Bakmakla görmek arasında öylesine büyük fark var ki…
Çoğu kere uzun uzun baktığımız eşyayı, şahsı görmeden geçtiğimiz olmamış mıdır?
Bu durum bazen öyle kalıcı ve yaygın bir hal alır ki…
Toplumsal bir körlük oluşur da farkına varamayız…
Bu hale ait Erzurum özelinde yaşanmış çok örnek var..
En mütebariz olanı, beşeri kıymetlerimize olan körlüğümüz
İçimizde öylesine değerli insanlar vardır ki…
Bırakın onu görüp istifade etmeyi, çoğu kere ya perdeleriz yahut doğrudan doğruya kara çalarız…
Buna ilişkin bir çırpıda sayılabilecek onlarca isim hepimizin aklından geçer…
Yine, tarihten tevarüs eden maddi ve manevi kıymetlerimiz…
Haftalarıdır yazmaya çalışıyoruz…
Hoş, bizimki bir hatırlatmadır…
Bunun bilinciyle kaleme alıyoruz…
Çok daha ayrıntısıyla yazan büyüklerimiz olmuş…
Onların da, bizim de derdimiz ortak…
Bakan gözlere göstermek!
Bakar körleri ayıktırmak…
Başarır mıyız?
Umutsuzluk kafirlere mahsus diyene kulak veriyoruz…
İnşallah!
***
Bakıp da görmeyenlere ilişkin bir güzel hikaye var…
Ola ki…
Söylediklerimiz bir kulağından girip ötekinden çıkanlar için, şok tesir yapar da…
Kalıcı olur diye aktarmak istiyoruz…
Buyurun öyküye…
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada uzun uzun gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
— Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum... Çok yakın olduğunu söylediler.
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
— Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez.
Çocuk:
— Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş; Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
— İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?
— Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu.Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış adamın kendisini fark ettiğini.
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
— On yıl önce bir kaza geçirmişim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
— Artık emin değilim, demiş Emin olduğum tek şey benden iyi gördüğün…