Geçtiğimiz hafta, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak'ın gönderdiği iki kitap beni heyecanlandırdı.
İlki Dr. Lütfi Sezen hocanın 'Erzurum Folkloru' üzerine derlemelerinin üçüncü baskısıydı.
Prof. Dr. Koçak'ın önsözünde belirttiği gibi ‘Halka ait değerlerin ortaya konulması ve gelecek kuşaklara aktarılması amacına yönelik özverili, ciddi bir çalışma.'
Rektör Prof. Dr. Koçak'ın gönderdiği ikinci kitabın ismi şöyle:
'Erzurum, Erzincan, Bayburt illerinin yöresel yemek envanteri - Yöresel yemekler'
Kitabın ön kapağında kullanılan tandır fotoğrafı, karanlıkta kaybolmuş gibi, zor seçiliyor.
Arka kapaktaki fotoğraflar ise konuya daha uygun.
Bir de şu başlıktaki 'envanter' kelimesine takıldım.
Türk Dil Kurumu, ‘envanter’ için şöyle diyor:
‘Bir ticaret kuruluşunun para, mal ve diğer varlıklarıyla genel olarak borçlu ve alacaklı durumları.’
Peki başlıktaki 'envanter' kelimesi sizce de sırıtmıyor mu?
KARTOL BORANİSİ İLE BAŞLAMAK NEREDEN ÇIKTI?
Sayfaları açıyorsunuz, kağıt ve baskı kaliteli.
Atatürk Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Nurinisa Esenbuğa 'önsöz'de yöresel lezzetlerin lokantaların mönülerinde bulunması gerektiğinden söz ediyor.
Çifte Minareli Medrese fotoğrafı ile de yöresel yemekler başlıyor.
Ama size bu kitapla ilgili bir iyi, bir de kötü haberim var.
İyi haber Yöresel yemekler kitabının hem Türkçe hem de İngilizce olması.
Kötü haber ise 'Kartol boranisi' yemeklerin başlaması.
Peşine 'soğan dolması, şalgam çırtması, ayva dolması, ekşili yaprak dolması ve de kartol oturtması' devam ediyor.
Oysa biz yemeğe ‘çorba’ ile başlamaz mıyız?
Nerede 'ayran aşı?'
Yemek sunumları kadar fotoğraflar da özensiz.
O kadro ile yapılan 'yöresel yemekler' kitabı bende hayal kırıklığı yarattı.
UZUNDERE'NİN YEMEK KİTABINI GÖRDÜNÜZ MÜ?
Turizm Fakültesi'nin ilk yayınını yapanlara (lütfen yıkıcı eleştiri olarak kabul etmesinler, biz onlardan en iyisini bekliyoruz), yemek seçimi, sunumu ve fotoğrafları konusunda uzmanlara danışmalarını öneriyorum.
Pazaryolu’nun Göztepe köyüne kadar gidenlerin, Hasankale'de uzun lavaşların çıkarıldığı fırınlarda yapılan ‘tava' veya ‘etli pide’ kültürünü niye yansıtmadıklarını merak ediyorum?
Hiç görmek nasip olmadı ama Zekiye Çomaklı'nın 'Karlar Ülkesinin Damak Tadı' adlı bir özgün yemek kitabı çıkardığını hatırlıyorum.
Ancak Turizm Fakültesi’nin yöresel yemekler konusunda Uzundere Sofrası kitabının gerisinde kaldığını üzülerek söylemek istiyorum.
Şüphesiz Halis Özsoy'un belediye başkanı seçilmesiyle Uzundere turizm ve tanıtım konusunda örnek çalışmalara imza atıyor.
Gastronomi anlamında zenginliği ise 'damak çatlatan' türden.
Köylerden, merkezden kadınların getirdiği birbirinden lezzetli yemek ve tatlılarla, Uzundere'deki parkta iki yıl önce tanışmıştım.
Hele o kurutulmuş tatlı ve ekşi meyvelerden yapılan tatlılar bir harikaydı.
Geçen yıl yayınlanan 'Lezzet Vadisi Çoruh'tan Uzundere sofrası' kitabı bu yüzden ilgimi çekmişti.
Uzundere mutfağına özgü çorbalar, etli, sebzeli yemekler, hamur işleri, börek, tatlı, marmelat ve şurupları gruplar halinde inceleyen Uzundereli Neziha Özsoy, 100 sayfalık kitapta 100 ürününü tanıtıyor.
Neziha Özsoy'un fotoğraf ağırlıklı kitabında, hangi malzemelerle hangi yemeğin yapılacağı anlaşılır bir dille aktarılıyor.
ERZURUM'UN TABYALARI'NI BAŞKAN KÜÇÜKLER OKUDU MU?
Benzer 'hayal kırıklığını' birkaç gün arayla 'Erzurum tabyaları ve kışlaları' kitabında da yaşadım.
Erzurum tabyalarını tek tek ve yakından özellikleri ile tanıyacağımı umarak açıyorum sayfaları.
Ama bilimsel bir çalışma gibi özensiz bir kurgu ile karşılaşıyorum. Erzurum Büyükşehir Belediyesi Kültür yayınları arasında yer alan Doç. Dr. Murat Küçükuğurlu'nun kitabını okumadan rafa kaldırıyorum.
Merak da ediyorum.
Acaba esere 'sunuş' yazan Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler umduğunu buldu mu?
Kitaba hiç baktı mı, kaç sayfasını okudu?