“Makarios’un yüzü suyuna Yunanistan’ın yalan ve haksız davası uğruna bu toprakların mert evlatlarına haksızlık yapmayınız. TAKSİM’e razı olunuz ki Türkler, Ada üzerindeki bütününe talip çıkmasınlar!”. 1958 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Dünya halkları bir süreden beridir gelmekte olan gıda krizine karşı önlem almak için çaba harcamaya çalışıyorlardı. Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan çatışmalar ise tehdit unsuru olmayı sürgit ediyordu. Gıda yüklü gemilerin çıkışı yaşanan çatışmalar nedeniyle aksıyordu. Türkiye’nin girişimi sonrasında başlayan taşıma işlemleri ağır aksak da olsa az da olsa sıkıntılara merhem oluyordu. Bu noktada dünyayı tek başına Ukrayna mı doyuruyor? Sorusunu çağrıştırıyor. Bütün yaşananlara karşın dünyanın gıda krizi ile karşı karşıya olduğu kabul ediliyor ve buna rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı noktadayız.
Amerika ile yarış içinde olduğu izlenimini veren AB’nin önde gidenleri Rusya’ya uygulanan yaptırımların Türk şirketleri tarafından delinmemesini istiyorlar. Aynaya bakmadan böyle bir istekte bulunmanın ayıp denen beş altı şeyin ötesinde anlam içeriyor olmasını anımsatıyor. Türkiye’yi kapılarında bekletenlerin böyle bir haklarının olmadığını bilmeleri gerekiyor. Bu kışın zor geçmemesi için çalışmalara da ivme kazandırmaya çalışıyorlar. Bu nedenle hiçbir ülkeye veya ulusa yararının olmayacağı bilinen savaşa fazla zaman yitir-meden son vermelerini gerekli kılıyor.
Diğer yandan İngiltere’nin Rusya’ya karşı Amerika’yı da yedeğine alarak Ukrayna üzerinde egemenlik kurma çabalarının da olduğunun unutulmaması gerekiyor. Gıda krizinin kapının arkasında bekliyor olması, gıda fiyatlarındaki artışı da tetiklemekte olduğu biliniyor. Bu artışın gelişmekte olan ülkelerin kâbusu olacağının da bilinmesi gerekiyor. Yaşanması olası bu durum dünya ölçeğinde açlığı da tetikleyecektir.
Mendil büyüklüğündeki ülke ile onun yedeğine takılmış olan Yunanistan Türkiye lehine alınan kararları bozabilmek için yollara düşüyorlar. Görev süresinin sonlanmasına sayılı günler kalsa bile Bay Anastasiyadis’in de bu kervana katılıyor olmasının tek bir açıklamasının olduğunu düşünüyoruz. Bilindiği gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına Gözlemci Üye Olarak kabul edilmesini hazmedemedikleri anlaşılıyor. Benzer üyeliğin İslam İşbirliği Teşkilatı için de alındığı biliniyor. Karşımızdakilerle emperyal amaçlarından vazgeçmeyen bazı ülkelerin de çabaları ile alınan kararın uygulanması bekletiliyor.
Ada’da konuşlu bulanan BM Barış Gücünün gönderildiği günden itibaren yanlı tavırlar sergilediği belleklerdeki tazeliğini koruyor. Görevlilerin zaman zaman aileleri ile birlikte uzun süreli tatil yapmaları nedeniyle eleştiriliyor. Bunun ötesinde Lefkoşa’nın güneyindeki eğlence merkezlerinde zaman harcadıkları biliniyor. Yaşanan olası çatışmalarda sorumluluk almadıkları biliniyor. 15 Kasım 1967 tarihinde Rum Ordusunu destekleyen Yunan Ordusu’nun Geçitkale ve Boğaziçi köylerindeki katliamları diğer saldırılarda olduğu gibi izlemekle yetindiklerini de anımsatmak istiyoruz.
Bu nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin üyeliğinde varsa sıkıntılar aşıldıktan sonra dünya çapında tanınma çabasına girilmesi gerekiyor. Şu ülke ne diyecek öteki kuruluşun hangi türküyü çığırmasına aldırmadan çalışmalara ivme kazandırmak için çaba içine girmemiz gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…