Bir basın mensubunu, Erzurum’un önemli bir değerini daha hakka uğurladık.
Ömrünü Türk Matbuatına, Erzurum Basın camiasına hasreden bir simayı.
Şehrin ahenk, ritim ve duyarlılıklarını gündeme taşımayı vazife edinmiş, bugün meslekteki pek çok başarılı gazetecinin yetişmesine katkı sağlamış bir ağabeyimizi..
Aziziye Postası Gazetesi Sahibi Şerafettin Yılmazoğlu’nu hakka uğurladık.
Tamı tamamına hayatının 70 yılını basına ve halka hizmete adamış bir ağabeyimiz.
Dile kolay..Tam 70 yıl..
Erzurum matbuat tarihine aşına olanlar bilir..
Bugün internet başında yapılan gazetecilikten farklı bir atmosfer ve şartları vardı gazeteciliğin..
Hurufat kasasından elle harflerin kalıplara dizilip, sonra kurşuna batırılarak gazetelerin basıldığı dönemler.
Sonra entertype, typo dönemi..
Katratlı, puntolu dönem..
72 punto başlığın ancak gözetim, denetim ve zaruret şartlarında verildiği dönem.
Ağır kurşun kokan matbaalar..
Günde yarım kilo süt içerek zehirlenmeye karşı kendini korumaya çalışan ve bu ağır şartlar altında gazetecilik yaparak halkı bilgilendirmeye uğraşan basın mensupları..
Fotoğrafların bugünkü gibi kes yapıştır değil, önce klişe haline getirilip sonra basıldığı dönemleri kaç kişi hatırlar..
Fotoğraflı haberciliğin çok masraflı olduğu demlerden kaç kişinin haberi vardır, bilmem..
Çekilen her fotoğrafın otobüsle Ankara’ya götürüldüğü, Rüzgarlı sokakta klişe atölyesine teslim edilerek birkaç gün sonra alındığı ve daha sonra gazetelerde kullanıldığı yıllar.
Ve tashih çilesi..
Kurşun kalıplar üzerinden yapılan tashihler..
Bin bir çile ve emekle üretilen gazetelerde halkın bilgi edinme hakkına hizmet ederken sağlıklarını yitiren onlarca gazeteci..
3, 4 metrelik devasa Avusturya menşeyli hyderberglerde gazetelerin basıldığı dönem daha sonradır.
Pedallıdan, makineli baskıya geçişin ayrı bir serüveni vardır, ki ibret amizdir..Hele Erzurum’da..
Ofset baskının bir batı efsanesi olduğu yıllar..
Cihat Tekerli’den, Ahmet Polat’a, Kemal Alyanak’tan Şinasi Ünal’a, Cihat Güngör’den Necati Çakır’a, Talip, Galip Tutar’dan Şerafettin Yılmazoğlu’na Erzurum matbuatını temellendiren basın öncüleri..
Vahdet Nafiz Aksu, Necati Güngör, Demir Bilirdönmez, Mesut Güngör gibi onlarca duayen gazeteciyi yetiştiren basın ocakları..
Milletvekili Aydemir’in ‘Bir Vakitler Erzurum’da’ mükemmel bir üslupla tahkiye ettiği bir serüveni vardır Erzurum matbuatının..
Kaç kişi hala genzinde bir özlem gibi duran, mürekkep kokulu gazetelerin hasreti içindedir, bilen var mı?
Kaç kişi..?
Dahası..
Bugünden farklı bir mecrası olan gazetecilik ya da matbuatı temsil edenlerin bir de ağırlığı vardı ki..
O havfları hissedenler bilir..
Erzurum’un saygın, ayrıcalıklı insanlarıydı gazete sahipleri ve basın mensupları..
Hemen hepsinin ortak özelliği ağır adam olmalarıydı..
Ağır adam..
Vakur, haysiyet hassasiyeti içindeki ağır adamlar..
Onlarca kişiye ekmek kapısı olan matbaalarda, işçileriyle birlikte aynı şartları yaşayıp, aynı ekmeği bölen gazeteciler..
Sözleri senet olan, itibarları, cüsselerinin bin katı olan gazeteciler..
Albayraklı, Aziziyeli Erzurum matbuatı..
Halkın Sesi, Milletin sesi olan gazeteler..
Hürsöz ağırlıklı basın ürünleri..
Ekspresler, Yeni Haberler, Devrimler..
Ve gazeteci gibi gazeteci olan değerler..
Gazete gibi gazeteler..
Neşredilen her makalenin son harfine dek satır satır bellendiği, kahvehane kahvehane, kurum kurum, dükkan dükkan okunduğu, önemsendiği yıllar..
Aslında insanın daha kıymetli olduğu yıllar..
Şerafettin Yılmazoğlu ağabeyimizin hakka yürüyüşü o günleri hatırlattı bize..
Yüreğimize ince bir sızı düşürerek.
Bir gazeteci ağabeyimizi daha hakka uğurladık..
Hem de 10 Ocak Gazeteciler gününde..
Ruhu şad mekanı cennettir inşallah..
Ne demek gerek ki..
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun..