Dadaş mayalı muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ait şöyle bir tespit var:
Diyor ki…
“Her millet, kendi ruh ve kabiliyetine uygun, kendi düşünce ve inancı çizgisinde müessese ve teşkilât ister. Rica ederim; milletlerin idarî ve içtimâî teşkilatları, maarif ve düşünce akımları, asrın ihtiyaçlarının ve milletin rûhî temayüllerinin neticesi değil midir?
Fıtrat kanunlarına muhâlif bir surette millete, onun düşünce ve inanç tarzı ile telif edilmeyen, ruh köküne zıt ve asrının ihtiyaçlarını karşılayamayacak sistemleri, içtimâî kanunları tatbike kalkışmak tehlikeli bir teşebbüstür. Böyle bir hareketin, milleti temelinden sarsacağında, zaafa uğratıp hasımlarının oyuncağı haline getireceğinde şüphe yoktur…”
Bu esaslı kayıtlar üzerine söylenecek çok şey olur…
Ne ki…
Biz güncelle ilişkilendirip değişik bir sonuca varmak niyetindeyiz…
***
Başbakan Rize’de Üniversite Rektörlerine tembihatta bulunuyor…
“'Molotof kokteyli ile kamunun bütün araç ve gereçleri yakılıyor , dükkanlar sivil araçlar yakılıyor, bunlar diktatörce, şiddete başvuranlar olarak değerlendirilmiyor. Neymiş özgürlük mücadelesiymiş bunlar. Sevsinler sizi. Bunların neresi özgürlükçü. Özgürlük mücadelesi verenler fikren verir, düşünce ile verir. Demokratik yollarla sandıkta verir. Sandıkta kazanamayacaklarını görenler işte dağda silah ile yürüyorlar sokaklarda silah ile yürüyorlar. Onun için bizim üniversitelerimizin çatısı altında asla bunlara müsaade edilmemelidir. Oralarda herkes elinde bilgisayarı ile kitapları ile dolaşmalıdır. Böyle bir şey olduğunda da yönetim anında bunlara müdahale etmelidir. Elindeki yetki ve selahiyeti en iyi şekilde kullanmalıdır. Hiç taviz verilmemelidir. Tüm disiplin mekanizmaları en ideal şekilde işletmelidir. Çünkü bunlar fırsat bulduklarında üniversiteleri aynı şekilde terörize etmenin gayretine giriyorlar. Üniversitelerimiz bir terör alanı bir terör meydanı değildir. Oralarda bilgi vardır, ilimin tahsili vardır. Oradaki insanlar toplumun örnekleridir. Örnek olmaları gerekir.”
Dikkat edilirse ciddi ve kararlı bir yaklaşım var…
“Taviz verilmesin” tekdiri öne çıkıyor…
***
Lider duruşu budur…
Devlet adamına yakışan tutum…
Kadife eldiven içinde demir yumruk…
Yıllar yılı Türk milletinin özlemini çektiği “yöneten tarz”…
Başlarken yaptığımız alıntıda Hocaefendi ne diyordu…
“Her millet, kendi ruh ve kabiliyetine uygun, kendi düşünce ve inancı çizgisinde müessese ve teşkilât ister…”
10 yılı aşkın millet desteğinin temelinde bu tespite uygun idare etme anlayışı vardır…
Milletimizin ruh ve kabiliyetince yol alma yöntemi…
Kimi aymazlar bunu diktatörlük diye tarif etmeye kalkıyorlar…
Alakası yok!
Tarihimizden bihaber olanların yüzeyel değerlendirmeleri…
“Bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler” bize has bir yöntem değil…
Baba vari bir Başbakan, Cumhurbaşkanı…
Aşını, işini temin eden…
Haylazlık ettiğinde de, kulağını çeken!
Özlem ve muhabbet bu konsepte…
Elbet, doğalsanız işe yarar bu haliniz…
Yapmacık, suni yürüyüşlerden sonuç alamıyorsunuz…
Milletin vicdan terazisi öylesine hassas ki…
Anında sahici olanla olmayanı tefrik ediyor…
Başbakanı farklı kılan da bu “essah ruh kumaşı”dır…
Muhalif olanlar bu zaviyeden nazar etmeyi deneseler, hakikatle yüzleşecekler; ama…
Millet mefhumuna öylesine uzaklar ki…
Baksalar da göremezler…