Başkan Obama’nın eşi Türklere olan muhabbetini dile getirmiş…
Gazetelerde haber olunca geçmişi hatırladım…
Hey gidi günler…
Bırakın Başkan eşini, ABD’li bir önemli zat “Türkler fena insanlar değil” kabilinden laf etse…
Yer yerinden oynar…
“İtibarımız zirvede” manşetleri atılırdı…
Çok değil…
13 sene önce…
Başkan Clinton depremzedeleri ziyarete gelmişti…
Bir çocuğu kucağına alıp sevmiş…
Çocuk da, burnunu eliyle tutmuştu da…
O hengamede, acılar arasında keyifli manşet atılmıştı…
Clinton Türk çocuğunu o kadar çok sevdi ki…
Bütün haşarılığına rağmen kucağından indirmedi tarzı yazılar çıkmıştı…
Nereden nereye…
Şimdi sıradan haber sayılıyor bu tür ifadeler…
Çoğu basın organı kullanmıyor bile…
Niye?
***
Çünkü, tarihin çarkları tersine dönmeye başladı…
Şimdilerde bizim Başbakan’ın mültefit ifadelerini onlar haber olarak alıp kullanıyorlar…
“Türk Başbakan’ından ABD Sağlık reformuna övgü” başlığıyla filan…
Referans ülke olduk…
Devlet adamlarımız artık “bir bilen” hükmündeler…
Zira…
Eser ortada…
10 yılda alınan eşsiz mesafe…
Rum lider Hristofyas Kıbrıs Rum Kesiminin iflasını açıklarken ağlamış…
Bizim şefkatli Devlet Bakanımız Egemen Bağış dayanamamış ve…
“Üzüldüm” demiş…
“Ağlamasın, aklını başına alsın biz yardım ederiz” içeriğinde bir şeyler söylemiş…
10 yıl önce, “ 10 yıl sonra bunlar olacak” diyene deli gözüyle bakılırdı…
Şimdi?
***
AB Üyesi ülkeler sapır sapır dökülüyorlar…
İsmini değiştirip, müflis devlet imajından kurtulmaya çalışanlar bile var…
Ya biz…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti…
IMF’ye 5 milyar dolar para aktarmayı planlıyoruz…
Yanlış anlamayın…
Borç ödemek değil…
IMF'nin sorunlu ülkelere yardım yapmak için oluşturduğu fona 5 milyar dolara kadar katkıda bulunacak.
Nereden nereye…
Bir yanda terörle canhıraş bir mücadele…
Tonlarla aktarılan para…
Öte yanda IMF’ye yardım edecek kadar varlık…
Nasıl oldu?
Sahi, hiç fikrediyor muyuz ki…
Bu ülkenin kaynakları yıllar yılı nasıl ve kimlere peşkeş çekilmiş…
Bir ehli namus yönetim anlayışı 10 yılda ülkemizi borç alan değil, veren ülke haline getirdiyse…
Onlarca yıl yönetenler nereye aktardılar bu kaynakları?
Hakikaten ne yaptılar?
Cevap bekleyen sual budur!