“Yanı başımızda yaşayan unsurların geçirmekte oldukları mesut, müreffeh hayata emin olun ki gıpta ile bakıyorum. Her an bedbaht Kıbrıs Türkünün içtimai vaziyeti gözümüzün önünde canlanıyor. ‘Niçin’ diyorum. Biz de et ve kemikten yapılmış canlı mahlûk değil miyiz? Onların ciğerlerini dolduran, kanlarını temizleyen hava bizim teneffüs ettiğimiz havadan başka mıdır? Onları ısıtan güneş bizi de ısıtmıyor mu? Bunlarda niçin birlik, birbirine itimat, azim, sebat var da biz bütün bu hasletlerden mahrumuz?" 1942 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Her yıl olduğu gibi ülkelerin yöneticileri bu yıl da Eylül ayında BM Genel Kurulu’na katılmak üzere Newyork’a koşar adım gidiyorlar. Bir anlamda amaçlananın dünya liderlerini bir araya getirmek ve geride bırakılan yıl içinde yaşanan olayların ve çatışmaların değerlendirilmesi için fırsat yaratmak olarak tanımlamak olasıdır. Bu yıl ağırlıklı olarak BM’in yapısının beklentilere yanıt vermekte geç kalması ile gelişmekte olan ülkelerin istekleri ağırlık kazandı. Dünyanın 5’ten büyük olduğu vurgusu sıklıkla yapıldı.
Bir süre önce Amerikalı senatör Bob Menendez’İ Kıbrıs Rum kesimine çağırarak ödüllendirenler beklemedikleri veya bildikleri halde sessiz kalanlar adeta karpuzdan düşmüş duruma geldiler. Çünkü eşinin isminin Mısır’a ilişkin olarak yapılması gereken işlemler için rüşvet aldığı yönünde geçtiği belirtiliyor. Şimdi sormak gerekiyor. Karşımızdaki unsurun kendi borularını öttürmesi için ne kadar rüşvet veriyorlar. Konuya açıklık getirmek gibi yükümlülükleri olduğunu anımsatmak gerekiyor.
Bay Nikos Hristodulidis, Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin 100. Gününde beklentilerinin gerçekleşmediğini yaptığı açıklamasında değerlendiriyor. Haziran ayı başında BM Genel Kurulunda beklentilerinin gerçekleşeceğine ilişkin bazı beklentileri olduğunu duyuruyor. BM Genel Kurulunda olmayanların olanlardan daha önemli olduğuna vurguda bulunuyordu.
Bay Nikos’a yapılmış olan bu saygısızlığın bir bedelinin olması gerekiyor. Yoksa bugüne değin kandırdıkları dünya kamuoyunun tepkisi olduğu da biliniyor. Buna karşın verilecek yanıtı Ulusal Konseylerinde enine boyuna
tartışmalarını öneriyoruz. Aksi halde uykularını da kaçıracak ve sağlık sorunları ile boğuşacaklardır. Nikos Hristodulidis’in duyduğu rahatsızlığa gelince,
01. BM Genel Yazmanı Antonio Guterres’in Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile beklenen görüşmesi gerçekleşmiş olsa idi TC olarak iki devletli bir çözümden yana olduğunu ilk elden duymuş olacaktı. (TC Cumhurbaşkanı konuya ilişkin açıklamalarını BM Genel Kurulunda ilk kez yapmıyor. Bu nedenle Bay Nikos’un aracılık etmesine gerek olmadığını kendisi de iyi biliyordur. Türkiye Cumhuriyeti’nin çözüm önerilerinin kabulü ile uyuşmazlığın çözümüne de bizzat katkısının olacağı... Biline)
02. Yunanistan Başbakanı Mitçotakis Erdoğan ile görüşerek Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin normal seyrine girmesindeki önkoşulun Kıbrıs sorunu olduğu konusunda anlaşma bekleniyordu. Buna karşın olmadı.
03. İki liderin Guterres ile görüşmesi sözde kaldı. Guterres’in Kıbrıs sorununa danışman ataması da gerçekleşmedi.
04. Kıbrıs sorununda yeni sürecin başlamasıyla ilgili anlaşma sağlanamadığının sorumlusunun kim veya kimlerin olduğunun da unutulmaması gerekiyor.
Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliğini kabul etmediklerine göre, eşit egemen iki devletli yapıyı kabul etmeleri gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…