Nemime, laf götürüp getirme, iftira, yalan, riya…
Herkesin mustarip olduğu, ama fırsatını bulunca da, en alasını yaptığı çirkinliklerden bazıları…
İnsanoğlu var olduğundan beri bu illetler var!
Keşke bütün insanlık için bu anlamda bir bilinç sıçraması olsa da, bir anda yok olup gitseler…
Öylesi berbat bir hal ki…
Allah Resulünün eşi dahi, hakkında ayet inince aklanabildi…
Caferiye Camii’ni yazarken, halk arasında yoğun bir biçimde anlatılan bir söylentiden dolayı not düşmek istedim…
Malum, Caferiye Camii’ni Erzurum’da küçük bir memuriyetle geçinen Cafer Ağa isimli bir zat inşa ettirmiş…
Bütün harcamayı biriktirdiği paralarla yapmış…
Bir kuruş dahi dışarıdan kimsenin katkısı olmamış; kabul etmemiş…
Hal böyle olunca, dedikodu, iftira da almış başını gitmiş…
“Devletin parasını gasp ederek bu camiyi yaptırdı” diyenler baskın çıkmış ve şehrin Vali’si olaydan padişahı haberdar etmiş…
İlginç olanı…
Olayı duyduktan sonra padişahın Cafer Ağa ile ilgili herhangi bir mahkemeye müracaatının olmayışı…
Olayı şöyle çözmüş…
İbrahim Hakkı Hazretlerini huzura kabul edip, “Hemşerin Cafer Ağa ile ilgili şöyle, şöyle söylentiler var, ne dersin suçlu mudur, devletin parasına el atmış mıdır?”
İbrahim Hakkı Hazretleri de, “Sultanım sizin huzurunuzda konuşmaktan hicap ederim, izniniz olursa cevabımı yazılı bildireyim” der…
Bu teklifi kabul edilince de, bir beyaz kağıt üzerine, “Şu beyaz kağıt kadar ak ve temizse, Cafer Ağa’da öyle temizdir” diye yazıp Padişah’a vermiş…
Bunun üzerine de, Padişah’ın Cafer Ağa’yı takipi ortadan kalkmış…
Yine, halkın ifadesine göre, Cafer Ağa olaydan haberdar olunca öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki…
Bir daha halkın arasına girmeyip, evi ile cami arasında bir dehliz yaptırıp camiye öyle gidip gelir olmuş…
***
Cami Erzurum’un en merkezi yerinde bulunmaktadır…
Cumhuriyet Caddesinin tam ortasında…
Kitabesinde yapım tarihi olarak 1645 geçmekte…
Yaptıranın da, Ebubekir oğlu Hacı Cafer olduğu yazılı…
Vefatından sonra, Cafer Ağa caminin yan tarafına defnedilmiştir…
Camiyle ilgili çeşitli kaynaklarda kayıtlar bulunmakla birlikte, en net tespitler yine Evliya Çelebi’ye aittir…
Erzurum’a geldiğinde daha yeni inşa edilmiş olan camiyle ilgili şöyle bir not düşmüştür:
Yüksek bir minaresi, bir kapısı, yeni mimari usulde yapılmış demirli pencereleri vardır. Avlusu şadırvanlı ferah bir camidir. Bütün kubbeleri kurşunla örtülüdür”..
Buradan hareketle baktığınızda, şimdilerde olmayan şadırvanın o yıllarda tam tekmil hizmet verdiğini anlıyoruz…
***
Son birkaç yıl içinde, tarihi eserlere dönük yerinde ve güzel bakım işlemlerinden en fazla istifade eden camilerimizin başında Caferiye gelmekte…
Etrafı açılan ve tarihi dokuya zarar vermeden bakım ve onarımı yapılan Camii, Erzurum Kalesini açığa çıkarılacak projeyle birlikte çok daha görkemli ve görülebilir bir duruma gelecek…
Başta yaptıran olmak üzere, bugüne kadar gelmesinde katkısı olan ve bir vakit dahi ibadet etmiş olanlardan Allah razı olsun…