“Her şeyden evvel şu kadarını belirtmek isterim ki; bugün elde ettiğim mevkiye torpille gelmiş değilim ve bu mevkiyi yaşadığım sürece tutmak gibi bir niyetim de yoktur. Mert bir kimse olarak açık alınla çalışmanın semeresini bana bahşeden halkım, pekâlâ biliyor ki hayatım boyunca kimseyi arkadan vurmadım. Hiçbir kimsenin hususi hayatına karışmadım. Yalan, iftira, tezvirle namuskâr kimseleri kirletmedim. Ahlak, şeref, namusa en büyük saygı ve hürmeti gösterdim. Siyasi yatırım peşinde koşmadım. Mevki için her denileni göze alacak kadar alçalmadım.”1966
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Önümüzdeki 2013 yılı değişik tanımlarla andığımız Makarios’un doğumunun 100. yılıdır. Konuya ilişkin olarak kutlama hazırlıklarının devam etmesini son derece doğal karşılıyoruz. Bir taraf için kötü olan kişinin diğer taraf için de aynı şekilde algılanmaması insan doğası ile ilintilidir ve doğaldır. Bu bakış ve yaklaşımın siyasetle uğraşan hemen herkes için de geçerli olduğunu kaydediyoruz.
Makarios’u değişik bakış açılarından eleştirmek olasıdır ve doğaldır. Kıbrıs Türklerini etnik temizlikten geçirmek için silahlı çetelerin kurulmasını sağlamak adına öncülük eden kişiyi rahmetle de anmayacağız. Ölümden önce BM öncülüğünde 1977 yılında yapılan görüşme sonrasında, Rauf Denktaş’la imzaladığı anlaşma ihanet olarak tanımlanarak sonrasında ağır eleştirilere hedef olduğu biliniyor. Denktaş-Makarios Doruk Anlaşması olarak tarihe geçen bu anlaşma ile iki kesimli- iki toplumlu federasyonun kurulması öngörülüyordu.
Anlaşmanın imzalandığı günlerde Makarios’un Kıbrıs Türklerine bütün yaptıkları da unutulmuştur. Kıbrıs Türklerinin iki bölgeli yapı içinde kendi yönetimlerini kurmalarına olanak sağlamak ihanet olarak değerlendiriliyordu. Bu yaklaşımlarının günümüzde de değişmediği biliniyor. Aradan geçen 35 yıldan sonra şimdilerde farklı değerlendirmelerin yapılıyor olmasını oyunbozanlık veya günah çıkarmak olarak okuduğumuzun bilinmesini istiyoruz.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gideni Bay Dimitris Hristofyas, iki kesimli- iki toplumlu federasyonun Başpiskopos Makarios’un kendilerine miras bıraktığı bir emanet olduğunu söylüyor. Makarios’un tavrını örnek alarak kendisine yol gösterici olarak kabul eden Bay Dimitris Hristofyas bu nedenle yapılan bütün önerileri geri çevirerek emanetçisine yaranmak çabası içindedir. 1977 yılında imzalanan anlaşmayı “Makarios’un Tarihi Uzlaşması Pusulamızdır” diye değerlendirenlerle nasıl ve ne şekilde bir uzlaşmaya veya anlaşmaya varılabileceğini bilen veya bilenler varsa beriye gelebilirler.”
Son dönemde bölgemizin adeta kan gölüne çevrildiği günlerden geçiyoruz. Türk Dış politikasının da bölgemizdeki gelişmelere göre değerlendirilmesini de bir anlamda olumlu buluyoruz. Buna karşın mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri yeni kazanımları elde etmek için uğraşılarına devam ediyorlar. Bunların göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını da çizmek durumundayız. Kendilerince ilan ettikleri Münhasır Ekonomik Bölgelerde petrol ve doğalgaz aramaları için uluslararası ihaleye çıkıyorlar.
29. yılını kutladığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun buruk olarak kutlandığı genel bir kanıdır. Türk dış politikası içinde Kıbrıs Türklerinin haklarının da korunduğuna inanıyoruz. Buruk kutlamanın temelinde bu olgudan uzaklaşmanın yattığı fısıltı gazetelerinde yükselerek değerlendiriliyor.
Siyasetçilerin haklı olarak bölgedeki gelişmelerle uğraşıyor olmaları konusundaki haklarını teslim ediyoruz. Buna karşın Kıbrıs Türklerinin yok sayılmadığı konusuna açıklık getirmeleri gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız.