Mimari bir yapı için gözetilmesi gereken üç temel ilkeden bahsedilir…
Öncelikli olanı elbette sağlamlılığı…
Sonra kullanışlı olması…
Üçüncüsü ise güzelliği…
Bu prensipleri uygulayıcılar kimlerdir?
Tabii ki, mimarlar…
Peki, bizim yapılaşma anlayışımızdaki temel unsurlar içerisinde mimarların yeri ve rolü nedir?
Amiyane ifadesiyle solda sıfır…
Kendimi bildim bileli tek bir inşaatı baştan sona yapıp vücuda getiren tek mimara rastlamadım…
Projelendirmeden bahsetmiyorum…
Kaldı ki, onu da çoğu kere İnşaat Mühendisleri yapıyorlar…
Yapanı da, alanı da, satanı da Müteahhitler…
Peki kimdir bu müteahhitler?…
Bir çoğu inşaat kalfalığından yetişen insanlar…
Hakir görmüyorum…
Ancak…
İşin teorik eğitim kısmını bütünüyle es geçmiş, pratikle yetinen insanlar…
Her Müteahhit böyle olsa…
Onu da öp başına koy…
Kahir ekseriyeti pratikten de bihaber…
Herhangi bir kurumda çalışan, kooperatifçilik furyasından inşaatçı olmuşlar…
Öyle olunca da…
Bahsettiğimiz üç ilkeyi akıllarına bile getirmezler…
Bakış açısı bütünüyle iktisadidir…
***
Eski zamanlarda ise, durum tam tersidir…
Erbabı olmayan inşaatın yanına yaklaşamazmış…
Üstelik bir değil…
Bir yapı inşa edilirken adeta bir bilen ordusu sahabetlik edermiş…
Bu yüzden de…
Şimdinin teknolojik imkanlarının dahi yarışamayacağı ölçüde, sağlam, kullanışlı ve güzel yapılar meydana getirilmiş…
Erzurum’da bu yapılara verilebilecek onlarca örnek var…
Başta Atatürk evi olmak üzere…
Çaykara Caddesindeki muhteşem evden bahsediyorum…
Çok eski de değil…
19. yüzyıl yapısı…
Erzurumlu bir zengine ait…
Bir müddet Alman Konsolosluğu olarak da kullanılan bu yapı, 12 Mart 1918 sonrası Erzurum Valiliğine ikametgah olarak verilmiş…
Gerçi bir Vali dışında burayı kullanan da olmamıştır…
Erzurum Kongresi için Erzurum’a gelen Atatürk ve Hüseyin Rauf Bey, burayı 52 gün kongre çalışmaları için kullanmışlardır…
İşte bu yüzden de Atatürk Evi olarak adlandırılmış…
Milli Mücadele sonrasında zamanın Valisi tarafından bu evin altın anahtarı ve tapusu Atatürk’e takdim olunmuş; vefatını müteakip kız kardeşi Makbule Hanım’a kalmış, Onun isteği üzerine de, Çocuk Esirgeme Kurumuna bağışlanmıştır…
Şimdilerde Sağlık Bakanlığına ait olan ev kelimenin tam anlamıyla mimari bir şaheserdir…
Evi gezenler bilirler ne denli derli toplu olduğunu…
İçine girdiğinizde sizi kuşatan ferahlığı…
Adeta huzur enjekte ediyor insana…
Tabii, sadece burası değil…
O dönemlerde yapılan hemen bütün yapılarda buna rastlıyorsunuz…
Büyük kapı pencereler…
En az 3, 4 metreyi bulan tavan yükseklikleri…
***
Bir müddet Erzurum’un bu eski evlerini yazmak niyetindeyiz…
Ola ki…
Beton yığınlarına gömülen ruh dünyamıza ışık saçacak iğne deliği kadar da olsa bir nefeslik yer açabiliriz…
Yine ola ki…
Erzurum’daki Mimarlar Odası bu yönde bir çalışma yapa…
Eskiye ait bu güzel yapıları örnekleyerek, müteahhitlerle ortaklaşa bir çalışma içine gireler…
Olmaz mı?
Bizim ki umut…
Yazalım ve bekleyelim.
Hazır, kentsel dönüşüm arifesindeyken!