LALAPAŞA ASIRLARA MEYDAN OKUYOR
Mimar Sinan'ın eserleri arasında yer alan ve ünlü edebiyatçı Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından ''küçük bir pırlanta''ya benzetilen Lala Paşa Camisi, Erzurum'daki ilk Osmanlı camisi olma özelliğini taşıyor.
Erzurum'da Cumhuriyet Caddesi üzerinde Yakutiye Medresesi'nin hemen yanı başında yer alan Kıbrıs fatihi Lala Mustafa Paşa'nın Erzurum'da Beylerbeyi olarak görev yaptığı dönem içerisinde 1562 yılında yaptırılan Lala Paşa Camisi, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden birisi olarak yerli ve yabancı turistlerin ilk uğrak yerlerinden biri olma özelliğini taşıyor.
LALAPAŞA ERZURUM’UN ZİYNETİ
Mimar Sinan'ın İstanbul Şehzade Camisi gibi merkezi plan tipiyle inşa ettiği cami, ortada dört payeye oturan merkezi kubbeyi dört yandan destekleyen yarım kubbeler, köşelerde de küçük kubbelerle bir bütünlük göstermekte. Taç kapı çevresi 1870 yıllarında yenilendiği bilenen cami içerisinde çini alınlıklar, şamdan ve hat örnekleri yer alıyor.
Merkezi planlı camiler grubundan yer alan ve kesme taştan kare planlı yapılan caminin ön bölümünde birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı beş bölümlü bir son cemaat bulunmakta. Son cemaat yerinde bulunan iki mihrapçık, üzerleri çini panolu ve sülüs yazılı altı pencere de yer almakta.
CAMİYİ 28 PENCERE AYDINLATIYOR
Üç ayrı kapısı bulunan caminin üzeri dört yığma sütunun taşıdığı pandantifli, tromplu bir kubbe ile örtülmüş, ana kubbe köşelerde dört küçük ve iki de yarım kubbe ile destekleniyor. Caminin iç mekanını iki sıra halinde 28 pencere aydınlatıyor.
Mihrabı yuvarlak ve mukarnaslı olan caminin üzerindeki kitabede camiyi yaptıranın ismi ve yapım tarihi, yanındaki pencerelerde ise hadisler yazılı. Caminin kuzeydoğusunda bulunan minaresi ise kare kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefeli olma özelliğini taşırken, beyaz taştan yapılan minare kırmızı taşlı bileziklerle bezenmesiyle de dikkat çekiyor.
Cami bahçesinde sekiz köşeli ahşap ve konik çatılı taş sütunlar ise son derece güzel taş işçiliği ile bezenmesiyle görenlerin ilgisini çekiyor.
DEPREM GERÇEĞİ GÖZARDI EDİLMEMİŞ
Cami iç mekanını ayakta tutan payeler üzerine oturan kubbe, beden duvarlarının yüksek tutulmaması sonucu basık, karanlık bir etki bırakıyor. Bu kubbeyi 4 yandan destekleyen yarım kubbeler, deprem ve iklim şartları dolayısıyla yüksek, endamlı ve kasnaklara oturan klasik ölçüler yerine basık ve yarım kubbeden çok yarım manastır tonuzu biçiminde düzenlenerek depreme karşı direnci artırması, caminin yapımında deprem gerçeğinin yüzlerce yıl öncesinden gözardı edilmediğini ortaya koyuyor. Camide kubbeye geçiş, köşelerde üzerleri birkaç kez onarım görmüş kalem işleriyle bezeli olan pandantiflerle sağlanmış. Minare yapımında da olası depremler için önlem alınmış.
Zemine kadar inen bir gövdeye sahip, kısa silindirik ve iki ayrı renkte taştan yapılmış minare şerefe altından üst üste silmelerle genişleyen geçiş kısmından sonra birden incelen petek kısmının Erzurum'un hava şartları ve deprem gibi olaylara bağlı kalınarak bölgesel bir çözümle yorumlandığına dikkat çekiliyor.
4. MEHMET'İN FERMANI
Osmanlı padişahlarından 4. Mehmed'in Erzurum'da yaşayanlara vergi muafiyeti getiren fermanı da asıldığı Lala Paşa Cami duvarında halen duruyor.
''Tac sahibi Padişahın (benim) apaçık buyruğu ve Hüdavendigarın şerefli emiri. Yaratıklara şefkat olmak için cihanın kendisine itaat ettiği Padişahın (benim) hükmü şöyledir'' ifadeleriyle başlayan 4. Mehmed'in 1670 yılında Hattat İzzet'e yazdırdığı ve cami duvarında yer alan fermanda şu ifadeler yer alıyor: ''İş bu anılan 23 adet teklif adedini yasaklayıp, kaldırdım. Bundan sonra adı geçen eyalete vali olanlardan diğer hakimlerden her kim bu yazılanlardan birini alır ve isterse Allah ve Rasülünün laneti üzerine olsun. Soylu evlatlarından, büyük vezirlerinden her kim Osmanlı eyaletinde bu zulm ve bid'atlardan razı olursa Allah'ın, meleklerin ve bütün inananların laneti onların üzerine olsun.''
TANPINAR: LALAPAŞA KÜÇÜK BİR PIRLANTA
Ünlü edebiyatçı Ahmet Hamdi Tanpınar ''Beş şehir'' adlı kitabın Lala Paşa Camisi'ni küçük bir pırlantaya benzetirken, camiyle ilgili şu ifadeleri dikkat çekiyor:
''Osmanlı devri mimarisi Erzurum'da Lala Paşa Camisi ile yaşar. Fakat Lala Paşa, gömüldüğü yerden şehre hakim değildir. Hatta görülmesi için yanına sokulmak lazım. Sonra küçük nispetiyle daha ziyade büyük bir heykelin topraktan yapılmış örneğine benzer. Kısacası Süleymaniye'nin, Yeni Cami'nin canlılığı, adeta bakanın derisinden geçen sürükleyici ruhaniliği, onda bulabilmek için biraz yorulmak, biraz da böyle olmasını istemek lazımdır. Bu yüzden, küçük bir pırlantaya benzeyen güzelliğini ben ancak Erzurum'a üçüncü gidişimde duyabildim. Bir akşam üstü önünden geçerken 16 asrın mucizesi olan o harikulade nispet beni yakaladı.''