Türkiye’nin enerji alanında daha da bağımlı hale getirecek, teknoloji merkezi olmak bir yana teknolojik hükümranlık altına girmenin kabul edildiği bir anlaşmanın TBMM’den geçirilmek istendiğini kaydeden Furunci, bu girişimle Rusya Federasyonu’nun Türkiye‘de bir nükleer santral sahibi olmasının sağlanmak istendiğini kaydetti.
//MMO’NUN TEPKİ GEREKÇESİ
TBMM‘deki Erzurum Milletvekillerine, Genel Kurul gündemine alınan Rusya Federasyonu ile Mersin Akkuyu‘da nükleer santral kurulumuna ilişkin devletlerarası anlaşmayı tekrar gözden geçirmeleri çağrısında bulunan Nejmi Furunci, “Türkiye nükleer santral sahibi olmayacaktır. Nükleer teknolojinin Türkiye‘ye getirilmesi söz konusu değildir. Yapılan iş, Rusya’dan hat çekip, Türkiye‘ye elektrik satılmasıyla aynıdır. Tek farklılık Rusya‘ya bedava arazi verilmesi ve satacağı elektriğe de alım garantisi sunulmasıdır. Rusya, Türkiye‘de bedavaya verilen arazi üzerinde, 15 yıl boyunca yüksek fiyatlı satış garantisiyle nükleer santral sahibi yapılmaktadır. Bu anlaşmada ülkemiz açısından ekonomik ve toplumsal anlamda hiçbir yarar bulunmamaktadır. Tersine milyarlarca dolarla ifade edilebilecek bir kamu zararı oluşturulacaktır.” diye konuştu.
//MMO’NUN YAKLAŞIMI
Hukuka aykırılığı saptanmış olan işlemlerin, ihale sürecinden ve yargı denetiminden kaçırılarak devletlerarası anlaşma yoluyla TBMM’ye dayatıldığı iddiasında bulunan MMO İl Temsilcisi Nejmi Furunci, bu durumun, Türkiye’nin enerji güvenliği açısından da ciddi tehdit oluşturacağını dile getirdi. Furunci, “Nükleer enerji santralinin sahibi olan Rusya, enerji kaynağını da istediği yerden temin edecektir. Ülkemizin Rusya’ya olan bağımlılığı böylece daha da yükselecektir. Enerji alanında dışa bağımlılık oranımız yüzde 80’lere tırmanacaktır. Alım garantileri nedeniyle bugüne kadar oluşan kamu zararının hesabı dahi tutulamamışken, böylesi bir anlaşmayla nükleer santralden üretilecek pahalı enerjiye garanti verilmesini anlamak mümkün değildir. Üstelik garantinin kapsamı nükleer santralden öngörülen düzeyde elektrik üretilemezse Rusya’nın bir şekilde temin edeceği elektriği de kapsamaktadır.” dedi.
“TÜRKİYE’DEKİ MEVCUT ENERJİ KAYNAKLARI DURURKEN…”
Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları değerlendirilmemişken, bu şekilde dışa bağımlı, pahalı ve riskli bir teknolojiyle enerji üretimini kabul etmenin mümkün olmayacağını vurgulayan Furunci, “Türkiye‘de 150 ile 180 milyar kilovat saat olarak hesaplanan hidrolik potansiyelinin 2009 yılsonu itibarıyla yüzde 24‘ü kullanılabilmiştir. Rüzgar enerjisine ilişkin olarak 48 bin megavatlık potansiyel açıklanmış olup; 20 bin megavatlık bölümünün ekonomik olduğu düşünülse bile, işletmeye alınan rüzgar enerji santralı kapasitesi bin 30 megawat civarında olması önemli bir yerli ve yenilenebilir kaynağımızın henüz değerlendirilmediğini göstermektedir. Güneş enerjisi potansiyeli de yıllık 380 milyar kilowat saat olarak açıklanmıştır. Jeotermal ve biyoyakıt da önemli enerji kaynakları olarak sıralamada yer almaktadır. Baz yük santrali olarak görev yapmak üzere, 10 milyar tonluk linyit kömür rezervi de değerlendirilmeyi beklemektedir.
Nükleer teknoloji dünyada, yenilenebilir enerji kaynakları, temiz yakma teknoloji ve pek çok çevre teknolojisinin gelişmediği dönemde dünya ülkelerinin cazip gördüğü bir teknolojidir. Uluslararası Enerji Ajansı ve ABD Enerji Bakanlığı tahminlerine göre; 2030 yılında nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payının düşmesi beklenmektedir. Nükleer enerji üretiminde hiçbir enerji üretim modelinde olmayan ciddi bir atık sorunu bulunmaktadır. Atıkların depolanması ve yok edilmesi konusunda nihai bir çözüm hala bulunabilmiş değildir.” şeklinde konuştu.
//MİLLETVEKİLLERİNE ÇAĞRI
Türkiye için enerji alanında ciddi çözüm olanaklarının bulunduğunu söyleyen Furunci, nükleer enerji santralinin alternatifsiz olarak sunulmasının da doğru olmadığını kaydetti. Furunci, Mevcut enerji potansiyelimizin değerlendirilmesi bir yana, öncelikle ülkemizde enerji verimliliği uygulamasıyla yüzde 25 düzeyinde enerji tasarrufu olanaklı görülmektedir ki, bu tasarruf gerçekleştirildiğinde dahi Rusya ile yapılan anlaşma çerçevesinde kurulacak nükleer santralden elde edilecek enerjiden daha fazlası, çok daha kolay ve ucuz bir yoldan elde edilebilir. Ülkemizdeki mevcut santrallerin ciddi bir yenileme ve bakımdan geçirilmesi sonucunda kapasite kullanım oranlarının arttırılması da enerji ihtiyacımız için acil gündeme alınması gereken bir çözüm yoludur. Bu çerçeveye iletim ve dağıtım hatlarındaki kayıp enerjinin azaltılmasına yönelik çalışmalar da eklenmelidir. Ülkemiz toprakları üzerinden enerji ithalatı anlamına gelen Rusya Federasyonu ile yapılan nükleer güç santralı anlaşmasının onaylanması hiçbir şekilde kamu yararı içermemektedir ve yerli yenilenebilir enerji kaynakları üzerinden bir enerji stratejisi geliştirmemizin de önüne geçilmektedir. Nitekim TBMM‘de yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yasa 2 yıldır beklerken, nükleer santral yasaları üzerinde çalışılmaya imkan verilmeksizin hızla geçirilmektedir. Tüm bu olgular göz önünde bulundurularak, milletvekillerimizin TBMM’de görüşülen anlaşmanın onaylanmasını tekrar gözden geçirmenin tarihsel bir görev olduğunu hatırlatıyoruz.”