Başlığı garip karşılayabilirsiniz.. Ki öyle de olmuştur.
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Sekmen’in yemek programları ve RTÜK’le ne bağlantısı olabilir..
Söyleyelim.
Erzurum’da döner, cağ kebap gibi, maliyeti yüksek yemek ve yiyecekler, lokantaların vitrininde sergileniyor.
Cam önünde döner ve dönerci..
Vitrinde cağ kebabı ve ustası..
Caddelere yayılan kesif bir duman ve et kokusu..
Tipik bir Hindistan şehri görüntüsü..
Camekanlara bakmadan geçen insan var..
Heveslenip seyreden..
Ya da içeriye girip döner kestiren..
Görüntü tam bir 3’üncü sınıf şehir görüntüsü..
Alan var alamayan var..
Yiyen var, yiyemeyen var..
Buna gücü yeten var, yetmeyen var..
Bir de çocuklar var..
Ve amenna, saddakna Allah var..
Asgari ücretlinin çoğunlukta, dar gelirlinin yoğunlukta olduğu bir şehir Erzurum..
Lokantaların sıralandığı caddelerden hergün ve her saat binlerce insan geçiyor..
Lokantalardan süzülen et kokusu ve gözleri’ bak’ diye zorlayan dönek, kebap görüntüsü albeni sunuyor.
Kim bilir kaç kişi ve kaç çocuk yutkunarak geçiyor bunların önünden.
Kaç dar gelirli?
Lokantacının umurunda değil..
Meselesi ürününü satmak..
Ya belediyelerin..
Özellikle sosyal belediyecilikle, çevrecilikle övünen belediyelerin.
Metropol şehirlerin, varoşlar dışındaki meskun yerlerinde lokantaların cam önünde böyle görüntüler yok..
Ekser lokantanın camekanı ya da vitrini perdeli..
Acıkan ve parası olan girip yemeğini tüketiyor..
Dışarıya sızan ne koku var ne duman..
Ancak Erzurum’da öyle değil.
Vitrininde döner ve dönerci görüntü ya da figürü olmayan lokanta yok..
Kimi yiyen, kimi bakan bir şehir vizyonu..
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan koparı kale alan yok.
Yoklukta olanlarda seyrediyor, belediyeler de..
Çare bir tek Mehmet Sekmen’de..
En azından bu lokantalara perde kullanmak zorunluluğu getirebilir..
Ya da dönercilerin vitrin önünden çekilmesi yolunda bir uygulama yapar.
Konunun Sayın Sekmen’le olan ilgilisi bu..
Gelelim diğerine..
Yemek programları ve RTÜK’e..
TRT de dahil olmak üzere tüm tv kanallarında, yarışırcasına yemek programları yayımlanıyor.
Kul hakkı konusunda fetvacı hocaların program yaptığı, güya dini hassasiyeti olan tv kanallarında da aynı programlar..
Tv her evde var..
Bu programları izleyen milyonlar..
Açlar, toklar, çocuklar, büyükler..
Öyle bizim alıştığımız yemeklerden değil bu nimetler..
Kuzu çevirmeler, tandırda kuzular..
Envai türlü kebaplar..
Yayınları içindeki konuşmalarda lafzı celalin en yoğunluklu olduğu tv kanalları bunların çoğu..
Normal bir gelirle alınmayacak, tüketilmeyecek yemekler anlatılıyor saat saat..
Bunları olan da olmayan da seyrediyor..
Ne yazık ki RTÜK de..
O yemeklere, kebaplara bakıp isteyen kaç çocuğun olduğunu düşünen yok..
Veya o yiyecekleri evine getiremeyen, çocuklarına yediremeyen baba ve annelerin çektiği ıstırabı hesaplayan.
Tam bir kapitalizm çılgınlığı..
Alan alsın, alamayan da baksın dursun..
RTÜK de vatandaş da seyretsin.
Bu yemek çılgınlığını TRT’nin yayınlarına sokmasına ne demeli, bilmiyorum..
Devletin yayın organı..
İnsanların hali ortada..
TRT yönetimi eğer bunları hesaplamıyorsa, özellerin umurunda mı..
Meşhur din ahkamcılarının boy gösterdiği kanallardan öylesi var ki, günde birkaç kez başka adlarla yayımlanıyor yemek programları..
Kimi maceracı, kimi bilmem ne usta, kimi kadınlar yarışıyor.. vs..vs..
Bu yayıncılık içinde dikkat kesilen sıradan bir nüans mı?
Hayır..
Bir toplumun aynası bu programlar..
Açların, yokların..
Cocukların, dulların..
İşsizlerin, asgari ücretlinin düşünülmediği bir ortam..
Kim dur diyecek..
Elbette RTÜK..
Bu tür programlara özel bir uygulama getirecek..
Ha getirmese ne olur?
Bir şey olmaz..
Çocuklar heveslendikleriyle, onlara bu yiyecekleri alamayan anne ve babalar gözyaşı ve ıstıraplarıyla kalır..
Bunlara göz yumanlar da binlerce insandan ‘ah’ alır..
Eğer alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste sözü bir yalan ve avutmaca değilse..
O programlar da, o yiyecekler de biter..
Ve geriye sadece tiz perdeden ah’lar kalır..
Bir de ah ettirenlerin vah’ı..
Bir de hüvel baki..