SAMET ÖZÜNAL(GHA) – Erzurum’un 1916 yılında karşı karşıya kaldığı Rus işgali ve ardından yaşanan acı olaylar, “Dadaş Ali” adlı bir kitapta toplandı. Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nde memur olarak görev yapan İsmet Handemir’in kaleme aldığı kitapta, esaret yıllarında yaşanan acı olaylar ve Erzurum halkı tarafından sergilenen kahramanlıklara yer veriliyor. Yazar Handemir’in; ‘Kaya Rıza’ lakaplı dedesinin anlatımları ve hatıralarından yola çıkarak meydana getirdiği 9 bölümlük eserde, Dadaş Ali adlı bir Erzurum delikanlısının, ölümü hiçe sayarcasına giriştiği kahramanlık mücadelesi anlatılıyor.
//MİLLİ MÜCADELE DESTANI
Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nde memur olarak çalışan İsmet Handemir, 106 yaşında vefat eden dedesi Kaya Rıza’nın, 1916 yılındaki Rus işgalinin tanıklarından birisi olduğunu belirterek, “Rahmetli dedemin o dönemlere ait birçok hatırası vardı. Dadaş Ali’nin kim olduğunu ve işgalcilere karşı nasıl direndiğini, halkı nasıl örgütlediğini küçük yaşlardan beri hep dedemin hatıralarıyla öğrendim. Hayalim, dedemin hatıralarından yola çıkarak Rus işgali dönemini kitap haline getirmekti, bu rüyam gerçek oldu.” dedi. Soğuk bir Şubat gününde, 1916 yılında başlayan Rus işgalinin, Erzurum’un tarihi boyunca geçirdiği en karanlık ve en acı dolu dönem olduğunu vurgulayan Handemir, “Bu karanlık dönem, eşi görülmemiş kahramanlık örnekleriyle zaferin ve bağımsızlığın ışıltısına bırakmıştır. O yıllarda çok acılar çekilmiş, çok çileler doldurulmuş. Bu şehirde yaşayan Erzurumlular olarak, ne kıymetli bir mirasın varisleri olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor.” diye konuştu.
//ACI YAZGININ ÖKSÜZ HİKAYESİ’NDE KAHRAMANCA BİR DURUŞ…
“Acı Bir Yazgının Öksüz Hikâyesi” başlığıyla Dadaş Ali’nin kahramanlıklarını anlattığı kitabın 9 bölümden oluştuğunu ve roman tadında olduğunu dile getiren Handemir, bir milletin geleceğe güvenle bakabilmesi ve emin adımlarla yürüyebilmesi için tarihine vakıf olması gerektiğini kaydetti. Özellikle yeni yetişen neslin, tarihi geçmiş hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını söyleyen Handemir, kitabının önsöz kısmında şunları kaydediyor: “Dünya yaratılandan bu yana çiçekli yollardan varılan herhangi bir zafer görülüp, yaşanmamıştır. Görünen odur ki, bu kaide dün olduğu gibi bugün de bozulmayacağa benziyor. Osmanlının nazar bocuğu Erzurum’umuzda güneşin imparatorluğundan karanlığın zaferinin çıkmasına müsaade etmeyeceğiz. Gardaşlar! Vatan bir avuç su, bir karış toprak olsa da, uğruna ölmeye değer. Onun içindir ki, bizlere sürünerek yaşamaktansa ayakta ölmek yakışır; aksi takdirde urbalarda kemik mintanda etten başka bir şey olmayız… Şu an belki bir mezar taşları bile olmayan sinesinde kalp diye yanardağ taşıyan su katılmamış bir avuç dadaşın 1916’daki son Rus işgali karşısında gösterdiği duruş ve kahramanlığı anlatan bu romanımda acı bir yazgının öksüz hikâyesini bulacaksınız.”