~~Bayram, dayanışma, kaynaşma..
Bayram eldekini, gönüldekini paylaşma..
Bayram, Erzurum’da ‘Dadaşlaşma’ vakti..
Öyleydi..
En azından biz öyle gördük..
Peki öyle mi?
Dilim varmazsa da, gönlümüz daralsa da cevabımız hayır..
Ziyaret ettiğimiz her evde bu cevabın yankılarını bulduk..
Kimse kimseye gitmiyor..
Komşu komşunun kapısını çalmıyor..
Hatta..
Evde olmalarına rağmen insanlar kapılarını açmıyor..
Adeta bayramdan kaçıyor insanlar..Adeta..!
Niye, niçin ve neden..!
Ramazan ayının son haftasında evlerde bir gayret, bir yüksek tempo yaşandı..
Ev hanımları baklavalar açtı, börekler hazırladı..
Şekerler alındı, şerbetler kaynatıldı..
Paylaşmak, kaynaşmak ve bayramlaşmak içindi bu çaba..
Emin olun öyle olmadı..
Herkes bayram hazırlığını kendi tüketti..
Tabi kendini de..
Ziyaret ettiğimiz bir büyüğümüzün duası ok gibi saplandı yüreğimize..
‘Allah razı olsun’ evlat dedi büyüğümüz..’Allah razı olsun ki kapımızı açtınız..’
Sonra biraz ağlamaklı bir ses tonuyla, iki gündür birkaç hısım dışında bizim kendisini ziyarete geldiğimizi aktardı..
Yalnız bu Erzurum ulusumuydu kapısı çalınmayan..
Gittiğimiz her yerde bu sözü işittik..
‘Kimse kapımızı çalmadı..’
Niye, niçin ve neden..!
Ara yerde söyleyelim:
Aşırı zenginleşme ve bunun getirdiği ‘ben’ anlayışı, adlarını bile tarihe gömdüğümüz Mahalle kültürümüzün yok oluşu ve yüreğimizdeki insan sevgisini kaybedişimiz..
Bunları tek tek kaleme alarak, ilgilenlerle paylaşacağız..
Şimdilik henüz içinde olduğumuz bayram havasıyla bu kadar serzenişte bulunmak kafi..
***
Bir hatırlatma..Bir geçmiş turu..
Dünümüz..
Eve aldığı erzakı bez çarşı çantaları içinde eve getirenlerin evladıyız.
Hatta ekmeği..
Olan var olmayan var..
Alan var alamayan var..
Böyle düşünürdü büyüklerimiz..
Böyle yapardı Erzurum’a ruh verenler..
Komşusu aç iken tokluğu zulmet bilenler..
Öyleydiler..
Aç gezerem tik gezerem diyenler..
Tok iken aça belli etmeyenler..
Nimeti paylaşanlar, üleşenler..
Yediğini göstermeyenler..
Varlıkları, zenginlikleriyle övünmeyenler..
Öyleydiler..
Ayıp vardı ya eskiden..
Günah kadar keskin ve ürkütücü..
’Milletin önünde yemek yenilmez’ derlerdi onlar..
Dadaş terbiyesine bağlı kalanlar.
Olan var olmayan var..
Alan var alamayan var..
Biri yer biri bakar..
Kıyamet ondan kopar..
Hayatın, dadaş yaşam üslubunun amentüsüydü bu..
İnanın..
Elbiseyle geziş, parayla sayış öğrenmeyenlerdi onlar..
Elbette zenginleri vardı Erzurum’un..
Hatta beyleri, paşaları..
Ve yoksulları tabiî ki..
Akşamdan sabaha mecali olmayanlar..
Darda olanları da vardı Erzurum’un varda boğulanları da..
Ancak..
İnanın, komşuda pişen komşuya düşerdi..
Ve yine inanın..
Varlı varlığından, darlı darlığından haberdar olmazdı..
İnanın..
Beyza Durmaz’ın ‘Olan var olmayan var..Kıskanırlar’ şarkısından bahsetmiyoruz..
Bizi biz eden, dadaşlık düsturu mevzumuz..
Komşuluk kültürümüz.
Bütün müminler kardeştir gerçeğine kalben teslimiyetimiz.
Ve hasılı..
Kaybettiğimiz, ancak kaybını hissetmediğimiz değerlerimiz..
Ve ağlasak da..
Ve arasak da..
Geri getiremediğimiz güzelliklerimiz..
Özlemlerimiz, hasretlerimiz..
Neredesiniz?
‘Bizi biz yapan değerlerimiz, neredesiniz?’