Davut sari guzel sormus ama cevap da guzel olmus. Sanki bu soru ve cevaplarda birer gonderme gizli. Ne dersiniz soran ve cevaplayanlar. Bunada bir cevap verin.

Ohaaaa, ne oluyoruz şimdi arkadaşlar yazıdaki işlenen konu çok farklı yorumlar daha farklı. Kamunun hakkını hukununu yiyin diyenmi var yok. peki dini dejenere edice tavırlara karşı bir yazıylada olsa tepki verilmesinmi? Gelelim Orhan Bey'in sorusuna, ikisi de aynı ama, bence her gün çalanın işi daha zor? çünkü bunun biride bir binide. düşünkü adamhayatı boyunca milletin malını çala çırpa çoluğuna çocuğuna yediriyor.

Davut Bey'in dikkat çektiği ince bir nokta var. Kamu hakkı demek milyonların hakkı demek. O yüzden elbette Allah korusun. Bunun içinde Allahıma yatıp kalkıp şükür ediyorumki devlet memuru veya devlette çalışan olmamaşım. Çünkü maaşlı çalışıp bir dakikasını boşa geçiren milyonların hakkına giriyor çoluğuna çocuğuna haram yediriyor. hele birde başka türlü pis işleri varsa vay geldi onun başına. Bu şekilde bir ömür milletin hakkına hukukuna girerek maaş alanlar var. Bunlar bu hakları nasıl ödeyecekler. Benim sorumda şu: Bir adamın bir defa bir devlet malını haksız iktibası mı, yoksa bir devlet çalışanının her gün kamunun hakkına ufak ufak tecavüzü mü daha günahtır? buyurun birde buna cevap verin!!!!!!!!!!

Sayin Davut SARI; elinize saglik, ince cizgiyi ne güzel formulize etmisiniz. O cizgiki ki; Yaygaraci-sekilci-formalite din yasayanlarla, o dini özümseyen ve makul hareket eden arasindaki farki belirleyen...Izin verin size basimdan gecen bi mevzuyu anlatayim: Calsitigim yerde yeni ise baslayan Pakistanli ile biraz muhabbet ettikten sonra dine dair düsüncelerini söyle dile getirdi: "Asil dini biz yasiyoruz(Taliban) direk Peygamber dönemindeki sekliyle(sakallar, giyim-kusam her anlamda), sizlerin yasadigi anlamsiz bisey !"...Peki buna ne diyeceksiniz sayin Yazar? Ama isin ironik kismiysa bu mega müslüman kardesimiz yasamak icin Pakistani degilde, gelismis bi avrupa ülkesini tercih ediyor ve imkanlarindan faydalaniyor, bunun dindeki yeri tabiki "konu disi". Ben haddimi asarak, Nikola Teslanin din hakkindaki görüsünü buraya yazayim: "Dinlerin kitabini okuyup anlayanlar, "ateist". Yarim yamalak anlayanlar "dindar", hic anlamayanlarda "yobaz" olur.."

Elbette öncelik farzın ama, bu demek değilki yazarın ifade ettiği dinimi oyuncağa çevirirlerken durup bakalım. Elbet tepki verelim bu ne demek yani içki içip namaza durmak. dinin içini boşaltma gayretleri bütün bunlar.

Namaz kılmak, içki içmek... Bunları yapan/yapmayan kime borçlu olur? Yalnızca Allah'a... Ve biliyoruz ki, Allah'ın rahmeti gazabından daha büyüktür. Peki, ya kul hakkı? Hele de kamu hakkı? Bu öyle bir hak ki, Cenab-ı Hakk'ın "Karışmayacağım" dediği bir hak... Muhtemelen, öteden beri iftiharla söylenen "Allah'tan gayri kimseye borcum yok" sözü de böyle bir düşüncenin ürünü... O halde, bir günahkarı riayet/tecavüz terazisi ile yargılarken, Müslümanlar müşterek bir öncelik belirleyebilselerdi, bu hangisi olurdu: Mazlum'un hakkı mı, Allah'ın hakkı mı? Elbette "Her ikisi de" en doğru cevap! Fakat benim sorum; farz, vacip, sünnet ve müstehab ibadetlerden hangisi önceliklidir, türünden bir soru... Hangisini yapalım, türünden değil!