Duymadıysanız duyun…
Gül Ahmet Caddesinden Tahtacılar'a doğru inerken yolun solundadır bu camii…
Güllü Hanı’nın hemen yanında…
Harika bir tarihi eser…
1700’lü yılların hemen başında yaptırılmıştır…
Vakfiye bilgilerinden hareketle, yapımının tam 1717’de olduğu kayda geçmiştir…
Evveliyatında burada küçük bir mescit bulunuyormuş…
Hacı Derviş İbrahim Ağa ismiyle maruf bir mübarek zat, mesciti yıktırıp yerine bu camiyi inşa ettirmiştir…
İsmini de buradan alır…
Derviş Ağa camii…
Caminin kuzey kısmında küçük bir hazire’de medfun olan Derviş İbrahim Ağa ile ilgili Erzurum’da anlatılan çok değişik menkıbeler mevcut…
Bunlardan en ilgi çekeni, Camiyi tilki kuyruğundan yaptırdığına ilişkin olanıdır…
***
Derler ki, Derviş İbrahim Ağa aslında bir kunduracıdır…
Güllü Han’da dükkanı varmış…
Burada Türklerin dışında Ermeni ve Rum tüccarlar da bulunurmuş…
Ayrı gayrı olmadan ticaretleriyle uğraşıp giderlermiş…
Bir gün, Derviş Ağa, yaşlı ve fakir bir zat görür…
Yemenisinin altı yırtıktır bu yaşlı adamın…
Zorla bu yamayı tamir eder, bir yama diker…
Ücret de istemez…
Yaşlı adamın bu hal çok hoşuna gider ve “benimle gel” der…
Birlikte yakınlarda bir eve giderler…
Yaşlı adam, Derviş Ağa’yı bir odaya sokar ve şu kabın içinden ücretini al deyip, altın dolu küpün kapağını açar…
Derviş Ağa kabul etmese de, yaşlının ısrarlarıyla bir avuç alır…
Daha ısrar edince bir avuç daha alır..
Ve yaşlı adamın, “başın dara düşerse beni hatırla ben yetişirim” tembihatıyla birlikte ayrılır…
Aldığı altınları hemen yatırıma dönüştürüp, bir depo sahibi olur…
Sonrasında da, komşusu olan Hıristiyan esnafa bu depoyu neyle doldurayım ki, İstanbul’a götürdüğümde para etsin diye sorar…
Aldığı cevap ilginçtir…
“Tilki kuyruğu al” derler…
Maksatları bellidir…
Dalga geçmek…
Derviş Ağa temiz kalpli bir insan ya, hemen alır…
Doldurur depoyu tilki kuyruğuyla…
Sonrasında da varır İstanbul’a…
Durumu fark edenler başlarlar Derviş Ağa’nın üstüne gülmeye…
Herkes dalga geçmektedir…
Durumla hayli üzülür Derviş Ağa ve yaşlı adamı hatırlar…
Öyle demişti ya…
Sıkıntıya düşersen beni hatırla diye…
Hatırlar ve bitap bir halde uykuya dalar...
Rüyasında durumundan haberdar olduğunu söyleyen bu mübarek insanı görür ve bir name eline tutuşturarak Padişah’a götürmesini söyler…
Derviş Ağa’da söyleneni yapar…
Olayı Padişah’a ayrıntısıyla aktarır..
Padişah Saray katibini çağırır ve bir ferman yazdırır…
“Bugünden itibaren Hıristiyan ahali tilki kuyruğu takıp sarayın önünden geçecektir” diye..
Öyle yaparlar…
Derviş Ağa’da bir tane bile tilki kuyruğu kalmaz…
***
Derviş İbrahim Ağa, büyük ölçüde para kazanmıştır artık…
Derhal Erzurum’a döner ve Derviş Ağa adıyla anılan bu camiyi yaptırır…
Kendisine oyun oynayan Hıristiyan esnaf ise yaptıklarına bin pişman olurlar…
Bu Cami’de namaz kılanlar, içerideki manevi havanın yoğunluğunu iliklerine kadar hissederler…
Birkaç kez restore edilen bu kutsal mabedin son hali gayet bakımlı olmakla birlikte…
Çevre düzenlemesine ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.
Allah kendisine yakin elde edenlerin hürmetine, Erzurum’umuzu her daim koruyup kollasın inşaAllah!