HÜRRİYET Gazetesinin 9 Mart 2014 tarihli Pazar ekinde bir yaşam öyküsü vardı.
Bir 'dokunulmaz' müfettişin tehlikeli yolculuğu, başlığı ile yayınlanan öyküde iki de siyah- beyaz fotoğraf dikkat çekiyordu.
Öykünün spotu ilginçti:
Ömrünü hesap sormaya adamış bir devlet memuru...
İntikamcı bakanlar, naylon faturacılar, Anadolu'da köylüye korku salan çete reislerini aşarak 36 yıl kesintisiz maliye müfettişliği yapan Hüsamettin Kılıç.
Hiç tereddüt etmeden başladım okumaya.
Öykünün girişi bana daha gizemli ve çekici geldi:
Standart bir ilan.
Bizlere, Erzurum Pasinler eşrafından Hüsamettin Kılıç’ın vefat ettiğini haber veriyor.
Eşi, evlatları ve torunlarının gazeteye verdiği ilanın anlattığına göre Mekteb-i Mülkiye’nin 1943 mezunlarından, Mülkiyeliler Birliği kurucu üyesi, ‘maliye müfettişlerinin duayeni’, ‘Türkiye ve Cumhuriyet sevdalısı’ Kılıç, Şubat ayında bu dünyadan göçüp gitmiş. Ardında koca bir hikâye bırakarak...
KİMDİR HÜSAMETTİN KILIÇ?
İsterseniz önce Hüsamettin Kılıç kimdir, onu tanıyalım:
1920 Erzurum doğumlu, tüccar Hüseyin Kılıç ve Refika Kılıç'ın oğlu.
İlkokulu 1932'de Pasinler'de okur, 1939'da Erzurum Lisesinden mezun olur.
Mülkiye'yi bitirdikten sonra, 1943 yılında Maliye Bakanlığında göreve başlar.
Mülkiyeliler Birliği'nin kurucusu Leman Kılıç ile evli, iki çocuğu vardır.
MÜFETTİŞLİK NASIL BİR MESLEK?
92 yaşında hayata veda eden müfettişlerin duayeni Kılıç, 11 yıl önce yapılan bir söyleşide mesleğini şöyle anlatır:
"1947-1983 yılları arasında 36 yıl kesintisiz Maliye Müfettişliğini, fırtınalı dalgalı Atlas Okyanusunu bir kayıkla geçmeye benzetirim.
Her an tehlikelerle karşı karşıyasınız.
Bir dalga gelir geçer, yeri gelir biraz yol alırsın, güneşli günler yıldızlı geceler vardır ama birden karşına bir buz dağı çıkar, batmadan, kazaya uğramadan yolculuğun sonuna gelince duyduğun sevinç ise sonsuzdur."
İSTANBUL'DA OTURUYOR, ANADOLU'YU DENETLİYOR
Baş Müfettiş Hüsamettin Kılıç o günlerin çalışma koşullarından şöyle söz eder:
"Teftiş Kurulu'nda çalışırken Mayıs geldiğinde biz mutlaka 6 aylık teftişe çıkmış olurduk.
Yanımıza bir kat yatak, bir portatif karyola, bir radyo cihazı, bir lüks feneri ve gerekli kap kacak alırdık.
Her ilçede otel bulunmazdı.
Bazen ilkokulda, bazen maliye binasında, bazen jandarma komutanı ile birlikte kalırdık.
Bazı yerlerde lokanta da olmazdı. İstanbul'u Mayıs’ta yağmurlu bırakırdık, dönüşte sonbaharda yine yağmurlu bulurduk.
Galata Köprüsü'ne çıktığımız zaman ayaklarımız dolaşırdı; çünkü o kadar Anadolu'da gezmiştik.
Ama bundan şikâyetçi değildik.
Türkiye'yi baştan başa görüyorduk."
VATANA HİZMET MUTLULUĞU
Kılıç o söyleşide "Peki bu tehlikeli yolculuğa niçin çıkarsınız?" sorusunu şöyle yanıtlar:
"Tanrı seni bir ana ile bir babadan meydana getirdi.
Sonra da sana bir vatan hediye etti.
İşte bu anavatana senin vereceklerin var.
Bunu unutur veya gerekli önemi vermezsen ne mutlu olabilir, ne de görevlerini hakkıyla yerine getirebilirsin."
DUAYENİN KIZI VE TORUNU İLE NASIL TANIŞTIM?
Sizin de ilginizi çekti, değil mi?
Müfettiş Kılıç'ın oğlu Prof. Dr. Kaya Kılıç, Beyin ve Sinir Cerrahı.
Kızı Oya Kılıç Karabekir ise içmimar.
Ben 10 yıl kadar önce Oya Hanım ve kendisi gibi mimar olan kızı Zeynep Karabekir ile tanıştım.
Mimar Oya Hanım, Newsweek Dergisi'nde gördüğü bir makale yüzünden Erzurum mutfağını incelemeye karar verdiğini belirterek şöyle diyordu:
- Çocukluğumda babaannemi görmek için geldiğimiz Erzurum'da beni en çok etkileyen yer, evlerin mutfaklarıydı. Kızım Zeynep'le Erzurum mutfağını incelemek için geldik.
MEKSİKA'DA ERZURUM'U TANITIYOR
Birkaç yıl önce de Zeynep Karabekir ile telefonla görüşmüştüm:
-Annemle hazırladığımız Erzurum mutfak mimarisi hakkındaki makalemizi Meksika'da düzenlenen uluslararası tasarım konferansına sunduk.
Japon Profesör Harukiho Fujita çalışmamızı çok beğendi.
En başarılı sunum olarak seçilen makale Japonca'ya çevrilerek Osaka Üniversitesi dergisinde yayınladı.
Akademik alanda Erzurum'un reklamını yapmış olduk.