Bir mesleği icra etmek var, bir de o mesleğin hakkını vermek… İşini öyle bir yaparsın ki insanlar seni bulur, seni takip eder. Hatta kimi zaman, merkezde olmamana rağmen, insanlar severek, isteyerek, üşenmeden yol alır. Tıpkı Balıkçı Esendal gibi…
Esendal Usta, merkeze uzak bir yerde, ama onun yeri uzak değil! İşini iyi yapmanın gücü bu işte. Kendisini mesleğine adamış, en iyisini sunmak için uğraşmış. Balıklarının tazeliğinden tutun, pişirme sanatına kadar her şey dört dörtlük. Hal böyle olunca, insanlar akın akın gidiyor Esendal’ın yerine. Çünkü kaliteli olanı bulmak zordur, ama bir kez buldu mu insan, kolay kolay bırakmaz.
Şimdi herkes soruyor: Nasıl oldu da Balıkçı Esendal bu kadar meşhur oldu? Cevap basit: İşini severek yaptı, hakkını verdi. Meşhur olmak için çaba sarf etmedi, ama işini hakkıyla yapınca, insanlar kendiliğinden geldi. Esendal Usta, ustalığın kitabını yazdı. Öyle ki sadece balık yemek için değil, ona saygı duymak için gidiliyor. O, işini iyi yapan herkes için bir örnek, bir idol.
Ders şudur: Ne iş yaparsan yap, hakkını ver. Gerisi zaten gelir.