“Uzun seneler Rum ekseriyetinin tahakkümü altında inleyen belediyelerden çektiğimiz azap ve üzüntüye son vermek karar ve azmindeyiz. Çetin bir mücadelenin başlangıcında olduğumuza şüphe yoktur. Olgun bir halk olduğumuzu şeref ve haysiyetimizin daha fazla egoist, kötü niyet sahibi Rumlar tarafından çiğnenmesine tahammülümüzün kalmadığını ispat etmek üzerimize düşen en büyük vazifelerden biri değil midir?” 1958 Dr. Fazıl KÜÇÜK
Türk Yunan ilişkilerinin seyir defterlerine yazılan bazı yazılar çoğu kere bilinenlerin yinelenmesi şeklinde oluyor. Buna karşın bu işlemleri sıklıkla yinelemekten geri durmuyorlar. Kendi saldırganlıklarının arkasına saklanarak mağduriyet edebiyatı yaptıklarından olacak dünya kamuoyunda da haklılık kazanıyorlar. Türkiye ile birlikte NATO üyesi olmalarına karşın saldır-ganlıklarından geri adım atmadıkları gerçeği ile de sıklıkla karşılaşıyoruz.
Yaptıkları saldırganlıkla ortalığı ateşe verecekleri kuşkusu yaşanırken harladıkları ateşin ısısı kendiliğinden düştüğü düşünülürken hiç beklemedikleri anda içten içe yanan ateşin yeni bir konuda yanmaya başladığı gerçeği ile yüzleşiyoruz. Yaşanan bu olayları NATO’nun iki ortağı olan Türkiye ve Yunanistan arasında yanlı tutumundan kaynaklanmakta olduğu biliniyor.
Son günlerde Yunan uçaklarının Türk hava sahasını sıklıkla ihlal etmelerinin bir başka nedeni ise Amerika’nın sırf silah satmak için yaşananlara şaşı bakmasından kaynaklanıyor. Yunanistan, FIR Hattı diye bilinen uçuş bilgi bölgesini ihlal ederek Türkiye’yi köşeye sıkıştırma çabası içinde debelenip duruyor. Her iki ülkenin egemenlik alanı olan bölgeyi Yunanistan’ın kendi egemenliğinde görüyor olması kabul edilebilir bir durum değildir. Yunanistan’ın sırtını sıvazlayanlardan aldığı güçle bölgede sorun yarattığının da bilinmesi gerekiyor.
Bugüne değin yaşanmış olan bütün gerginliklerden ve olası gerginliklerden Yunanistan’a ekmek çıkmadığı bilindiğine göre bundan böyle de yaşanacaklardan ders çıkarması gerekiyor. NATO Üyesi olan iki ülkenin bölge barışına hizmette yarışmalarının daha doğru olacağının da bilinmesi gerekiyor. Yaşatılan gerginliğin temelinde önümüzdeki dönemde yapılacak olan seçimin olduğunu da kaydetmek gerekiyor. Bir dönem Yunanlı siyasetçilerden Türkiye’ye en fazla saldıranların siyaseten başarılı oldukları biliniyor.
Bir süre önce Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanmış olan çatışmalardan sonra ateşkes koşulları ile ilişkilerin düzenlendiği biliniyordu. Şimdilerde kimin bu kuralı ihlal ettiğinin sorgulanmasının anlamının boşlukta kaldığı bir gerçektir. Önemli olanın savaşın veya çatışmaların yaşanmamasıdır.
Bunlar yaşanırken AB ülkelerinde aşırı sağın yükselişe geçmiş olması yeni gerginliklere çağrı çıkarıyor. Bu durum uzun erimli düşünüldüğünde AB’nin geleceğinin de sorgulanmasını gerekli kılıyor. Aşırı sağın yükselişi ülkelerdeki ulusalcı akımların da ivme kazanmalarına ve kararların Brüksel’den değil ülkelerin kendi parlamentolarında alınmasının yolunu da açıyor olacaktır.
Rusya’nın saldırısı ile başlamış olan çatışmalar 6. Ayını dolduruyor. Buna karşın Ukrayna silahlanma yarışını sürgit ediyor. Almanya ile Amerika’nın bu ülkeye daha fazla silah satabilmek için bir yarış içinde olduğu biliniyor. Bu yarış Rusya’nın AB ülkelerine doğalgaz satışına sınırlama getirmesinin nedeni oluyor. Kış aylarında Ruble olarak paraları da olsa bile doğalgazı alamayacakları biliniyor. Türkiye’nin de bu uygulamadan en az zararla çıkacağı düşünülüyor.
Yunanistan NATO aracılığı ile silahlanırken Rumlar da Amerika tarafından silahlandırılıyor. Amerika Rumlara uyguladığı silah ambargosunu geçtiğimiz yıl kaldırmıştı. Buna karşın bu kararını her yıl yeniden değerlendirmesi isteniyordu. Kongrenin de gelişmeleri izleyerek ona göre değerlendirme yapması isteniyordu. Amerika’nın bu uygulama ile Kıbrıs’ta barışı ve çözümü istemediğinin de açık bir göstergesi oluyor mu ne… SEVGİ ile kalınız…