsunuz, 86'sını borca ödüyorsunuz. Bugün 100 lira vergi alıyorsun, 12 lirasını borca veriyorsun, 88 lirasını da milletin ihtiyacına harcıyorsun. Nereye harcıyorsun? Eğitime, sağlığa, sanayiye, kültür-turizme, tarıma, vatandaşın ihtiyacı olduğu işlere harcıyorsun. Görüldüğü gibi eskiden borç ödemek için varımızı yoğumuzu vergimizi toplardık, şimdi topladığımız vergilerin 12 lirası sadece borca gidiyor, diğer kısmı da büyümeye, refaha, ülkenin gelişmesine harcanıyor."
Başbakan Binali Yıldırım, "Kemal Kılıçdaroğlu bugünkü açıklamalarında darbe teşebbüsüyle ilgili konuşurken, '241 demokrasi şehidimiz var. Bu şehitlerin sorumlusu kim? FETÖ'yü başımıza bela eden kim?' eleştirisinde bulundu. Bu konuya ilişkin değerlendirmenizi alabilir miyiz?" sorusunu şöyle yanıtladı:"Sayın Kılıçdaroğlu ile 15 Temmuz darbe gecesi öncesinde bir telefon görüşmemiz oldu. Bize söylediği 'Bu bir darbe girişimidir, bu, milli iradeye karşı bir kalkışmadır, bu konuda sizin yanınızdayız, sonuna kadar sizi destekliyoruz'. Şimdi 15 Temmuz'dan bu zamana 2 aydan biraz fazla zaman geçti, ne değişti? Sayın Kılıçdaroğlu fikrini değiştirdi mi yoksa Türkiye'de başka bir şey mi oldu? 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu ne aziz milletimizdir ne de Sayın Kılıçdaroğlu'dur, dünyanın başına bela olan FETÖ ve onun başıdır. Olayı bir kere net olarak ortaya koyalım. Bu alçak terör örgütünü, bütün izlerini, bütün bağlantılarını ortaya çıkarmak ve bu topraklardan temizlemek de hükümet olarak bizim ahdimizdir, boynumuzun borcudur. Ben bir kez daha Sayın Kılıçdaroğlu'ndan Yenikapı ruhunun gereğine uygun olarak birlik, beraberlik, dayanışma içerisinde gerek bölücü terörle gerekse FETÖ ile mücadele konusunda daha olumlu, müspet bir tavır içerisinde olmasını bekliyorum. Kendisiyle birkaç kez görüştük, bu konuları enine boyuna anlattık. Buna rağmen anlaşılmayan konular belli ki var. Bunları da tekrar gerekirse anlatırız. Amacımız, Türkiye'nin bir daha böyle alçakça darbe girişimleriyle karşı karşıya kalmaması, enerjimizi ne bölücü terör mücadelesinde ne de FETÖ'cü darbeciler için harcamamamızdır."
EL SIKIŞARAK, KONUŞARAK SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİNDEN YANAYIZ
Kılıçdaroğlu'nun dış politika eleştirilerine ilişkin soruyu yanıtlarken de Yıldırım, şunları söyledi:"Sayın Kılıçdaroğlu bir şeye karar versin. Suriye ile yaşanan sorunlar ortada. İsrail ile Türkiye sorun yaşadı, Mavi Marmara'dan dolayı. Aynı şekilde uçak düşürülmesi olayından dolayı da Rusya'yla sorun yaşadık. Sayın Kılıçdaroğlu aramız bozulunca, açılınca 'Herkesle düşmanız' diyor. Orada da eleştiriyor. İlişkiler düzelip, mutabık kalıp işleri yoluna koyduğumuz zaman yine memnun olmuyor. Nasıl yapacağız? İkisini de eleştiriyorsunuz. 'Efendim niye İsrail'le? Niye anlaştınız Rusya'yla?' Anlaşmayınca da 'Herkesle düşmansınız ne yapacağız?' diye söylüyor. İkisinden biri doğru. Doğru olan şu; milletimize biz bir şey söyledik, 'Dostlukları artıracağız, düşmanlıkları azaltacağız, hem içeride hem dışarıda.' Bunun da gereğini yapıyoruz."
Başbakan Binali Yıldırım, Kılıçdaroğlu'na bir çağrıda bulunup bulunmayacağının sorulması üzerine, "Bu her zaman mevcut. Biz, atışarak değil, kamuoyunda siyaset yaparak değil, el sıkışarak, konuşarak sorunların çözülmesinden yanayız. Tribünlere, meydanlara söz söylemek seçim meydanlarında olabilir ama diğer zamanlarda ülkenin sorunlarında ortak bir anlayış içinde hareket etmek, asgari müşterekte birleşmek lazım. İşte o nedenlerle de genel başkanlarla bir araya geldik, 'Bir uzlaşmayla küçük de olsa bir anayasa değişikliği yapalım' dedik. 1,5 aydır da partimizden görevlendirdiğimiz arkadaşlar çalışmaya devam ediyor. Bir noktaya geldi. Önümüzdeki günlerde inşallah bunun da kararını verip, yolumuza devam edeceğiz." diye konuştu.
FETÖ operasyonlarına ilişkin "Mağdurlar var" şeklindeki eleştirileri değerlendiren Yıldırım, "Bugünlerde 15 Temmuz Darbe Girişimi bir tarafa bırakıldı, 'Efendim mağdurlar var. Devlette memuriyetten çıkarılanlar, iş aleminde, sivil toplum kuruluşlarında, yargıda, orduda, mağdurlar var.' Peki, milletin mağdurluğunu nereye koyacağız? En büyük mağdur 241 şehidimizin yakınıdır, 2 bin 194 gazimizin yakınıdır ve 79 milyon vatan evladıdır. Mağduriyetten konuşursak en önce konuşmamız gereken budur." ifadelerini kullandı.
Terör örgütünün adeta "kapalı bir kutu" olduğunu kaydeden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Saydam değil, ilişkileri gizemli. Bunu, yanlış yapmadan, itinayla sorumluları ortaya çıkarmak kolay bir iş değil. Memuriyetten çıkardığımız epeyce sayıda insan var. Mahkemelerin gözaltına aldığı, tutukladığı, bizzat darbeye fiilen iştirak etmiş olanlar var, dolayısıyla büyük bir kitleyi oluşturuyor. Bu doğrudur ancak bunu yapmazsak Türkiye tekrar bu tehditle karşı karşıya kalır. Bunu milletimizin bilmesi lazım. Bundan sonra yapacağımız iş nedir? Hatalar varsa, yanlışlar varsa düzeltecek mekanizmalar da var. Valiliklerde, bakanlıklarda gerekli komisyonlar kuruldu. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünen, mağdur olduğunu düşünen her kim varsa müracaat ediyor. Bu müracaatlar değerlendirilecek, gerçekten bir haksızlık yapılmışsa bunlar düzeltilecek. Bunu defalarca söyledik. Bir kez daha söylüyoruz. Sapla saman birbirine karışmayacak. Kurunun yanında yaş yanmayacak, intikamla değil, adaletle muamele edilecek. Türk adaleti işbaşındadır, darbecilerden hesap sormaya başlamıştır. O bakımdan darbeyi gündemden düşürüp darbecileri savunmaya kalkmak bu şehitlere, bu gazilere yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bir an önce bu konuda herkesin gerekli sorumluluğu almasını bu millet bekliyor." "Dün uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's Türkiye'nin notunu düşürdüğünü açıkladı. Sizin nasıl bir değerlendirmeniz var?" şeklindeki soru üzerine Yıldırım, "Bizim değerlendirmemiz çok açık. Bizim değerlendirmemizin ne olduğunu görmek için 16 Temmuz'a gitmek lazım. Büyük bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalıyor Türkiye ve Türkiye'deki ekonomik göstergelerde kayda değer bir değişim olmuyor. Normal zamanlardaki değişim kadar Merkez Bankası piyasaya para verme ihtiyacı duymuyor, vatandaş hem darbeyi önlüyor hem de piyasanın ihtiyacı olan parayı, döviz bozdurarak, 11 milyar dolar piyasaya veriyor. O gün, bugün işler tıkır tıkır yürüyor." dedi.
Türkiye'nin ekonomisinin sağlam temeller üzerine kurulu olduğunu dile getiren Yıldırım, mali disiplinin asla gözardı edilmediğini, yatırımının ve gerçek ekonomiye desteğin en önemli öncelikleri olduğunu kaydetti.
Darbe girişimine karşın birçok düzenlemeyi hayata geçirdiklerini aktaran Yıldırım, "Bu düzenlemelerde neler var? Teşvikler var. Özellikle terörle mücadelenin devam ettiği Doğu, Güneydoğu bölgesinin kalkınmışlıktaki farkını kapatmak üzere kapsamlı bir yatırım hamlesi başlattık. Bunun yanı sıra yine ekonomimizde devletle vatandaş arasındaki anlaşmazlıkları, nizaları ortadan kaldıracak önemli kararlar aldık. Vergi barışı, stok barışı, varlık barışı gibi konular... Bütün bunlar yapıldı. Şehitlerimiz için, çalışanlarımız için, emeklilerimiz için birbiri üstüne düzenlemeler yaptık. Vergi artışından dolayı emeklilerimizin gelir kaybını önleyecek, asgari ücrette gelecek maaşlarda düşümü devlet olarak biz üstlendik. Sayısız reformlar, sayısız yapısal dönüşümler var. Bu değerlendirme kuruluşu, notumuzu düşüren değerlendirme kuruluşu 2 gün önce 'Türk ekonomisi 15 Temmuz'un şokundan kolayca çıktı' diyordu. İki gün geçti ne değişti? Burayı anlayamadık, sormak gerekir." şeklinde konuştu.
Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:"Türk ekonomisi 3-5 tane değerlendirme kuruluşunun raporlarına göre hizaya geçecek bir ekonomi değil. Türk ekonomisi, üreten, büyümeyi hedef alan, istihdamı hedef alan, 79 milyon vatandaşının refahını ve kalkınmasını hedef alan bir ekonomidir. Dünyanın hangi bölgesinde 27 çeyrek art arda büyüme sağlayan ülke var? Birçok ülkede büyüme sıfırın altında. Birçok ülkede faizler eksi seviyelerde. Büyümüyor, yatırım yapılmıyor ama Türk ekonomisi bölgede yaşanan birçok olumsuzluğa rağmen, etrafımızda savaşlar var. Savaşlardan dolayı tabii turizm alanında bir zayıflama yaşadık bu sene, inşallah seneye onu da düzelteceğiz. Bu değerlendirmelerin çok da açıkçası tarafsız olduğunu düşünmüyoruz. Burada birtakım yönlendirmelerin, Türk ekonomisi hakkında algı oluşturma gayretlerinin olduğunu açıkça görüyoruz. Bu ve buna benzer konuları biz geçmişte de yaşadık. Bundan sonra da buna benzer konular önümüze gelecektir. 2002'de yerle bir olmuş ekonomi, 23 bankası batmış bir Türkiye, borcu milli gelirine yaklaşmış bir Türkiye'den bugün birken 3 olmuş yatırımlarıyla, büyük projeleriyle dünyanın en büyük havalimanıyla, dünyanın en geniş köprüsüyle ve mega projelerle hız kesmeden yoluna devam eden bir Türkiye vardır. Bizim kaynağımız, bizim umudumuz değerlendirme kuruluşları değildir. Bizim kaynağımız millettir, ülkemizin zenginliğidir, ülkemizin genç ve dinamik nüfusudur. Bunlar olduktan sonra gayrisi ne söylerse söylesin bizim için önemi yok. Türk ekonomisi dayanıklılığını ve ne kadar şoklara karşı hazır olduğunu 15 Temmuz'da bir kez daha dünyaya göstermiştir."