Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bugünkü oturumunda hayvancılık sektörünün sorunlarıyla ilgili bir konuşma yaptı.
Ertugay, gelir dağılımının giderek bozulduğu, geniş halk kitlelerinin fukaralaştığı, açlık sınırının altındaki insan sayısının 15 milyona ulaştığı Türkiye’de, artan işsizlik oranının en temel sosyal ve ekonomik sorunlarının başında geldiğini ifade etti.
//TARIMIN TOPLUMSAL ÖNEMİ
Ertugay konuşmasında, çok önemli bir stratejik sektör olarak tarımın, büyük bir nüfus kitlesini barındırdığı ve istihdam ettiği işsizliği absorbe eden bu yönüyle de ülkemiz için bir sigorta olmasına rağmen, büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu dile getirdi. Ertugay, “Çiftçi üretemez ürettiğini satamaz durumdadır. Ağır maliyetler altında ezilmektedir. Borç batağındadır. Tarımın diğer sorunlarını bir kenara bırakarak, bir türlü can çekişmekten kurtarılamayan hayvancılığımıza değinmek istiyorum. Hayvancılık vazgeçilmez bir sektör olarak insan hayatı ve ülke ekonomisinde önemli bir konuma sahiptir. Olaya ülkemiz açısından baktığımızda ise; farklı ekolojileri, değişik tür ve ırktan hayvan varlığı ve halen yüzde 35’i kırsal kesimde yaşayan nüfusu ile bu konuya ayrı bir önem vermesi gereken ülke konumundadır. Ancak son yıllarda bütün gelişmiş ülkelerde hayvansal üretiminin toplam tarımsal üretim içindeki payı giderek artarken Türkiye de böyle bir başarı sağlanamamıştır. Bu başarısızlık, hayvan ırklarımızın populasyon düzeyinde genetik kapasitesinin düşüklüğü ve uygun çevre şartlarının oluşturulamaması ile hayvancılığa bakışımızdan kaynaklanmaktadır” ifadelerini kullandı.
TARIMDA GERİLEME SÜRECİ
2008-2009’da düşen süt fiyatları ve kesime giden binlerce damızlık hayvan, ekonomik kriz ve 2010 yılının ilk aylarında yükselen et fiyatları, et ithalatı dedikodular , hayvansal protein açığının hayvancılığı yeniden gündeme getirdiğini anlatan Ertugay, “Gelinen bu noktanın gerek işsizliğin patlaması gerekse başta Türk halkının beslenmesi olmak üzere sosyal bir faciaya sebep olması açısından bu ülkeye maliyetinin ne kadar ağır olduğunu ve olacağını takdirlerinize bırakıyorum. Hayvancılıktaki yaşanan bu sıkıntıları şöyle geriye doğru giderek bir tahlil edersek bugünkü yaşananlar daha iyi anlaşılabilir. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren hayvancılığımızda sürekli denilebilecek bir gelişme sağlanmışken, 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan dönemde hayvancılıktaki tablo sürekli bir gerilemeye başlamış 57 inci hükümet döneminde alınan kararlı önlemlerle kaçak hayvan girişinin minimuma inmesi ve uygulanan doğru politikalarla toparlanmışken 2003 yılından itibaren AKP hükümeti döneminde tekrar gerilemeye başlamıştır. Bugün ise AKP Hükümetlerinin yanlış politikaları sonucu 2010 yılında zirve yaparak Türk hayvancılığı hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük bir darbe yemiştir. “dedi.
//44 MİLYON HEKTAR MERA ARAZİLERİ, 12 MİLYON HEKTARA DÜŞTÜ…
Hayvancılığın bugünkü duruma gelmesinde, Et Balık Kurumu (EBK), Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) ve Yem Sanayi gibi tarımsal kuruluşların özelleştirilmesinin rolü bulunduğunu hatırlatan Ertugay, şunları kaydetti: “EBK, özelleştirildiği güne kadar 29 kombinaya sahipti. Bu kombinalar gerek üreticinin yetiştirdiği hayvanların değerlendirilmesinde, gerek et piyasasını düzenlemede önemli bir işleve sahipti. Özelleştirme sonrasında bu kombinaların hemen hemen hepsi kapatıldı. Daha sonra yapılan yanlışın farkına varıldıysa da hükümetin bu kuruma gereken önemi vermemesi sonucu eski gücüne bir daha kavuşamadı. Eğer EBK, SEK ve Yem Sanayi gibi kuruluşlar gerçek işlevleriyle tıpkı TMO hububat piyasasında olduğu gibi olabilselerdi bugün ne ette ne sütte nede yemde bu kadar fiyat dalgalanması yaşanır nede konuştuğumuz bu sıkıntılar konuşulurdu. Üretici önünü görür kendini daha güvende hisseder üretimine devam ederdi. Hayvancılığın gerilemesinde rol oynayan bir diğer önemli etken de meraların hızla yok edilmesidir. 1940 yılında 44 milyon hektar olan çayır mera alanları gerekli tedbirlerin alınmaması mera arazilerinin amaç dışı kullanıma açılması sonucu bugün 12 milyon hektara kadar düşmüştür. Geçtiğimiz yıllarda çıkarılan Mera Kanunu, meralarımızın tahrip edilmesini maalesef önlemeye yetmemiştir. Et piyasasının önün deki en büyük engellerden biri de kayıtdışı üretimdir. Türkiye'de et tüketimi 1 milyon 200 bin ton civarındadır. Geçen yıl kırmızı et üretimi resmi rakamlara göre 576 bin 841 ton olarak gerçekleşti. 1990 yılında kayıt altında 500 bin ton civarında et üretildiği düşünüldüğünde 19 yıl boyunca kayıtlı et miktarının aynı düzeyde olması gerçekten çok düşündürücüdür.
//“TARIM BAKANLIĞI’NIN GÖREVİ SORUNLARI ÇÖZMEKTİR”
Elbette yasa çıkarmak gerekli mevzuat düzenlemeleri yapmak, sorunların çözümüne yönelik olarak proje geliştirmek, strateji belgeleri ortaya koymak önemlidir ancak Tarım Bakanlığı’nın görevi sadece mevzuat hazırlamak, proje üretmek değildir. Bakanlığın asıl görevi tarımın ve bugün içinden çıkılmaz bir hale sürüklenmiş hayvancılığın sorunlarını çözmektir. Maalesef yaşanan bu sorunları çözecek hem üreticiyi hem tüketiciyi koruyacak kararlı bir yönetim yoktur. Bakanlık çıkardığı mevzuatları, ortaya koyduğu projeleri kararlı bir biçimde uygulayabilecek ne bir iradeye, ne de idareye sahip değildir.” Hayvancılıkla ilgili yapılan projelerin akıbetini soran Ertugay, şunları kaydetti: “Hükümetiniz “Hayvancılık Stratejisi” adlı 8 yıllık bir projeyi 2005–2013 yılları arasında gerçekleştireceğini taahhüt etmişti. Bu projeye ne oldu? Bu yapılacak proje ile;Kültür ırkı inek sayısı 4,6 milyon baştan 6 milyon başa çıkarılacak. Çiğ süt üretimi 10 milyon tondan 23 milyon tona çıkarılacak. Kırmızı et üretimi 800 bin tondan 1,3 milyon tona çıkarılacak. Yem bitkileri ekim alanı 1,2 milyon hektardan 4 milyon hektara, ot üretimi 23 milyon tondan 70 milyon tona çıkarılacağı söylenen. Bu projeye ne oldu bu hedeflerin ne kadarını tutturdunuz. Bunların hiçbiri gerçekleştirilmediği gibi hayvancılığımızın şuandaki durumunu artık 2002 öncesiyle kıyaslamayı bıraktık 2005 deki durumundan bile daha kötü. Her yıl bir önceki yılı aratır duruma geldi.”
//ERTUGAY, TÜİK VERİLERİNDEN ÖRNEKLER SIRALADI
Ertugay, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Hayvancılık Stratejisi’nin açıklandığı 2005’te 11 milyon 108 bin ton olan çiğ süt üretiminin, 2008’de 7 milyon 723 bin tona gerilediğini belirterek “Şimdi soruyorum nerede o 23 milyon ton süt üretim hedefiniz. Bırakın bu hedefi tutturmayı süt üretiminiz 2002’nin bile altına düşmüştür. Bugün çiğ süt üretiminin 8 ile 9 milyon ton arasında olduğu tahmin ediliyor. Kırmızı et üretiminde de çok büyük bir düşüş var. Sayın Bakan çarşıdaki pazardaki et-süt fiyatından haberiniz varmı? Maalesef ülkemizde etide sütüde diğer ürünlerde olduğu gibi üreten değil pazarlayan kazanmaktadır. Bugün markette 1 litre süt 2 TL, kırmızı et 35 TL’dir. 2009 yılında üretici kırmızı etin kilogramını 8 TL civarında satıyordu. Buna karşılık etin tüketiciye ortalama satış fiyatı 16 TL civarındaydı. Bu yıl ise üretici satış fiyatı 16 TL’ye tüketiciye satış fiyatı ise 35 TL’ye kadar dayandı. Bu işin sonu nereye varacak kimse kestiremiyor.”diye konuştu.
//ERZURUM’A BATI’DAN ET GELİYOR
“2008 Mart ayında pirinç fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan krizde olduğu gibi hayvancılıkta da yaşanan bu olayı spekülatörlere havale ederek kaçamazsınız.” Diyen Ertugay, şunları söyledi: “Hayvancılıktaki durum apaçık ortada bugün bu ülkede et üretimi düşmüştür. Süt üretimi düşmüştür. Kasap kesecek hayvan bulamamaktadır. Havyacılık diyince akla gelen ve bir zamanlar Türkiye hayvan varlığının yüzde 5’inin bulunduran seçim çevrem Erzurum’da marketin lokantanın kullandığı et artık batı illerinden gelmektedir. Balıkesir başta olmak üzere diğer Batı illerinden Doğuya et sevk edilmiştir. Hayvansal ürün sevk raporlarında bu açıkça görülmektedir. Hal böyle iken Bakanlık hayvan sayısını bile bilmiyor olacak ki 14 Şubat 2010 da 81 ile Müsteşar yardımcısı imzası ile bir genelge gönderek 2 gün içinde hayvan sayısının bildirilmesini istemiştir. İki günde hayvan sayımı yapılabiliyorsa bugüne kadar neden beklediniz. Kaç yıl önce uygulamaya giran Turk-vet hayvancılık kayıt sistemive çiftçi kayıt sistemine ne oldu. Bu sistemler çaışlmıyormu?
Üreticinin yüksek yem fiyatları ve diğer girdiler altında ezilmesi, yanlış destekleme politikalarınız sonucu maalesef hayvancılığımız bugün bitme noktasına gelmiştir. Daha düne kadar süt fiyatlarının çok düşük seyretmesi 1 litre sütün 50 kuruş olduğu düşünülürse üretimine devam etme imkanı kalmayan üretici çaresizlikten hayvanını mezbahalara teslim etmiştir. Son iki yılda yaklaşık 1 milyon süt veren hayvan kesildi. Süt hayvanının kesilmesi sadece süt üretimini düşürmedi. Buzağı doğumu azaldı. Besilik hayvan bulamayan pek çok besi işletmesi kapandı. Hayvan varlığı hızla eridi. Buna bağlı olarak et ve süt üretiminde ciddi bir düşüş oldu. Günlerdir et ve süt fiyatının çok yüksek olduğu tartışılıyor.”
//TEK SORUMLU-SUÇLU HÜKÜMET
Gelinen bu noktanın bir tek sorumlusu ve suçlusu olduğunu ileri süren Ertugay, konuşmasını şöyle tamamladı: “Oda bu hükümettir. Bu Bakanlıktır. 8 yıllık hükümetin ve bakanlığın bu konudaki karnesi zayıflarla doludur. Yaşanan bu kötü gidişi rakamlarda ortaya koymaktadır. 57 inci hükümet döneminde oluşturulan hayvan kimlik sistemini işletemeyen Bakanlık daha ülkesinde kaç adet hayvan bulunmaktadır. Yıllık kaç hayvan kesime gitmektedir. Ne kadar doğum olmaktadır. Bunu dahi bilmemekten yoksundur. Bakanlık çırpındıkça batmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumuna göre küçükbaş hayvan sayımız şuanda 29 milyon 568 bin 152, büyükbaş hayvan sayımızda 10 milyon 859 bin 942 olarak açıklanmış iken bu rakamlar hiç inandırıcı değildir. Bu kadar hayvan varlığımız var ise neden et ve süt fiyatları tavan yapmıştır. Neden Bakanlık programa aldığı hayvancılık kooperatiflerine temin edecek hayvan bulamadığı için her gün birkaç ihaleyi iptal etmiştir. Canlı hayvan fiyatları ve süt fiyatları geçen yıla göre yüzde 100 ‘ün üzerinde artmışken bu fiyat artışına rağmen eğer bu kadar hayvan varlığımız var ise neden hayvan bulunamamaktadır. Sayın Bakan, Bakanlığın bütçe görüşmelerinde 7 yıllık AKP Hükümetlerinin döneminde 1600 kooperatife 1 milyar 260 milyon lira kredi verildi 170 bin aile desteklendi bu kapsamda 166 bin gebe düve, 317 bin damızlık koyun 5 bin 500 baş besi danası olmak üzere 488 bin hayvan dağıtıldığını, sadece 2009 yılında 1,5 milyona yakın suni tohumlama yaptıklarını söyledi. Üretime giren bu hayvanlar şimdi nerede. Sayın Bakan bu kadar suni tohumlama yapıldıysa bu yeni doğan hayvanlar nerededir. 8 yıllık iktidarınız dönemini göz önüne alarak şöyle bir geriye doğru hesap yaptığınız zaman 16 milyon büyük baş hayvanımızın olması gerekiyor. Ama hayvan sayımız ortada. Hayvansal üretim, bitkisel üretime benzememektedir. Bitkisel üretimde kısa vadeli politikalarla üretimi arttırmak istediğiniz ürünü elde edebilirsiniz ama hayvancılıkta yüksek et, süt ve yumurta verimine sahip hayvanlarınızı elden çıkardınız mı bunu sayısal olarak öyle 3-5 yılda istediğiniz seviyeye getirme ihtimaliniz yoktur. İktidarınız dönemindeki yanlış hayvancılık politikalarının sonucu ortada artık güneş balçıkla sıvanamamakta hayvancılığımızın bittiğinin resmi apaçık önümüzde durmaktadır.
//“GAK DİYENE GUK DİYENE TEŞVİK VERDİK DİYORSUNUZ”
Gak diyene teşvik veriyoruz guk diyene teşvik veriyoruz diyen Sayın Bakana sesleniyorum. Gak diyene guk diyene teşvik vermeyin doğru, kalıcı, ciddi bir destekleme politikası izleyin. Hayvan üreticisinin feryadına kulak verin. Yazboz tahtasına çevirdiğiniz desteklemeleri doğru bir esasa oturtun. Tarımsal potansiyeli Türkiye’nin en büyük zenginliğidir. Türk üreticisi dünyanın en fedakar ve en kanaatkar insanıdır. Aynı zamanda en çalışkan ve üretken insanıdır. Türkiye’nin bu avantajı çok iyi kullanması gerekir. Kaynakların sınırlı olduğu buna karşılık nüfusun hızla arttığı 2 milyar insanın aç olduğu, küresel ısınma felaketinin ve olumsuz diğer çevresel gelişmelerin yarattığı açlık tehlikesinin hızla arttığı bir dünyada bu varlığı Türkiye’nin en büyük şansıdır. Suyun petrolden, gıdanın her şeyden daha değerli olduğu bir dönemde Türkiye nin önceliği tarım olmalıdır hayvancılık olmalıdır.”