Bir ara özürlüler deniyordu…
Öncesinde ise sakatlar…
Her ikisi de kulak tırmalayan, can sıkan ifadeler…
Şimdiler de daha estetik bir kelime kullanılıyor…
Engelli…
Aslında bu bile hoş değil…
Ama, başka da ifade şekli yok ki…
Her neyse…
3 Aralık Dünya Engelliler günü…
Hafta boyunca çeşitli etkinlikler, kutlamalar, paneller yapılacak…
Engelli insanların sorunları tartışılacak…
Hayatı onlar için daha yaşanabilir hale nasıl getiririz diye düşünülecek…
Sonra…
Sonrası yok!
***
Halbu ki…
Hepimiz için bu bir vazife…
Zira…
Noksansız bir hayat onların da en doğal hakkı…
Bunun için öncelikli görev yerel yönetimlere düşüyor…
Çevre düzenlemelerinden başlayarak, ilgili oldukları her görev sahasında Engellilere öncelik tanımak…
Onları hatırlamak…
Ve onlara uygun ve özgün çözümler sunmak…
İş sahası için de bu geçerli…
Özellikle büyük alış veriş merkezlerinde Engellilere özel çalışmalar yapılmalı…
Ruhsat işlemlerinde bu hususiyet şart koşulmalı…
Ya trafik…
En mühim olgu…
Bu alanda ciddi noksanlıklar var…
Hem ışıklar bakımından, hem de, trafik düzenlemeleri açısından…
Teknoloji öylesi boyutlara vardı ki…
Görme engelliler için sesli ışık sistemi pekala hayata geçirilebilir…
Yine işitme engelliler için bir başka yöntem…
***
Son yıllarda bu alanda ciddi gelişmeler, girişimler oluyor…
Katkısı olanlardan Allah razı olsun…
Ancak yeterli değil…
Özellikle bir hususun altını çizmek lazım ki…
Engelli bireylere yapılmaması gereken şeylerin başında acıma duygusuyla yaklaşmak geliyor…
Zinhar…
Özellikle de acıdığını hissettirerek…
Fena halde incitici, üzücü bir tavır…
Bunun yerine dediğimiz gibi, onları hayata aynen dört başı mamur insanlar gibi adapte etmenin yollarını bulmanın arayışında olmamız gerekiyor…
Hepimiz…
Fert fert…
Ve sadece Dünya Engelliler Günü veya Haftası öneminde değil…
Yılın her gününde…
Engelsiz bir hayatın herkesin hakkı olduğu hakikatini lütfen ıskalamayalım…
Bu münasebetle bütün Engelli kardeşlerime huzur dolu bir ömür diliyorum…