Türkiye’nin, global ölçekte erozyon sorununu en ciddi boyutta yaşayan ülkelerden birisi olduğunu söyleyen Öztaş, erozyonun, en riskli olduğu iklim kuşağının, yarı-yağışlı yarı-kurak ve yağışın yıl içerisinde düzensiz dağılım gösterdiği bölgelerden oluştuğunu kaydetti.
//TOPRAKLARIMIZI YİTİRİYORUZ
Öztaş, “Su toplama havzalarının beslediği akarsularla taşınan sediment verimi dikkate alındığında yarım milyar ton toprağın kaybolduğu bilinmekle birlikte, havza içerisinde yer değiştiren toprak kayıpları da dikkate alındığında su erozyonu yoluyla kaybedilen toprak miktarının yaklaşık 1.4 milyar ton olabileceği tahmin edilmektedir. Dünyanın sediment verimine göre erozyon oranı 42 ton/kilometrekare yıl iken, ülkemizde bu oran 636 ton/ kilometrekare yıldır. Bu oran, iyimser bir değerlendirme ile Türkiye’nin yılda dünya ortalamasından 15 kat daha fazla toprağını erozyon yoluyla kaybettiğine işaret etmektedir.” dedi.
//DOĞU ANADOLU VE EROZYON
Türkiye ölçeğinde erozyon açısında durumun ciddiyetinin, Doğu Anadolu Bölgesi ve Erzurum için farklı olmadığını anlatan Öztaş, bu bağlamda bölgenin büyük bir olumsuzluk sergilediğini dile getirdi. Yağışların büyük bir kısmının toprak örtüsünün olmadığı veya yetersiz olduğu Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim aylarında düştüğünü aktaran Prof. Dr. Öztaş, “Diğer yandan, bölgede topografya yüzeyakış kayıplarını teşvik edici özellikte olup, arazilerimizin yüzde 70’inde eğim kritik eğim derecesinin üzerindedir. Doğal bitki örtüsü aşırı derecede tahrip edilmiş ve mera alanlarımızın önemli bir bölümünde toprağı kaplama derecesi yüzde 30’un altına düşmüştür.” diye konuştu.
Tarım topraklarının hem bölgede, hem de ülkede aşırı düzeyde sömürülmüş ve fiziksel ortam özelliklerinin bozulmuş halde olduğunu kaydeden Öztaş, “Bu olumsuzlukların yanı sıra, orman, mera ve özellikle tarım alanlarında toprak koruma önlemlerinin yetersiz olduğu bilinmektedir. Tedbirlerin gereği gibi uygulanmaması nedeniyle bölge genelinde toprak kayıpları tölöre edilebilir sınırların çok üzerinde gerçekleşmektedir.” diye konuştu.
//DOĞAL ÖRTÜ ALANLARI, DOĞU ANADOLU İÇİN AVANTAJ
Ancak bölgenin erozyonla mücadelede önemli bir avantajı bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Taşkın Öztaş, “Mera ve ormanlardan oluşan doğal örtü alanlarının diğer bölgelere oranla daha geniş alanlar kaplaması, bölgemiz için önemli bir avantajdır. Doğal alanların iyi korunması durumunda erozyonla kaybedilen toprak miktarında önemli ölçüde bir düşüş olabileceği açıktır. Bu nedenle meraların aşırı ve erken otlatılmasında kaçınmak gerekmektedir, bunu da yem bitkileri ekim alanlarını ve üretim miktarını artırarak ve de meralarda nöbetleşe otlatma yaparak sağlamak mümkün olabilmektedir. Orman alanlarının korunması ve tarım alanlarında da ekim sistemlerinin, bitkisel önlemlerin uygulanması büyük önem taşımaktadır.” dedi.