“Hangi şartlarda anlaşma yapılırsa yapılsın, Türk halkının can ve mal güvenliği kâğıt üzerinde sağlanamaz. Hatta Birleşmiş Milletler garantisinin de barışı sağlaması imkânsızdır” 1980
Rum tarafını meşru hükümet olarak tanıyıp Kıbrıs Türklerini bu hükümete tabi kılmak için yapılmakta olan baskılar Kıbrıs’ı birleştiremez tamamıyla ayırır. Kıbrıs’ı birleştirmenin yolu Kıbrıs Türklerinin eşitliğini ve kurucu ortaklık haklarını inkâr yolundan geçmez”. 1983 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs müzakerelerinin başlatılabilmesi için adeta geri sayım yapılıyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, 2024 yılı başlarında itibaren Kişisel Özel Temsilcisi sıfatıyla görevlendirdiği ekibin görev süresi 6 ay olarak planlanmıştı. Sürenin dolmasına karşın hazırlanan rapor veya raporlar doğrultusunda başlatılan çalışmaların resmi olmayan ve tarafların akşam yemeğinde bir araya gelmeleri ile şimdilik sonuçlanmış gibi görünüyor. Müzakerelerin başlatılabilmesi için verilen aranın yeni umut kapısı olup olamayacağı ayrı tartışma konusudur. 60 yıldır çözümsüzlüğün yaşandığı adada bu tür çıkışlar hep umut olarak duyuruluyor. Buna karşın çözümsüzlüğün bir 60 yıl daha uzaması çözümsüzlüğün kabulü ile tarih kayıtlarında yerini alacaktır.
Aradan geçen bu dönemde çözüme yönelik olarak kayıtlara geçirilmiş çok sayıda çözüm önerisi kayıtlara geçirilmiştir. Yanlı olduğu her tarafından adeta sırıtan bu önerilere İngilizlerin yeni önerileri kayıtlara geçirilmemiştir. İngiliz Dış İşleri Bakanlığının hazırladığı son önerilerindeki ilginçlik dikkati çekiyor. Adı geçen Bakanlığın BM görevlilerine sundukları önerilerde BM’n çözüm için Türk tarafının işbirliğine ikna edilmesi öneriliyor. Buna koşut da kendi yarattıkları farklılıkların da giderilmesi çalışmalarının Türkiye tarafından yerine getirilmesi isteniyor. Adadaki öne sürülen nerede ise bütün olumsuzlukların da sömürge yönetiminden kaldığı biliniyor.
İngilizlerin açıkladığı senaryoya göre Egemen Devletçiklerin kurulması öneriliyor. “Bu modelin işlerlik kazanabilmesi için İskoçya ve İrlanda modeli örnek olarak” sunuluyor. Bu öneriden önce ise ve kabul görmeyen 1960 modelindeki uygulama öne çıkarılmıştı. Aynı suda iki kez banyo yapılmayacağını İngilizler de mutlaka biliyorlardır. Ana ilkelerinin böl ve yönet uygulamasını esas almaları olarak biliniyor olmasına karşın Hoca Nasrettin’in Ya tutarsa yaklaşımı olduğunu kaydetmek gerekiyor.
Kurulması önerilen Egemen Devletçiklerde olası bir anlaşmazlık halinde nüfus olarak fazla olanlar başarılı olarak öne çıkacakları için Kıbrıs Türklerine karşı azınlık statüsü verilmesi önerisi ile 1960 veya ne modeli olursa olsun barışa en ufak bir katkısının olmayacağını kaydetmek gerekiyor. Olası bir referandum kararının verilmesi İngiliz yöneticilerin insafına terkedilmiş olacaktır. Benzer öneriler Annan’ın Belgesinde de yer alıyordu.
Önerilen böyle bir yönetim modeli Common Wealth (İngiliz Uluslar Topluluğu) toplantıları için yapılıyor. Öneri kabul edildiği takdirde İngiliz Yönetiminin elini Kıbrıs’tan çekmemesinin bir nedeni olarak karşımızda duracaktır. Sızdırılan bu yeni çözüm modeli garantör ülke uygulamasının da sonunu getirecektir. Bu da karşımızdaki unsurun yıllardır sürdürdüğü garantilerin kaldırılmasının da yolunu açacaktır.
Son yapılan Newyork görüşmelerinden sonra ortalıklara atılan konunun ayrıntıları ile irdelenip tartışılması gerekiyor mu ne…
SEVGİ İLE KALINIZ…