“Her şeyden önce asker olduğunu unutma! Madem ki Türk’sün, askersin!” Bu sözler Hüseyin Nihal Atsız’a aittir ve Türk milletinin binlerce yıllık tarihine ışık tutar. Türkler, neredeyse 3000 yıla yaklaşan tarihleri boyunca her zaman askerce bir duruş sergilemişlerdir. Ancak bu askerlik, sadece savaşmak ve fethetmekle sınırlı kalmamış, gönülleri fethetme şeklinde gerçekleşmiştir. Türk’ün askerliği budur: Gittiği yerde gönüllere hitap eden, insanların Allah’ın yarattığı Eşref-i mahlûkat olduğunun bilinciyle hareket eden bir anlayış.
TÜRK’ÜN ASKERİLİK FELSEFESİ
Türkler, gittikleri her yerde çevreye gereken önemi göstermiş, yaratılmış her şeyi muhabbetle kuşatmışlardır. Türk’ün askerliği, emperyalistlerin yaptığı gibi gittikleri yeri sömürmek ve yok etmek şeklinde olmamıştır. Tam tersine, Türkler gittikleri yerleri imar etmiş, oradaki insanları daha refah içinde yaşatmak için çaba sarf etmişlerdir. Bu nedenle Türk devletleri, tarih boyunca hep var olmuş ve güçlü kalmışlardır. Türk’ün askerlik anlayışı, sadece savaş meydanlarında değil, barış zamanlarında da kendini gösterir. Türk askeri, düşmanını bile insani değerler çerçevesinde değerlendirmiş, adaleti ve merhameti elden bırakmamıştır.
TÜRK DEVLETİNİN GELECEĞİ
Türklerin tarih boyunca sürdürdükleri bu askeri ve insani anlayış, gelecekte de devam edecektir. Dünya durdukça, kıyamete kadar Türk devleti var olacaktır. Türk’ün askerliği, milletimizin karakterinde, kültüründe ve inancında derin bir şekilde yerleşmiştir. Bu yüzden de Türk milleti, tarih boyunca olduğu gibi gelecekte de güçlü, adil ve merhametli bir şekilde varlığını sürdürecektir.
Türk milleti, Hüseyin Nihal Atsız’ın ifade ettiği gibi, asker olduğunu hiçbir zaman unutmadan, ama bu askerliğin sadece bir savaş değil, bir gönül fetih hareketi olduğunu bilerek hareket etmiştir. Bu anlayış, Türk devletini dünya üzerinde eşsiz ve güçlü kılmaya devam edecektir.