“Kıbrıs Türk’ü, insanlık muvacehesinde, tarih önünde büyük bir mesuliyetimiz olduğunu unutma. Seni yetiştiren, büyüten ve hala bugün karnını doyurmakta olan vatana karşı hem mesuliyetin hem de vazifelerin vardır. Onu esaret ve yabancı çizmelerden ebediyete kadar korumak sana düşer. ”
Dr. Fazıl KÜÇÜK
AB’nin önde giden ülkelerinden Almanya’da birliğe karşı olarak tanımlanacak yeni bir oluşuma gidiliyor. Önümüzdeki süreçte ülkedeki politik dengelerin değişeceği de umut ediliyor. Yeni oluşum içerisinde bilim insanlarının yanı sıra iş dünyası ile bürokrasiden önde gelenlerin olduğu kaydediliyor. Böyle bir oluşuma neden gerek duyulduğu net olarak ortalık yerlere konuldu. Yeni oluşumda görev alanlar AB’nin ortak para birimi olan Euro’dan kurtulmayı amaçlıyorlar. Bayan Merkel’in Yunanistan ve mendil büyüklüğündeki ülkeye yönelik yardım politikalarına da karşı olduklarını belirtiyorlar. Ve “beceriksizlikleri ile kriz yaşayanlara neden yardım ediliyor” sorularına da yanıt arıyorlar.
Almanya’da siyasi dengeler değişirken uygulanmakta olan politikaların da değişmesi kaçınılmazdır. Kısa vadede böyle bir değişikliğin olanaklı olacağının şimdiden düşünülmemesi ve 22 Eylül 2013 günü yapılacak olan federal parlamento seçimlerinin sonuçlarının beklenilmesi gerekiyor. Dereyi görmeden paçalarını sıvayanlar Almanya’nın Türkiye’ye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bakışının değişeceğini bile öne sürüyorlar. Zamanın her derdin devası olduğu gerçeğini birlikte görüp yaşayacağız.
Birleşik Amerika Devletleri Dışişleri Bakanı son dönemde sıklıkla Türkiye’ye geliyor. İkili ilişkilerin düzenlenmesi diye duyurulan ziyaretler sonrasında adadaki çözüme yönelik çalışmaları izlemek için yeni bir temsilcinin atanacağı bilgisi sızdırıldı. Adı geçen ülkenin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu güne değin söylenenlerin aksine yeni bir çözümü önermiyor. 40 yılın çözüm adına boşa harcanmasına neden olan “iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonla adanın yeniden birleştirilmesi çabalarını destekliyoruz” diye konuşuyor. Demek ki çözüm adına daha nice 40 yılların geçeceğini şimdiden söylemek durumundayız.
Değişik dönemlerde denenmiş ve sonuç anlmamış bir başka yöntemi BM Genel Yazmanının temsilcisi Bay Dovner’de denemek istiyor. Mayıs ayının 15’inden sonra adaya gelecek olan Bay Dovner’in Cumhurbaşkanı Eroğlu ile mendil büyüklüğündeki ülkenin Başkanı Bay Nikos Anastasiadis’i yemekte buluşturmak istiyor. Bu türden çabaların nafile çabalar olduğunu ve avara kasnak modeli bir uygulama olduğunun altını çiziyoruz. Buna karşın Rum basını Bay Dovner’in bu çıkışını vites değişikliği olarak tanımlıyor. Yalnız burada vitesi boşa aldığını düşünüyoruz. Vites değişikliğinin de ne işe yarayacağının da açıklanması gerekmektedir.
Uluslararası hukuk kurallarını paspas gibi çiğneyenlerin ilan ettikleri Münhasır Ekonomik Bölgede buldukları doğalgazı adeta kurtarıcı gibi görüyorlar. Ekonomik açmazlarının aşılabilmesi adına geldikleri noktayı Simerini gazetesi; “ya çözümü ve doğalgazdan ortak bir şekilde yaralanmayı kabul edersiniz, ya da ne çözüme sahip olacaksınız, ne de doğalgazdan yararlanacaksınız” diye değerlendiriyor. Bu değerlendirmenin şantaj olarak okunması gerekiyor.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin aslında büyük çapta bir ekonomik açmaz yaşadığını pek söyleyemiyoruz. Yıllardan beri yaşadıkları şımarık çocuk rolünün arkasına saklanarak AB’ne karşı Rusya kartını ortalık yerlere bırakarak şantaj yapıyorlar. Konuya ilişkin olarak Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Bay Yorgos Lakkotripis; “Hükümetin ana önceliği Rusya ve Rus İşletmeleriyle işbirliğini daha da arttırmaktadır” diyor.
Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı eskisi Bayan Dora Bakoyanni ise 16. Avrasya Ekonomi Zirvesindeki Ekonomi panelinde yaptığı konuşmasında, “ Kıbrıs’ta muhakkak bir çözüme gereksinim duymaktayız. Bu doğalgaz için gereken işbirliği içinde de bir çözüm olacaktır. Şu anda bir çözüme gereksinimimiz var” diyor. Bu şekilde hem Türklerin hem de Rumların birlikte refaha ulaşabileceklerini savunuyor ve “Kıbrıs meselesinin özü budur” diye ekliyor.
Adada çözüme ulaşabilmenin bu kadar kolay olabileceğini söyleyebilen Bayan Dora’nın elinde sihirli bir değnek var mıdır bilemeyiz. Bildiğimiz tek husus görev yaptığı dönemde Kıbrıs Türklerinin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının teslim edilmemesi için ayak direttiğidir. Bu husus belleklerdeki tazeliğini korumaktadır. Şimdi sormak istiyoruz. Bayram değil seyran değil Bayan Dora bizleri neden öpmek istiyor?
Kıbrıs Türklerini öpmeden önce uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının teslim edilmesi için girişimlerine hemen başlaması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…