Tekrarda yarar var..
Hele Mevlana’dan olunca..
Gündem de onun anlattığı bu gerçeği ifade ediyor zaten..
Aktaralım:
“Bir ev yaptırmış yoksulun biri..
Taşını toplamış, çamurunu karmış..
Temeline alın teri akıtmış, zihnini harcetmiş..
Kapısını, sövesini, penceresini yaparken ağaç ağaç dolaşıp iyisinden seçmiş, ölçmüş, biçmiş, takmış..
Sonra bitirmiş yuvasını..
Karşına geçip, “ey ev” demiş..Seni yaparken çektiğim çileyi, zahmeti biliyorsun..
Gel bir anlaşma yapalım..
Yıkılacağın zaman bana haber ver..
Çoluğum, çocuğum heder olmasın altında..
Yuvam başıma yıkılmasın..”
“Peki” demiş ev..
Sonra kavilleşmişler..
Aradan uzun yıllar geçmiş..
Evin zaman zaman sıvası düşmüş, duvarı çatlamış..
Ahşap doğramaları aralanmış..
Duvarlar delik deşik olmuş ya..
Hepsini çamurla sıvamış adam..
Ve birgün..
Gece yarısı çökmüş ev adamın ve ailesinin üstüne..
Yaralı bereli kurtulmuşlar..
Kızgın adam evin molozlarının karşısına geçip, “Hani kavilleşmiştik..Yıkılacağını haber verecektin” deyince..
Yıkı evden bir nida yükselmiş
“Senin gözün, kulağın ve dimağın hep lüzumsuz işlerdeydi..Bana hiç mi dikkat etmedin? Evin yıkılırken hiç mi görmedin?
Ben sözümde durdum..Yıkılacağımı sana haber verdim..Sıvamı döktüm, çatladım, patladım..
Ama her ağzımı açtığımda balçıkla doldurdun ağzımı, sesimi ve nefesimi kestim..Şimdi niye gözyaşı dökersin be adam.Suç senin midir, benim midir?”
Mevlana’ya rahmet..
Ders alanlara ibret..
Sözü uzatmaya var mı hacet…
Zaten sözün tamamını demekten, haşa huzuru ali alinizden ar ederiz..
Muhatabımız anlayanlardır..